Basına nüfuz sorunsalı
Devlet yönetmek ciddiyet ister.
Türkiye gibi devletin ekonomi üzerinde domine edici
özellikte olduğu ülkelerde insanların hayatlarının kolaylaştırılması ya da
zorlaştırılmasında devletin gücü oldukça belirleyicidir.
Devletin bu gücünü karar verici makamlarda yer alanlar
kullanır.
Bu karar vericiler çoğu zaman siyasetçilerden oluşur.
Vesayet dönemlerinde ya da gücün kurumsallaştığı zamanlarda seçilmişleri
dışında da karar vericiler olabilir.
Türkiye bunları çok gördü. Getirdiği düzeni çok yaşadı.
Geçmiş dönemlerimiz vesayetlerler dolu.
Buna rağmen yüzünü Batı’ya dönen Türkiye’nin gittiği yön tüm
kafa karışıklarına rağmen belli...
Batı demek liberal demek.
Liberal sistemlerde tam rekabetçi piyasa şartları ekonominin
gelişmesinde en önemli kıstas olarak görülür.
Yani “Bırakınız yapsınlar!” anlayışı hâkimdir.
Bugün ABD’de hâkim olan bu anlayışın güçlendirdiği para
baronlarının ABD’nin sonunu getireceği bir süreci yaşıyoruz.
Siyaset ile para ilişkisi çok dikkatli kurulmalı.
Eğer para ağır gelirse siyaseti dizayn eder.
Yok siyaset ağır gelirse bu sefer de para kaçar gider.
Denge çok önemli.
Bunu sağlamanın yolu da ülke içinde çok güçlü bir hukuk
sistemi inşa etmek.
Kurallar ve denetlemelerin sıkı sıkıya yürütüldüğü bir yapı
olmazsa olmaz.
Halkın da yanlışları doğrudan demokrasi ile düzeltebilme
imkânı olması gerekiyor.
Ülkeleri geliştireceği açıkça ortada olan demokrasinin bir
de yan etkisi var ki o da iç işlerinde ülkenin büyümesine, güçlenmesine çelmek
takmak isteyenlerin çeşitli istihbarat operasyonları ile kitleler üzerinde algı
oyunları oymaktır.
Hem demokrasiyi var edip hem bu tehditle baş edebilmenin bir
aracı bir de kaynağı var.
Kaynak, eğitim; araç ise basındır.
Eğitilmiş bir toplumun kandırılması ne mümkün!
Doğru bilgilendirilen bir toplumun algı operasyonlarına
kapılması namümkün!
Bunun içindir ki, demokrasi ile ekonomi arasında sıkı bir
ilişki vardır ve bu ilişkide dördüncü güç olan basına da büyük bir sorumluluk
düşmektedir.
Basının bu misyonu vatandaşın basına güven duymasını da beraberinde
getirir.
Eğitimli bile olsa kitleleri yönlendirme gücü basına geçer.
Bunu gören siyaset ve para eşrafı buraya nüfuz etmeye
çalışır.
Bu durumda halkı ve basını ne kurtarır?
Basını kurtarmak devleti kurtarmaktır.
Bunun yolu da ancak basına verilecek destekle mümkün olur.
Gazetenin satın alınması bu aşamada çok çok önemli.
Basın halka dayandığı zaman dördüncü güç işlevini daha doğru
yapabilir.
Milat Gazetesi’nde ben bu saiklerle gazeteciliği yapmaya
çabalıyorum.
Benim gibi mesai arkadaşlarım da bunun çabasını veriyor.
Hatta birçok gazetedeki meslektaşım da aynı çaba
içerisinde...
Gazetemizi okuyup birçok haberimize eleştiri ya da tebrikte
bulunan tüm okurlarımıza teşekkür ediyorum.
10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nün var olmasını sağlayan
sizlersiniz...