Başbuğ ve Çözüm süreci!
Her meseleye kişiler, semboller ve sloganlar üzerinden yaklaştığımız için çoğunlukla büyük resmi gözden kaçırıyoruz. Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ'un, tahliyesi üzerine de mesele hızla kişiselleştirilmeye başlandı. "Beraat değil tahliye" sözü bile bir etki olşturmadı.
İlker Başbuğ'un militer dili, Batı felsefesi ile hemhal olması, savaş gemisi güvertelerinden sivil iktidara yönelik açıklamalar yapması vs. olayın sembolik taraflarıdır.
Bunların hepsi Başbuğ'un içeri atılmasına neden olan "asıl suçu" gizlemektedir.
Başbuğ'u içeri atanlar, onun internet siteleri üzerinde pasif kalmasından ya da yüksek volümlü açıklamalarından rahatsız oldukları için değil başka bir "Şey" için rahatsız oldular.
"Büyük resim" derken bunu kastediyorum.
***
İlker Başbuğ daha Genelkurmay Başkanı olmadan gazetelere sarı bir zarf içinde onun "Kripto Yahudi" olduğunu iddia eden fotoğraflar servis edildi. Kudüs'te Ağlama Duvarı önünde çekilmiş karelerden bahsediyorum.
Birçok gazeteci gibi benim de elime gelen bu 'adressiz' fotoğrafların 'manipülasyon' amaçlı olduğunu tahmin ederek onları kullanmadık. Ama bir gazete bu fotoğrafları bastı. Ve böylelikle Başbuğ daha göreve gelmeden operasyon başlamıştı.
***
PKK'nın dağdan indirilmesi, Türk ve Kürt gençlerin ölmemesi, şehit haberleri üzerinden politika üretilmemesi için Hükümet harekete geçti. Ve o günden bu yana Başbakan Erdoğan ismi üzerinden Hükümet'i yıpratma operasyonları başladı.
Devlet aklının önemli kurumlarından olan MİT'in girişimleri 7 Şubat operasyonuna uğradı. Başbakan Erdoğan, hasta yatağından müdahale ederek "mesai arkadaşı" olan Hakan Fidan'ı, çözümü istemeyenlere kaptırmadı.
Sorunun çözümünde devlet aklının sahadaki en önemli kurumu olan TSK'nın başında iken Hükümet'in çözüm politikasına yaklaşan Başbuğ ise emekli olduğu gibi derdest edildi.
Bu defa "mesai arkadaşı"nı kurtaramayan Başbakan Erdoğan ise ilk günden itibaren Başbuğ'un tutuklanmasının "kabul edilemez" olduğunu belirterek serbest yargılama istedi.
***
Başbuğ, TSK'nın başındayken bir Genelkurmay Başkanı'ndan duymaya alışkın olmadığımız sözler sarf ediyordu. Ordunun başındaki bir isim, "devlet aklın"ın bu konuda değiştiğini gösteren cümleler kuruyordu. Başbuğ ilk defa Kürt sorunu ve terör meselesini birbirinden ayırarak konuşuyor, PKK'nın dağdan indirilmesinin o güne kadar yapılan güvenlik temelli yaklaşımla başarıya ulaşmayacağını hem de kamuoyuna söylüyordu.
Askeri anlamda PKK'ya, örgütü en az 5 kere sıfıra indirecek kadar 'zayiat' verildiğini ancak dağa çıkışların eskisinden bile daha yüksek seviyelere çıkmasını önleyemediklerini söylüyordu. Bu özeleştiri, artık devlet tarafından Kürt sorunu konusunda yeni politik yaklaşımların olacağına da işaret ediyordu.
O dönemde Uğur Dündar'ın TV programına çıkan dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, terör meselesiyle ilgili milyonlara aynen şunları söylüyordu:
-Örgütün Kandil'deki sayısı 2 bin 500, sınırın bu tarafında ise 1500. Toplam 4 bin dolaylarında. TSK bugüne kadar en az 20 bin PKK'lıyı öldürdü. Biz öldürmek yerine 'etkisiz hale getirildi' söylemini kullanıyoruz. TSK bu rakamlara göre PKK'yı 5 kez bitirmişu2026 Asker kendine düşen görevi 1 kere, 2 kere değil 5 kere yerine getirmiştir. Ama iktidarlar kendi ödevlerini yeterince yapamamışlar ki PKK 5 kez yok edilmesine rağmen dağa çıkışların önü alınamamışu2026"
Ve geçtiğimiz günlerde gazetelerde, İlker Başbuğ'un Silivri'deyken görüştüğü bazı isimlere "KCK davaları da yeniden görülmelidir" dediğini okuduk.
***
Tüm bunları üst üste koyduğumuzda geriye puzzle'ın parçalarını birleştirmek kalıyor.
Bugün Başbakan Erdoğan ve AK Parti iktidarına yönelen "İç" ve "Dış" saldırının odağında Kürt meselesi var.
Türkiye, Kürt sorununu çözmek, terörü bitirmek, Kürt petrollerini Türkiye üzerinden Avrupa'ya aktarmak istiyor.
Türkiye'nin 'enerji' meselesindeki 'bağımlılığı'nı çeşitlendirmek için de PKK'nın şiddete son vermesi, Irak Kürdistanı ile Türkiye'nin ortak hareket etmesi gerekiyor.
***
Bir kez daha aynı şeyi söylüyorum; Başbakan Erdoğan'ın, devlet aklının önemli iki yanını temsil eden TSK ve MİT'in başındaki 'mesai arkadaşlarını' içeri almanın derin anlamı üzerinde hepimizin düşünmesi lazım.
Kürt sorununun çözümü için Başbakan Erdoğan'ın 'mesai arkadaşlarından MİT'in başındaki Hakan Fidan'a kelepçe takmayı başaramayanlar, TSK'nın başındaki İlker Başbuğ'a, emekli olduğu gibi kelepçe takmayı başardı. O kelepçenin nihai olarak takılmak istendiği isim ise haberlere yansıdığı gibi Başbakan Erdoğan'dı.
Türkiye kendi içindeki ve bölgesindeki sorunları ve enerji sorununu çözerek "Oyun kurucu" ülkeler ligine çıkma mücadelesi veriyor. Her adımda sokak'tan, siyaset'ten veya bürokrasi içinden "darbe"ye maruz kalması bundandıru2026