Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Eylül 2021

Basının Gözünden Ayasofya

Geçen yıl camiye dönüştürülürken millî bayram yaşadığımız Ayasofya hakkında, Basının Gözünden Ayasofya Geçmişten Günümüze adlı muhteşem bir eser yayımlandı.

Camiler bizim canımız, şehirlerin ruhu ve kalbidir. Müminlerin en çok huzur bulduğu mekânların başında şüphesiz camiler geliyor. Geçen yıl millet olarak büyük bir şölene tanık olduk. Ayasofya, uzun bir suskunluk döneminden sonra yine cami olarak hizmete girdi. Hüzün neşeye, acı sevince dönüştü. Bu konuda binlerce yazı yazıldı, haber yapıldı, televizyonlar ve radyolar gelişmeleri günü gününe halkımıza, İslam dünyasına ve bütün dünyaya duyurdu. İşte bu mühim hadisenin bir vesikası ve hatırası olarak Basın İlan Kurumu’muz çok kıymetli bir eseri kültür hayatımıza kazandırdı. Basının Gözünden Ayasofya Geçmişten Günümüze çok değerli bir prestij kitabı. Büyük boy, bol resimli ve 335 sayfa.

Ayasofya’nın 86 yıl aradan sonra İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinde zikrettiği gibi, yeniden cami olarak kapılarını bütün insanlığa açması, büyük bir sürura vesile oldu. Eserin başında bu kararın milletimize ve ümmetimize hayırlı olması temennisinde bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, makalesinin ilerleyen bölümünde şöyle diyor:

“Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılmasına yönelik attığımız bu adımda gönüllerimizde tek bir duygu vardı. Bu kutlu mabedin insanların Allah’a yakarışının, ibadet edişinin yeniden merkezi olmasını ve sembolik değeri çok büyük olan bu girişimin, Müslümanların günümüzde de yüksek değerlerin temsilcisi olduğunu tescil etmesiydi. İslam’ın ve Müslümanların bugünün algı dünyasında nasıl bir saldırıyla karşı karşıya olduğunu düşündüğümüzde, medeniyet iddiamızın, inanç ve hoşgörü sistemimizin ne kadar köklü, sarsılmaz ve geleceğe dair umut verici olduğunu Ayasofya’yı tekrar ibadete açarak göstermiş olduk. Bu açılış, mühürlenmiş kalplerin açılmasıdır. Esaret zinciri altında olan Ayasofya’nın bu esaret zincirinden kurtulmasıdır. Bu açılış, Müslümanların medeniyet inşa etmede ve sürdürmedeki iddiasının bir yansımasıdır.”

Hür İrademizin Sonucu

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının, Türkiye’nin kendi öz varlıklarını kendi tasarrufu ile değerlendirdiği en önemli örneklerden birisi olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı, şöyle devam ediyor: “Bağımsızlığımızın, hür irademizin bir sonucudur. Vatanımızın her parçasının altında da üstünde de var olan her değer, elbette bizimdir. Bütün insanlığın ortak mirası olan Ayasofya Camii’nin yaklaşık 500 yıl boyunca olduğu gibi yeniden Camii olarak kullanılması, sadece Müslümanların gerçekleşen bir hayali olarak kalmamalıdır. Bu müzeden ibadethaneye geçişin diğer inançlar için de bir kazanım olduğu unutulmamalıdır.”

Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. Zahid Sobacı, Ayasofya’nın 86 sene süren “kederli ve mahzun bir bekleyiş”ten sonra yeniden ibadete açılarak, “aslına rücu etmesinin tarihin kırılma anlarından biri olarak kayıtlara geçtiğini’ vurguluyor. 24 Kasım 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla Ayasofya Camii’nin müzeye dönüştürüldüğünü kaydeden Sobacı, “Danıştay’ın 10 Temmuz 2020 tarihinde ilgili kararı iptal etmesi ve hemen ardından Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayımlanan 2729 sayılı Cumhurbaşkanı Kararnamesiyle Ayasofya yeniden ibadete açılmıştır” diyor. Eserin mimarlarından Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Rıdvan Duran ise, takdim yazısında eserin yazılış hikâyesini anlatıyor.

