Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Basın ve Hayat

Gazeteciler bazen dünyaya dünyaya nizam vermeye kalkarlar. Ama bu gayretkeşlik içinde bir çok inceliği kaçırabilirler. Gazetelerimize bakıyorum, neredeyse iki konuya odaklanmış. Ceridelerin ilk yarısı siyaset, son yarısı spor. Arada, dostlar alışverişte görsün diye baharat niyetine dışhaberler, ekonomi! Sanat ise yok veya var da yok, yani önemsiz. Tabii ilim, sanat, kültür ve medeniyet mihverinden uzaklaşan gazeteciler değerlerini de yitiriyorlar, farkında değiller. Son tartışmalara bakıyorum. İşin tadı kaçtı. Politikaya 'kan' bulaştıranlar var, bunlar hayırla, iyilikle anılmayacak. Kalem ehli, gerektiğinde siyasilere istikamet göstermeli, adab erkan öğretmeli. "Edipler edepli olmalı." buyrulmuş ama paçavra gibi çıkan ve ruhları kirleten gazeteler var.

Önceki akşam bir sohbetini dinleyelim diye Günvar Otmanbölük Beyi aradım. Önce şaşkınlık, ardından mahcubiyet yaşadım. Eşi Zehra Hanım telefona çıktı. Günvar Beyle görüşmek istediğimi söyleyince nezaketle, "Galiba haberiniz yok, Günvar Beyi 30 Ocak'ta kaybettik." dedi. Önce özür diledim, haberim olmamıştı. Taziyede bulundum ama vefattan 3,5 ay sonra. Tercüman'da birlikte çalışmıştık rahmetli ile. Bir gün telefonla aramış, "Efendim, Babıali tecrübeniz var, hatıralarınız zengin. Lütfedip bir gün bunları bize anlatsanız da dinlesek. Genç gazeteciler gelse, yararlansa." demiştim. Teşekkür etmiş ve ardından eklemişti: "Şimdi biraz rahatsızım, ileride inşallah!"

Kısmet olmadı. Demek ki bazı işleri ertelememek lazım. Keşke bir ay sonra, üç ay sonra bir daha arasaydım, ısrar etseydim ve basınımızın hal-i pürmelalini, birlikte çalıştığı gazetecileri kendisinden dinleseydik. Genç gazeteciler onu tanımaz. Nerden bilecekler, o medyatik değildi ki? Onunla röportajlar yapılmamış, istişarelerde bulunulmamıştı. Ekranlara çıkarılmamış, görüşlerine başvurulmamıştı. Medyada usta-çırak geleneği bitiyor. Günvar Beyin basında çalışan bir çok arkadaşı var biliyorum, ama hiç biri arkasından yazı yazmadı, internete akseden tek yazı göremedim, inşallah yanılıyorum. Eskiden bu yapılırdı. Meslek ustalarının vefatlarından sonra "u2026.ardından" başlığıyla yazılar yazılırdı. Bu acı kayıp ve bu derin ayıp hepimizin! O ise, mesleğinin büyüklerini unutmamış, ustaları ihmal etmemişti.Babıali'nin Yarım Asırlıkları isimli eseri bir yıldız gibi masamın önünde parıldıyor.

İyi gazeteciydi Günvar Bey, sürekli basın kartı sahibiydi. Muhabirlikten gelme, çekirdekten yetişmeydi. 1940 yılında Çanakkale'de doğmuştu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nden mezun olmuştu. Mesleğe ise 1961 yılında İstanbul gazetesinde muhabir olarak başlamış, Son Havadis, Yeni İstanbul, Haber, Babıali'de Sabah,Bugün, Hayat, Tercüman, Türkiye ve Günaydın gazetelerinde çalışmıştı. Yaptığım minik araştırmada Tohum ve Hayat Tarih gibi dergilerde de yazdığını öğrendim.

Cemiyet-i Hafiyye İşkenceleri yahud Bir Sergüzeşti Hunin/Bekirağa Bölüğünde Neler Gördüm? İsimli eseri Bedir Yayınları'ndan çıkmıştı. Hafız Kemal ve Süleyman Sırrı'nın hatıratını Muhammed Safi derlemiş, Günvar Bey sadeleştirmiş, Mehmed Şevket Eygi Bey de neşretmişti. 64 sayfalık bu küçük eserde, İkinci Meşrutiyet devrinde İttihat ve Terakki komitacılarının, Kanun-i Esasi'nin ışığında yaptıkları zulümlerden, keyfi hareketlerden iki küçük vaka sergileniyor. Muhalefeti sindirmek için uydurulan bir cemiyet-i hafiye (gizli dernek) hikayesi ve hapisler, işkenceler, eziyetler, zulümler. Bedir Yayınevi, bir döneme ışık tutan bu eserin yeni baskısını yapmalı.

Günvar Otmanbölük'ün cenazesi 30 Ocak 2016 tarihinde Zincirlikuyu Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilmiş. Kendisine Allah'tan rahmet ve mağfiret, ailesi ile meslektaşlarına başsağlığı diliyorum. Kabri nur, mekanı cennet olsun. Vefatıyla bize vefayı hatırlatan gazetecimizin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yayınları arasında çıkan Babıali'nin Yarım Asırlıkları kitabından bahsetmeliyim. 1986'da basılan kitabın yeni baskısı yapılmadı. Merhum yazar, önsözde "Bu kitap, gazetecilik mesleğinde 'altın yıldönümü'nü geride bırakanlarla yapılan konuşmalar sonucu ortaya çıktı." dedikten sonra devam ediyor: "Babıali'nin Yarım Asırlıkları'nda hem ustalarımızın meslek hatıralarını derlemeye, hem eski gazeteciliği yansıtmaya çalıştık. Bunun ölçüsü dar tutulmuş bile olsa, geçmişe yine de birkaç ışık çizgisi düşebilecektir. Ayrıca anekdotlara yer verdik. Çünkü 'Bizim Yokuş' olaylarının zenginliği ve çeşitliliği ile, 'nev-i şahsına münhasır' tipleri ile adeta bir nükteler imalathanesidir. O imalathanenin ürünleri ise, gazeteciliğin içe dönük çeşnisidir." Ve muharririmiz, bizi zaman tüneline, Babıali'nin mazisinde biraz dolaşmaya davet ediyor. Niyazi Acun'la çıkıyoruz seyahate, Aslan Tufan Yazman'la gezimizi tamamlayıp dönüyoruz. Uğradığımız istasyonlarda Niyazi Ahmet Banoğlu, Rakım Çalapala, Ziyad Ebuzziya, Elif Naci, Hikmet Feridun Es, Cemal Kutay, Nadir Nadi, Tahsin Öztin, Şevket Rado, Midhat Sertoğlu ve Kemalettin Tuğcu'yu da dinliyoruz.

Bu kitabı önce gazetecilerimiz, bilhassa köşeyazarlarımız okumalı. Burada anlatılan hatıraları, nakledilen anekdotları, paylaşılan nükteleri köşelerine taşısınlar. Toplumu germek isteyen 'kan'lı politikacılara inat insanlarımızı rahatlatsınlar. Zira ülkemizde cani teröristlerin akıttığı kan çok. Bir de gözü dönmüş, sözü sapmış kişilerin çığırtkanlığı gereksiz. Allah onlara akıl, fikir, izan ve şuur versin. Güzel Türkiye'mize bu tip politikacılar yakışmıyor.