Basınımızda yaşanan depremler
Depremleri sadece yer ve gök hareketleri oluşturmaz. Bazen içimizdeki ve dışımızdaki faylarda çeşitli sebeplerle harekete geçerek depremlerle bizleri sarsabilir. Amacım elbette deprem dersi vermek değil.
Referandumun evet ile sonlanarak ülkemizin önündeki engellerin kalkması ile birlikte artan tartışmaların dozu basınımızda da giderek artıyor. İşi sen ben davasına dökmeden ve şirazeden çıkarmadan götürmek doğru olanı.
İnsan nefis taşıyan zaafları olan sıklıkla acze düştüğünde yada hastalandığında kendine gelebilen bir varlık. Yaratanın verdiği zekayı akıl süzgecinden geçirmeyi ihmal ederek kullandığında ise başı belaya giriyor demek.
İnsan ve cin şeytanları tarafından üretilen virüsler pis olmasalar da mide bulandırabiliyorlar.
Kin, garaz, nefsani heva ve hevesler, haset gibi insani zaaflar şuu vukuundan beter durumlarla karşılaşmamıza zemin hazırlayabiliyor. Bunun sık örnekleri din de, siyasette, ticarette, hukukta vesselam insanın ve şeytanların olduğu her yerde zuhur edebilir.
Yazarak insanlara bildiklerimizi, tecrübelerimizi aktarmak elbette hoş bir duygu. Aynı zamanda kalıcı etkileri nedeni ile iki dünyamız içinde faydalı. Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker de inancımıza göre farz.
Böyle güzel yönlerinden yararlanmak varken, kalemlerimizle ve kelamlarımızla ayrılık tohumları ekip fırtınalar biçersek ne kötü bir duruş olur değil mi?
Tam birbirimize kenetlenerek birlik ve bütünlük mesajları ile toplumsal mayaya muhabbet katmamız gerekirken birbirimizi yememizi doğrusu anlayamıyorum.
Melekut alemini kıskandıran da insan. Esfele safilini dünyada iken tercih eden de insan.
Son günlerde basında çıkartılan suni savaşı insanlarımız nefretle ve hayretle takip ediyor. Sen ben davasına dönüşmüş ve tamamen ilkel refleksler tarafından yönetilen bu duruştan vaz geçilmeli.
Toplumumuzda kalitesi ve omurgalı duruşu ile ağırlık kazanmış mümtaz insanlarımıza bel altı vuruşlar yapan yaratıkları bu toplum affetmez. Hesap günü gerçek hesap görücü de affetmez.
Doğruları söylemenin zor olduğu bu zor günlerde tüm riskleri göğüsleyerek sadece gerçekleri yazan ve sayıları her gün azalan insanlarımızı tekfir etmek yerine anlamaya çalışmamız ümmetin menfaatine diye düşünüyorum.
Nefsani ve şeytani düşüncelerin önüne set olmadan enelerimizin gazına gelmeye devam edersek ki, maalesef edenlerimiz var. Bu durumdan dostlarımız üzülürken yerli yabancı düşmanlar sevinecek ve el avuç ovuşturmaya devam edecektir.
Dostlukların yerini giderek menfaatler almaya başlayınca doğru sözün ok etkisi yapan batışları insan nefsini incitebilir. Nefislerimizin incinmesi bizi uyandırmak yerine nasırlarımıza basarak daha acımasız olmamızın önünü açıyorsa vay halimize.
Sık söylenen bir söz ile makalemi bitirmek istiyorum. Akıllı bir insana bir hediye geldiğinde düşünür taşınır ve hesabını kitabını iyi yaparak bu hediyeyi kabul eder.
Deliye gelen hediyeye ise deli hesap kitap yapmadan sevinerek kabul eder.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.