Sıcak Karşılama

Kitabın başında mabedimizin ismiyle selamlaşıyoruz: “Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi” Levhanın hemen ardından “Ayasofya Kronolojisi”ni görüyoruz. 326‘da mabedin inşaatı ile başlayan mufassal kronoloji, 10 Temmuz 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı kararı ile Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesi ile son buluyor. “Ayasofya Hakkında” bölümünde yerli ve yabancı ilim adamlarının, sanat tarihçilerinin, müelliflerin ve yazarların değerlendirmeleri, yorumları yer alıyor. Tabii fotoğraflar eşliğinde. Eser zaten baştan sona çok güzel fotoğraflarla süslü ve belgeli. Mabedin muhtelif asırlarda yapılmış resimleri ve çekilmiş fotoğrafları, gözü ve gönlü okşuyor. İlerleyen sayfalarda “Fethin Müjdesi Hadis-i Şerif”e yer veriliyor. Peygamber Efendimizin, “Konstantiniyye mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.” hadis-i şerifine bölüm ayrılması çok anlamlı. Zira Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un Fethi ve Ayasofya Camii, birbirinden kopmaz bir üçlü. “Fatih Sultan Mehmed Han”, “Fatih Sonrası Ayasofya”, “Baş Cami Olarak Ayasofya”, “Geç Osmanlı Erken Cumhuriyet Dönemlerinde Ayasofya”, “Mütareke Döneminde Ayasofya”, “Ayasofya Camii’nin Restorasyon Süreçleri” ve “Ayasofya Camii’nin Müzeye Dönüştürülmesi” bölümleri dikkat çekiyor. Son kısımlarda gazete ve mecmualarda çıkan haber ve yazılardan seçilmiş kupürler var. Ayasofya etrafında dönen gündem, yapılan tartışmalar ve bu konuda kaleme alınmış makaleler merakla okunuyor. “Ayasofya’nın Müzeye Dönüştürülmesi Hakkında Ulusal Basında Çıkan Haberler”e baktığımızda dönemin neredeyse bütün gazetelerinde bu olayın geniş şekilde ele alındığını ve birinci sayfadan verildiğini görebiliyoruz. Bu başlıklarda Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi hakkında herhangi bir eleştiri göremiyoruz. “Ayasofya’nın Müzeye Dönüştürülmesi Hakkında Dünya Basınında Çıkan Haberler” kısmında ise yabancı gazete ve dergilerin yazarları, bu kararı “olumlu, yerinde ve faydalı” buluyorlar. Eserde “Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin Ayasofya Levhaları”na iyi ki yer ayrılmış. Zira hattatımızın bu eserleri bir bakıma Ayasofya’nın vazgeçilmez unsurları. Bilindiği gibi mabet müzeye dönüştürülürken bu levhalar atılmak istenmiş ancak büyüklükleri dolayısıyla sığmadıkları kapıdan dışarıya çıkarılamamış ve mecburen Ayasofya’da bırakılmıştır.

Yeniden Cami Olması Teşebbüsleri

Burada kadarına Ayasofya’nın hüzün faslı diyebiliyoruz. Yani müzeye çevrildikten sonraki kederli kısım. “Ayasofya’nın Yeniden Cami Olması Girişimleri” ile bir huzur duymaya başlıyoruz. Mabedin asli hüviyetine dönüştürülmesi, yani cami yapılması için birçok kişi ve kurum harekete geçmeye başlıyor. Yansımalarını da, aralarında çok değerli tarihçi, sanat tarihçisi, gazetecilerin de olduğu şahsiyetlerin makalelerinde rastlayabiliyoruz. Doğrusu beni ilk heyecanlandıran fotoğraflardan biri, 127. sayfada gördüğüm Serdengeçti kapağı oldu. Büyük dava ve fikir adamı Osman Yüksel Serdengeçti’nin çıkardığı Allah-Millet-Vatan Yolunda Serdengeçti dergisinin kapağında “Ayasofya Davası” başlığı var. Tarih 12 Haziran 1959. Yani bundan tam 62 sene önce o büyük heyecanı ve hasreti büyüğümüz duymuş ve bunu mecmuasının kapağına taşımış. Sadece Serdengeçti değil dönemin muhafazakâr, milliyetçi ve dindar gazete ve dergilerinin neredeyse tamamında Ayasofya bir ideal, özlem ve Kızılelma’dır.

