Başbakan'ın üslubu çok mu sert?
Masum çocukların, çevreci ve iyi niyetli "ağaç" eylemlerini "büyük oyunlarına" alet edenler, tek sorunun Başbakan Erdoğan'ın "Sert üslubu" olduğunu söylüyor. Bu sertliği şimdi mi fark ettiler? Hayır! Daha önce de bir kez fark etmişlerdi. Davos'ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e Van Münit çekerken. O zaman da ekranlardan, "Böyle de olmaz ki, Başbakan'ın üslubu çok sert" demişlerdi.
50 yıldır aynı üslupla siyaset yapan ve "iktidar yıpratıcılığına" rağmen 3 dönemdir oyunu artırarak iktidara gelen Erdoğan'ın üslubundan şimdi yakınmaları gerçekten çok ilginç!
***
Gezi Parkçıları, "Banka soymanın, banka kurmak kadar asil olduğunun" yazıldığı resimleri paylaşıyor, pankartlarını taşıyorlar.
Marksist jargonla bankalara sövenler ile yıllardır bankaları hedefine koyan "Antikapitalist Müslümanlar" kol kola Gezi Parkı'ndalaru2026
Ancak gelin görün ki, İş Bankası reklamından 2 triyon reklam parası alan tiyatrocu ile birçok bankanın sahibi ve genel müdürü de Gezi Parkı'nda!
Meselenin ağaçtan, parktan öte anlamlar taşıdığını ortaya koyan bu kareden güzel fotoğraf olabilir mi?
***
Bundan 10 gün önce, tam da olayların başladığı günün sabahı bir yazı yazmıştık.
Başlığı, "Tayyip'e sövme stratejisi" idi. AK Parti ile birlikte siyaset sahnesinde yeniden var olan milletin, Menderes'ten bu yana süren "siyaseti devlet mi millet mi yapmalı?" sorusunu 11 yıl önce kesin olarak cevapladığını söylemiştim.
O yazıyı yazarken "Gezi olayları" daha "operasyon" haline dönüştürülmemişti.
Sistematik şekilde Başbakan Erdoğan'a karşı, hakaretlerin küfür boyutuna vardırıldığına dikkat çekerek bunun bilinçli bir "strateji olduğunu" yazmıştım.
Sırayla Erdoğan'a karşı "Yalancı", "Hain", "Terörist başı" ve "Diktatör" diyerek özellikle dış dünyaya yönelik bir kampanyanın habercisiydi bunlar.
***
Taksim Meydanı'nı Türkiye'nin "Tahrir"i olarak belirleyen güçler ardından da Başbakan'ı Arap Baharları yaşanan ülkelerin diktatörleriyle özdeşleştirmeye başladı.
"İcraatlarını eleştiremedikleri, sandıkla gönderemedikleri Tayyip'i, gözden düşürme stratejisi ile göndermek istiyorlar" demiştim.
***
Dün aynı noktaya Başbakan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan da dikkat çekerek şunları söyledi: "Bu tertibin farklı uzantılarını okumak lazım. Sayın Kılıçdaroğlu, 3-5 haftadır Başbakan'a önce 'katil' dedi. Arkasından 'terörist' dedi. 'Terörist başı' dedi. Söylemleri o kadar ağır bir noktaya getirdi ki, bu bir tertibin ipucu gibi görülebilir. Baktığımızda biz bu iktidarı başka türlü alaşağı edemiyoruz. Hükümete dönük, Başbakanımıza dönük bir tertip olasılığı çok güçlü görünüyor."
***
Mesele, dünyayı kurgulayan 'Büyük sistem'in, 'yeni dünya' kurgusunda varlığına tahammül edemediği Başbakan Erdoğan'ı yok etmek için başlattığı bir küresel operasyondur!
Kimse bize "Bu çocuklar sadece 'özür' bekliyor" masalı okumasın.
İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, "Otel de AVM de yok" diyor.
İstanbul Valisi gezici çocuklara "selam" gönderiyor.
Başbakan Erdoğan "Çevreci kardeşim gel benimle diyalog kur" diyor.
Her açıklamaya, uzatılan her ele, Gezi'deki kodamanlar cevap yapıştırıyor, "Hayır gelsin önümüzde özür dilesin" diyor.
***
O yüzden internet üzerinden sosyalleşmekten başka derdi olmayan çevreci hassasiyete sahip apolitik Facebook kuşağı gençlerle, bankacıyı, holdingciyi, Koç gibi rektörleri, concon çocuklarını, Antikapitalist dindarı, tiyatrocuyu, ulusalcıyı, illegal örgütleri bir potaya sokan motivasyonun, sadece "sert üslup" olduğu yalanına kimse inanmamızı beklemesin!
Başbakan'a ve onun aile fertlerine karşı duvarlara çarşaf çarşaf yazılan küfürlerin ne kadar "yumuşak bir üslupla" yazıldığını da iyi biliyoruz!