Dolar (USD)
32.54
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2434.45
BIST 100
9716.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Ocak 2022

Basına nüfuz sorunsalı

Devlet yönetmek ciddiyet ister.

Türkiye gibi devletin ekonomi üzerinde domine edici özellikte olduğu ülkelerde insanların hayatlarının kolaylaştırılması ya da zorlaştırılmasında devletin gücü oldukça belirleyicidir.

Devletin bu gücünü karar verici makamlarda yer alanlar kullanır.

Bu karar vericiler çoğu zaman siyasetçilerden oluşur.

Vesayet dönemlerinde ya da gücün kurumsallaştığı zamanlarda seçilmişleri dışında da karar vericiler olabilir.

Türkiye bunları çok gördü. Getirdiği düzeni çok yaşadı.

Geçmiş dönemlerimiz vesayetlerler dolu.

Buna rağmen yüzünü Batı’ya dönen Türkiye’nin gittiği yön tüm kafa karışıklarına rağmen belli...

Batı demek liberal demek.

Liberal sistemlerde tam rekabetçi piyasa şartları ekonominin gelişmesinde en önemli kıstas olarak görülür.

Yani “Bırakınız yapsınlar!” anlayışı hâkimdir.

Bugün ABD’de hâkim olan bu anlayışın güçlendirdiği para baronlarının ABD’nin sonunu getireceği bir süreci yaşıyoruz.

Siyaset ile para ilişkisi çok dikkatli kurulmalı.

Eğer para ağır gelirse siyaseti dizayn eder.

Yok siyaset ağır gelirse bu sefer de para kaçar gider.

Denge çok önemli.

Bunu sağlamanın yolu da ülke içinde çok güçlü bir hukuk sistemi inşa etmek.

Kurallar ve denetlemelerin sıkı sıkıya yürütüldüğü bir yapı olmazsa olmaz.

Halkın da yanlışları doğrudan demokrasi ile düzeltebilme imkânı olması gerekiyor.

Ülkeleri geliştireceği açıkça ortada olan demokrasinin bir de yan etkisi var ki o da iç işlerinde ülkenin büyümesine, güçlenmesine çelmek takmak isteyenlerin çeşitli istihbarat operasyonları ile kitleler üzerinde algı oyunları oymaktır.

Hem demokrasiyi var edip hem bu tehditle baş edebilmenin bir aracı bir de kaynağı var.

Kaynak, eğitim; araç ise basındır.

Eğitilmiş bir toplumun kandırılması ne mümkün!

Doğru bilgilendirilen bir toplumun algı operasyonlarına kapılması namümkün!

Bunun içindir ki, demokrasi ile ekonomi arasında sıkı bir ilişki vardır ve bu ilişkide dördüncü güç olan basına da büyük bir sorumluluk düşmektedir.

Basının bu misyonu vatandaşın basına güven duymasını da beraberinde getirir.

Eğitimli bile olsa kitleleri yönlendirme gücü basına geçer.

Bunu gören siyaset ve para eşrafı buraya nüfuz etmeye çalışır.

Bu durumda halkı ve basını ne kurtarır?

Basını kurtarmak devleti kurtarmaktır.

Bunun yolu da ancak basına verilecek destekle mümkün olur.

Gazetenin satın alınması bu aşamada çok çok önemli.

Basın halka dayandığı zaman dördüncü güç işlevini daha doğru yapabilir.

Milat Gazetesi’nde ben bu saiklerle gazeteciliği yapmaya çabalıyorum.

Benim gibi mesai arkadaşlarım da bunun çabasını veriyor.

Hatta birçok gazetedeki meslektaşım da aynı çaba içerisinde...

Gazetemizi okuyup birçok haberimize eleştiri ya da tebrikte bulunan tüm okurlarımıza teşekkür ediyorum.

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün var olmasını sağlayan sizlersiniz...