Tek Ses Tek Yürek

Üstat Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’su da bu meseleyi en sık işleyen bir mecmuadır. Sayfaları çevirirken merhum Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı Hocamızın 17 Şubat 1966 tarihinde Tercüman gazetesinde kaleme aldığı “Ayasofya Üstüne” yazısı dikkatimi çekti. Üstat Sezai Karakoç, Diriliş dergisinin Mart 1966 sayısında “Ayasofya’nın Anlamı” üzerinde duruyor. Bugün gazetesinin 29 Mayıs 1970 tarihli sayısındaki başyazıda Mehmed Şevket Eygi, “Bayramımızı Zehir Etmeye Ne Hakları var?” diye soruyor. Kadir Mısıroğlu, 3 Haziran 1977 tarihli Sebil dergisinde MSP Lideri Necmettin Erbakan’ın “Bir Cuma Ayasofya’yı ibadete açacağız.” sözlerine yer veriyor. Erbakan’a nasip olmasa da -şükürler olsun- siyasette talebesi ve “hayrü’l halefi” olan Erdoğan’a bu şeref nasip oldu. Benim de çocukluk yıllarımda hatırladığım, o dönemde neredeyse bütün sağ kuruluşların mitinglerinde atılan bir slogan vardı: “Zincirler kırılacak, Ayasofya açılacak.” İşte bu temenni önce duaya, sonra da hakikate dönüştü. Sayfalarda ilerlerken Nuri Pakdil’in Mayıs 1983 tarihli Edebiyat dergisinde Ayasofya’ya rastlıyoruz. Edibimiz Ahid Kulesi’nde ise şöyle diyor: “Öper Sultanahmed Ayasofya’yı / Güneşe karışır zülüflerin de / Martılar karanfil dökerken sulara / Hiç böyle İstanbul olamadı kimse” Fahir Armaoğlu’nun 27 Nisan 1988 tarihli Tercüman’daki köşesinin başlığı şöyle: “Ayasofya İbadete Açılmalıdır.” Ve artık kutlu doğum yaklaşmıştır. “Ayasofya Dilekçeleri” peş peşe yetkililere verilmektedir. Uzun serencam, tatlı sonla biter ve Danıştay’ın bilinen kararı çıkar, Cumhurbaşkanı Erdoğan da kararı hemen onaylar. Ayasofya, Cami olmuştur. Türkiye’de ve İslam coğrafyasında büyük sevinçlere vesile olan bu hayırlı karar, bazı Batılı ülkelerde üzüntüye yol açar. Yerli ve millî basın ise halkın duygularına tercümen olan manşetleri atar. Eserin son sayfalarında bu coşkuyu yansıtan gazete başlıklarını artarda görüyoruz. Kılınan ilk Cuma namazı görkemli geçerken Ayasofya minareleri, ilk Ramazan’ın Kadir Gecesi’nde “mahya” ile buluşur: “Lâilaheillallah” 13 Mayıs 2021 Perşembe günü ise Ayasofya’da 87 yıl sonra yeniden bayram namazı kılınır. O muhteşem günde halkımız Ayasofya’daki bu namaz ile çifte bayramını idrak eder.

Çamlıca Ve Taksim Camileri…

Eserin vücut bulmasında M. Zahid Sobacı, Rıdvan Duran, Cavit Erkılınç, Türker Çeltik, Cihat Zafer, Arzu Cihangir, Mehmet Fatih Can, Yunus Ateş ve Ufuk Küçükyılmaz önemli katkılarda bulunmuşlar. Ayrıca Basın İlan Kurumu’nun yöneticileri bu hizmetle tarihî bir vesikayı gelecek nesillere bırakmış oldular. Yürekten teşekkürler. Gönlümden geçen iki hizmet daha var: Bunları ifade etmek isterim. Bilindiği gibi son yıllarda Çamlıca Camii ile Taksim Camii de İstanbul’un iki önemli tepesine kurulmuş müstesna iki mabet olarak milletimizin teveccühüne mazhar oldu. Bu iki camii hakkında da BİK’ndan birer eser bekliyoruz. Taksim Camii’nin de geçmişe dayalı uzun bir hikâyesi vardır. 1950’lerde Nihad Sâmi Banarlı’nın Taksim Camii arzusunu bu sayfamızda yıllar önce yayımlamıştık. Büyük camiler, şehirlerin mihveri, merkezi, ruhu ve atan kalbidir. Nasıl Selimiye, Süleymaniye, Sultanahmet gibi Osmanlı camileri hakkında kıymetli eserler yazıldıysa yeni yapılan devasa camilere dair de yeni kitaplar hazırlanmalıdır.