Başka doğalgazlar
Sağlam eller, iyi sözler, gülümsemeli yüz, kaliteli hüzünler, çaydanlık bestesi, çocuk cıvıltısı, kuşların şiir dinletileri, pispas kuyrukları... Hep bunlar doğalgaz masrafını yarı yarıya azaltan şeyler.
Güzel
bir tasarruf. Siz sarf ettiğiniz zaman, sizi sarf etmeyecek şeyler. Sarf-ı
nazar etmeyiniz lütfen. Bunların sarfı/size, hayatınıza döndürdüğü şeyler saf.
Bunlar mesarifsiz, cürufsuz ısınma kaynakları. Tabii tasarruf varlıkları…
Kazandıranlar. Kaybedilmemesi gerekenler.
Ellerinizi
tutan, ellerini tuttuğunuz yakınlarınız varsa, sözlerinden güneşi içtiğiniz. Ne
mübarek bir iç ısınma kaynağıdır bu! Tebrik ederiz. Varlığı ile ısındığınız,
üşümenize veya terlemenize fırsat vermemeyi kendisine bir numaralı vazife
edinmiş, sıcak çay, taze çorba hizmetlerini askeri hizmet disiplininde yerine
getiren ve daima “yelek giy, terlik giy!” komutlarını tekrarlayanlarınız varsa
da öyle. Şikâyeti bırakın. Tadını çıkarmaya bakın.
Yaşamınıza
anlam katmaya devam eden, her okuduğunuzda, her anlama çabanızda içinizi
kaynatan, iç dünyanızda kaynar bir eriyik, bir hayat ve sanat üretim merkezi
işlevini gören kitaplarınız, insanlarınız, fikir insanlarınız varsa ne ala… Her
an Akdeniz kıyısında gibisiniz o zaman! O ortamda kış günü olsa ne yazar, yaka
bağır anlamın esintisine verilir mi verilir. Buz gibi soğuk sular gibi içilir
henüz üretilmiş bir fikir, bir eser parçası… Değmeyin keyfinize! Kusura
bakmayın ama evinizde zeytin ekmek de kalmış olsa, kirayı nasıl
denkleştireceğiniz konusunda henüz bir fikriniz de olmasa, -bu durumda yine de
siz- maşallah çok lüks takılıyorsunuz hayata!
Üçüncü
sayfa haberlerini evinize döken kanalları hızla atlarken insanlık ve dünyanın
genel haline dair kaliteli hüzünlerinizin var olduğu söyleniyor. Sonra hemen her
gece oturup “en azından ben ne yapabilirim?” gündelik sorusunun cevabını
arayabiliyor ve bulabildiğiniz de anlaşılıyor. Kusura bakmayın ama bu
durumda sizin üşümemiz zor. Çünkü sorumluluğu giyiniyorsunuz. Çünkü herkes
üşüse, tir tir titrese de hep birlikte üşümek ısıtır bir toplumu. Biliyorsunuz!..
Ah
efendim... En ideal ısıtmayı da eski bestekar çinko çaydanlıklar yapar. Yeniden
ortaya çıktı o nesil çaydanlıklar, varsın olsun emektar bir obje olarak geri
döndüler. Nesneydiler, neyse neydiler zaten. Mavilerine, kırmızı, yeşil
renklileri eklendi. Kuzine, soba, hiçbir şey yoksa da bir çaydanlığın varlığı,
çay demleme işi de kalabalık bir evi olduğu kadar yalnızlığı bile sıcacık bir
neşeye sarabilir özellikte. Kahveye düşkün olanlar için eski veya modern,
elektrikli cezveler, mokapotlar da ardından geliyor.
Varsa
çocuk cıvıltısı, yoksa içinizdeki çocuğun, büyümeyişinizin, büyümemiş
yanlarınızın sesi, mızmızlığı veya hayali, uzak bir sokağa oynamaya gönderseniz
de dönüp iç kapılarınızı vurması, “salça ekmek” istemesi ve olgunluğunuzun
üstüne fırlattığı ergenlikleri de sizi terletiyor olmalı…
Hayat
meşgaleleri, işler, güçler, sorunlar, paha biçilmez dertler, sıklıkla biçilen
pahalar, fiyatlar, el yakan pahalılık, ekonomik kurtuluş savaşı için
belirlenmiş ve maruz kalınan cepheye gider gibi markete gitmek, eskiden
aldığınız çok şey yerine bir sürü hiç şey alabildiğiniz için poşet hafifliğinin
hoşa gitmesi, poşetin darasının alınmasının saçmalığı, pahalılık, pahalılık,
bir daha pahalılık, verilmesi uygun görülmüş asgari geçim harçlığı,
zenginlerin, ünlülerin attıkları pasta ile, yoksulun bulmakta güçlük çektiği
ekmek, aslan ağzı, kuşun kanadına bindirilmiş sevda, evlilik ve bütün bunların
hakkından gelemeyeceğini iyice idrak etmiş olmakla gelen biraz kirli, yüzsüz
bir tebessüm… Acar tebessüm.
Kediniz
varsa onların mırıltısı, sallanan kuyrukları… Bazen ellerinizi veya
ayaklarınızı gövdesinin altına yerleştirebilirsiniz, izin verirse, sıcakkanlı
ise…
Hep bunlar doğalgaz masrafını indirgeyebilir.
Hayat
biraz "her şeye rağmen". Her şeye rağmen bir coşkunun yorgun
hamalıyız. O masum ejderin. Elimizdeki
asamızı, yaşam ve üretim coşkusuyla kendimizi varlık sahnesine atıyoruz. Yola,
buluta, toprağa... Elimizden gelenin, elimizin geleneğinin yalnızca bu kadar mı
olduğunu sorgulayarak...