Başbakan Erdoğan ve kızı
Erkek çocukların annelerden çok babalar tarafından istendiği varsayılır. Her ne kadar anne bu konuda daha çok dillendiren olsa da çoğu kadın, temelde erkek çocuğu kocası için istediğini söyler. (Ben buna asla inanmamışımdır.) Toplumsal zeminde aileyi, soyu sopu sürdürecek, ailesel mirası üstlenecek kişinin evin oğlu olması erkek çocuğun ebeveyn hatta tüm aile üyeleri için anlamını değiştirmektedir. Yakın geçmişimizde tek erkek bile çocuk aile için yeterli görülmemekte, birden fazla oğula sahip olma arzu edilmektedir. Doğu'da, Güneydoğu'da kadınlar hala, "Oğlum tek kalmasın, yanına kardeş lazım," diye, ikinci erkek çocukları olana kadar çocuk yapmayı sürdürüyorlar. Nedense kızlar, erkek çocuğa kardeşlik edemiyor.
Düşünsel beslenme noktalarımızın da bu çerçevede şekillendiğini, bu yönde bir paradigmamızın olduğunu tarihçiler iyi bilirler. Büyük oğlun devleti, küçük oğlun aileyi koruyup gözetmesi, bakması konusunda yapılan görev taksimatı atasözleri olarak günümüze gelmiş, çoğu bölgede aileye evin küçük oğlunun bakmak zorunda olması da binyıllardır uygulanan bir yaşam biçimi olmuştur.
Orta Asya'da başlayan, Osmanlı'da "ekber ve erşed" sistemiyle de devletin gelişme ve yükselme dönemlerinde devam eden devleti büyük ve reşit oğlun idare etmesi, yönetmesi teamülü hatta kuralı, kanunu olmuştur. Devlet bünyesine dahi bu kadar etki eden anlayış halk üzerinde de kendini göstermiş, özellikle Anadolu'da yaygınlaşmıştır. Büyük oğulların belki devlet yönetme gibi bir durumları olmamıştır ama uzun zaman evin okutulması gereken, evlendikten sonra aileden ayrılma hakkı tanınan kişisi, umumiyetle, evin büyük oğlu olmuştur. Evin küçük oğlu ise anasına babasına bakmak gibi bir sorumluluğu yüklenmiş, evin küçük gelini de daha evlenmeden önce bile kayınvalide ve kayınpedere u2013varsa ailenin boşanmış, kocası ölmüş kızlarına da- bakmak zorunda olduğunu, hayat boyu onlarla yaşaması gerektiğini bilmiştir.
Artık bırakınız gelinin oğlun, ana babaya bakmasını, ayda yılda bir ziyaret edip gülcemallerini ailelerine gösterdiğinde sevinçle karşılandığı bir sosyal yapıya kavuştuğumuzdan, modernleştiğimizden bu uygulamalar ve anlayış da tarihin hacimli sayfaları arasına çekildi. Hem artık ideal çocuk sayısının ikiyle sınırlı olması, büyük ve küçük oğul gibi lükse de pek yer bırakmıyor. Çoğu ailenin, en güzel haliyle, biri kız diğeri oğlan iki çocukları olduğunda kendilerini şanslı hissettikleri bir toplumsal yapımız var. Tabii, buraya hemen kolayca ve kısa sürede gelmediğimizi de hatırlatalım.
Tüm bu erkek çocuk ve aile mirasını yüklenmek gibi artık tarihte kalan uygulamaları Başbakan Erdoğan ve kızı Sümeyye'nin yan yana oldukları bir fotoğrafa tesadüf edince yazmak istedim. Aslında bu konuyu daha önce kaleme almak istemiştim, ama kısmet bugüneymiş. Başbakanımız ve kızının birçok gezide, organizasyonda birlikte olduklarının vesikası olan çok sayıda görsel dokümana sahibiz. Bu kareler medyada Başbakan kızını siyasete hazırlıyor şeklinde algılanmış, siyasi mirasın erkek değil de kız çocuğa devredileceği şeklinde yorumlanmıştır.
Sümeyye Erdoğan'ın siyasi arenadaki varlığı ve canlılığı bize Erbakan'ın kızı Zeynep'in aktif siyasetçi halini çağrıştırsa da arada önemli, ince detaylar bulunmaktadır. Zeynep Erbakan, siyasete ilgisiz bir abla ve küçük yaştaki erkek kardeş arasındaki kişi olarak biraz da zorunluluk sebebiyle siyasette varlık gösterirken Sümeyye Erdoğan için durum farklıdır. Zaten Fatih Erbakan büyüdükten sonra hemen siyasete dahil olmuş, ablasını geride bırakan bir misyon ve görevi de üstlenmiştir. Erkek çocuk Fatih Erbakan, bir anda, ablasının yıllardır devam eden çalışmalarının ve emeğinin önüne geçen bir pozisyona sahip olmuş, babasının tek ve tartışmasız varisi olmuştur.
Oysa Erdoğan ailesinin durumu bundan çok farklıdır. Ailenin aktif siyasete dahil olabilecek yaştaki iki oğluna karşın siyasetle iç içe görülen Sümeyye Erdoğan, belli ki gerçekten de bu konuda eğilim ve donanıma sahip. Medyadan servis edilen haber ve fotoğraflar Başbakanın, kızını siyasete hazırlama çabasının bir ürünü olsa bile, neden bu iş için oğullarını değil de kızını tercih ettiği çok ilginç ve anlamlı. Bir erkek işi gibi görülen siyasette, iki erkek evlada karşılık bir kız çocuğunun ön planda olması, bu konuda cinsiyete değil de ehil olma durumuna bakıldığını gösterir. Çok da eskilerde olmayan, devleti büyük erkek çocuğa emanet eden zihniyetin böyle bir değişiklik göstermesi sevindirici. Bu aynı zamanda, Başbakanın kadın konusundaki duyarlılığının sadece bir politika malzemesi olmadığının da göstergesi olmaktadır.