Basın ve Sanat
Pazar günkü yazımı beğenen de çıktı beğenmeyen de. Takdir eden de sağ olsun etmeyen de! Duydum ki pazar gününden beri Babıali çalkalanıyormuş! Ard arda müzakereler yapılıyormuş. Mesmuatıma göre payitahtın anlı şanlı kudeması, uleması, üdebası, ukalası toplantı üstüne toplantı düzenliyormuş. Demek ki yankı uyandırabilmek için arada bir şöyle üstümüzdeki tozları silkelememiz gerekiyor! Eski kalemşörlerin kaleminden her daim kan damlaması boşuna mı? Lakin bir itirafta bulunayım mı? Ben aslında böyle değildim. Son derece iyi huylu, suya sabuna dokunmayan ve dahi kimseyi ürkütmeyen tatlı yazılar yazan bir muharrirdim. Hikaye kitabımdaki gibi 'halim selim' bir 'kalem efendisi' olmaya çalışıyordum. Ne var ki, zarif metinlerim, 'Yine vasat, heyecansız, tatsız tuzsuz yazılar' kabilinden sayılıp önemsenmedi. Kariler bu sütuna bakıp dudak büktü. Ben de yazı canavarı olmaya karar verdim.
Efendim bu hale gelmemde inanın televizyonların kabahati de pek ziyade. Benim gibi barış havarisi bir emekli gazeteciyi bile yoldan çıkardıkları için ekranlardan müştekiyim. Çarşamba günü Kayı aşiretinden Ertuğrul'un Alpleriyle birlikte kılıç şakırtılarının sonu gelmiyor. Ertesi akşam Kurtlar Vadisi'nde Polat, habire kardeşleriyle birilerinin kafasına sıkıyor. Sırf o vahşetli ve dehşetli manzaraları faltaşı gibi açılmış gözlerle seyredebilmek için Babıali Sohbetleri'nden acilen çıkıyor, apar topar kapağı eve atıyorum. O yetmiyor, bu sefer de Cuma akşamı Filinta! Galata çevresindeki koşuşturma sinirlerimi laçka ediyor. Her an 3. cihan harbinin tuluu muhtemel. Eh bu dizileri şevk ile seyreden adamda hal mi kalır erenler? Allah'tan Salı akşamı Yunus Emre ile bir nebze nefes alıyor, huzura kavuşuyor, sükuna eriyorum, ama kesmiyor ki! Tapduk Emre, Yunus ve dervişan elhak hoş ademler, ancak hunhar Candaroğlu, Bolu Beyi'nden gaddar bir canavar mu00eerim. Bakışları adamı lahzada eritir maazallah!
İçinizden ne geçiyor biliyorum, bu sefer de mizahu00ee bir yazı ile meseleyi geçiştiriyor. Vallahi değil. İnanın her mizah kafesinin altında hakikat daneleri vardır. Elbette inkar etmek kabil değil. Mizah istidadımı bilahare keşfettim. Bu vesile ile Edebiyatımızın Güleryüzü zuhur etti, milleti güldürdü, bilahare maziye merak çoğaldı Tarihimizin Güleryüzü aşina çehrelerde tebessüm çiçekleri açtırdı. O defteri kapatmaya niyetlenirken ahalide asık suratları çoğalmış görünce bu sefer de Mizahın İzahı neymiş, anlatmaya çalıştım. Oldu mu üçleme. "Çok oldu" diyenlere bir sürprizim var. Dördüncü evlat yolda. İsmi, fakir-i pür taksirde mahfuzdur. Naşirim Çağrı Yayınları'nın muhterem idarecileri, yeni mizah kitabına acilen ihtiyaç hasıl olduğunu kalp diliyle bana ilettikleri için harıl harıl hazırlıyorum. Beyazıt'ta Ramazan Kitap Fuarı'na yetişmezse Ekim veya Kasım'daki fuara inşallah diyerek tevekkül ile çalışmaya devam ediyorum.
Mizah güzel ama tadında kalmalı. Şaka bir yana dursun, basın dünyası mayınlı bir alan! Mütekait bir gazeteci sıfatıyla söyleyeyim, matbuattaki herkes hemen hemen her zaman tetiktedir. 'Tenkisat' denilen sevimsiz kelime, bir gün gelir sizi nerede iseniz bulur. Eskiden zarf içre tebliğ edilirdi tart edilişiniz. Şimdi darbe girişimleri bile e-posta ile yapılıyor ya. Kovuluşunuzu ihbar eden satırlar, maille size meylediyor. O mutlak akıbeti, büyük bir halecan ile yaşarsınız. Sakin olmaya, rahat durmaya çalışırsınız. Ecel mukadderdir değişmez, bunun için acele yürünmez, ama bu hazin akıbet tecil edilmez ağalar!
Son zamanlarda duyuyorum, bazı gazeteci ehibba artık müessesenin kapısını dışarıdan kapatıyor. Ne yapsanız kar etmez. Lakin ne hikmetse cerideler maddu00ee müzayakata girince spor muhabirlerini değil de kültür sanat çalışanlarını mütebessim bir çehre ile tahliye ediyorlar. Ne de olsa onlar münevver adamlar, gürültü patırtı yapmaz, feci sonu tevekkülle hatta tebessümle karşılarlar.
Bu sanatta pu00eerimiz, "Gazetelerdeki yangında ilk atılan bölüm, Kültür Sanat Servisi'dir." demişti de bu vecize, dillere pelesenk, aleme destan olmuştu. Fakir de eski/mez bir kültür sanatçı ya, aziz meslektaşlarıma bir tavsiyem olacak. Fu00ee tarihinde, belki de ilat'tan önce Kültür Sanat Habercileri Derneği tesis edilmişti. Ne hicrandır ki, o lüzumlu teşebbüs aku00eem kalmış ve büyük bir hüsran ile cenazesi kaldırılmıştı. İmdi, vakit bu vakit, dem bu dem. Derhal bir Kültür Sanat Gazetecileri Derneği teşekkül ettirilmelidir. Başına, Bedir Acar veya Bünyamin Yılmaz gibi mesleğin kıdemli, tecrübeli ve dahi cefakarı bir gazeteci dost seçilmelidir. Bütün gazetelerin ilim, irfan mensupları bu cemiyete dahil olmalı, yüksek istişare heyetine Beşir Ayvazoğlu ve Abdurrahman Şen gibi zevat davet edilmelidir. Bu pek acil bir ihtiyaç, hayırlı ve zaruru00ee bir fikirdir. Kültür sanata bağlı ve vefalı kardeşlerime acizane teklifimdir. Matbuattaki umum kalem erbabına duyurulur! Cümlemizin akibeti hayr ola!