Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Aralık 2021

Başka doğalgazlar

Sağlam eller, iyi sözler, gülümsemeli yüz, kaliteli hüzünler, çaydanlık bestesi, çocuk cıvıltısı, kuşların şiir dinletileri, pispas kuyrukları... Hep bunlar doğalgaz masrafını yarı yarıya azaltan şeyler.

Güzel bir tasarruf. Siz sarf ettiğiniz zaman, sizi sarf etmeyecek şeyler. Sarf-ı nazar etmeyiniz lütfen. Bunların sarfı/size, hayatınıza döndürdüğü şeyler saf. Bunlar mesarifsiz, cürufsuz ısınma kaynakları. Tabii tasarruf varlıkları… Kazandıranlar. Kaybedilmemesi gerekenler.

Ellerinizi tutan, ellerini tuttuğunuz yakınlarınız varsa, sözlerinden güneşi içtiğiniz. Ne mübarek bir iç ısınma kaynağıdır bu! Tebrik ederiz. Varlığı ile ısındığınız, üşümenize veya terlemenize fırsat vermemeyi kendisine bir numaralı vazife edinmiş, sıcak çay, taze çorba hizmetlerini askeri hizmet disiplininde yerine getiren ve daima “yelek giy, terlik giy!” komutlarını tekrarlayanlarınız varsa da öyle. Şikâyeti bırakın. Tadını çıkarmaya bakın.

Yaşamınıza anlam katmaya devam eden, her okuduğunuzda, her anlama çabanızda içinizi kaynatan, iç dünyanızda kaynar bir eriyik, bir hayat ve sanat üretim merkezi işlevini gören kitaplarınız, insanlarınız, fikir insanlarınız varsa ne ala… Her an Akdeniz kıyısında gibisiniz o zaman! O ortamda kış günü olsa ne yazar, yaka bağır anlamın esintisine verilir mi verilir. Buz gibi soğuk sular gibi içilir henüz üretilmiş bir fikir, bir eser parçası… Değmeyin keyfinize! Kusura bakmayın ama evinizde zeytin ekmek de kalmış olsa, kirayı nasıl denkleştireceğiniz konusunda henüz bir fikriniz de olmasa, -bu durumda yine de siz- maşallah çok lüks takılıyorsunuz hayata!

Üçüncü sayfa haberlerini evinize döken kanalları hızla atlarken insanlık ve dünyanın genel haline dair kaliteli hüzünlerinizin var olduğu söyleniyor. Sonra hemen her gece oturup “en azından ben ne yapabilirim?” gündelik sorusunun cevabını arayabiliyor ve bulabildiğiniz de anlaşılıyor. Kusura bakmayın ama bu durumda sizin üşümemiz zor. Çünkü sorumluluğu giyiniyorsunuz. Çünkü herkes üşüse, tir tir titrese de hep birlikte üşümek ısıtır bir toplumu. Biliyorsunuz!..

Ah efendim... En ideal ısıtmayı da eski bestekar çinko çaydanlıklar yapar. Yeniden ortaya çıktı o nesil çaydanlıklar, varsın olsun emektar bir obje olarak geri döndüler. Nesneydiler, neyse neydiler zaten. Mavilerine, kırmızı, yeşil renklileri eklendi. Kuzine, soba, hiçbir şey yoksa da bir çaydanlığın varlığı, çay demleme işi de kalabalık bir evi olduğu kadar yalnızlığı bile sıcacık bir neşeye sarabilir özellikte. Kahveye düşkün olanlar için eski veya modern, elektrikli cezveler, mokapotlar da ardından geliyor.

Varsa çocuk cıvıltısı, yoksa içinizdeki çocuğun, büyümeyişinizin, büyümemiş yanlarınızın sesi, mızmızlığı veya hayali, uzak bir sokağa oynamaya gönderseniz de dönüp iç kapılarınızı vurması, “salça ekmek” istemesi ve olgunluğunuzun üstüne fırlattığı ergenlikleri de sizi terletiyor olmalı…

Hayat meşgaleleri, işler, güçler, sorunlar, paha biçilmez dertler, sıklıkla biçilen pahalar, fiyatlar, el yakan pahalılık, ekonomik kurtuluş savaşı için belirlenmiş ve maruz kalınan cepheye gider gibi markete gitmek, eskiden aldığınız çok şey yerine bir sürü hiç şey alabildiğiniz için poşet hafifliğinin hoşa gitmesi, poşetin darasının alınmasının saçmalığı, pahalılık, pahalılık, bir daha pahalılık, verilmesi uygun görülmüş asgari geçim harçlığı, zenginlerin, ünlülerin attıkları pasta ile, yoksulun bulmakta güçlük çektiği ekmek, aslan ağzı, kuşun kanadına bindirilmiş sevda, evlilik ve bütün bunların hakkından gelemeyeceğini iyice idrak etmiş olmakla gelen biraz kirli, yüzsüz bir tebessüm… Acar tebessüm.

Kediniz varsa onların mırıltısı, sallanan kuyrukları… Bazen ellerinizi veya ayaklarınızı gövdesinin altına yerleştirebilirsiniz, izin verirse, sıcakkanlı ise…

Hep bunlar doğalgaz masrafını indirgeyebilir.

Hayat biraz "her şeye rağmen". Her şeye rağmen bir coşkunun yorgun hamalıyız. O masum ejderin. Elimizdeki asamızı, yaşam ve üretim coşkusuyla kendimizi varlık sahnesine atıyoruz. Yola, buluta, toprağa... Elimizden gelenin, elimizin geleneğinin yalnızca bu kadar mı olduğunu sorgulayarak...