Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2998.57
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Aralık 2022

Başarıyı boşver!

“İki B” tavsiyesini bilir misiniz?

Başarıyı Boşver!..

Kendimizi bildik bileli, bize mutlaka “başarılı” olmamız gerektiği telkin ve tavsiye ediliyor.

Başarı nedir, kriterleri nelerdir, bunları kimler belirlemiştir?

“Başarı” denilen, meselâ “öğrencilikte başarı” denilen, en yüksek notları almak mıdır?

Hep “takdir” getirmek midir?

Okul birincisi olmak mıdır?

Böyle çocuklar bilirim, “çok başarılı” denilenlerden.

“Başarıya” şartlandırılmış, sürekli olarak ders çalışan, habire soru çözen.

Öğretmenlerin parmakla gösterdiği…

Sınavlarda çok yüksek not almaları, anne-babalarının, hocalarının yüzlerini ağartmaları beklenen.

Bunlar içinde okul, mahalle arkadaşlarım da oldu.

Bu çok başarılı çocuklardan bazılarıyla yıllar sonra karşılaştım.

Sohbetler ettim.

Ne yazık ki, gördüğüm bütün misallerde “mutsuz aile” tablosu çıktı karşıma.

Çoğu boşanmış, oğullarıyla kızlarıyla aşılması güç problemler yaşıyor.

Çok mutsuz!

Ah, bu çocuklara “sınav başarısı” kadar, “saygı ve sevgide başarı” da telkin edilmiş olsaydı!

Başarı nedir, mesela “şöhrete” erişmek midir?

Bir vakitler, yani tam olarak 28 Şubat sürecinde her akşam ekranlarda, tartışma programlarında olan bir tanıdığımız, o devir geçince davet edilmez olmuş…

Etrafın ilgisine, pohpohlamasına, şöhrete alışmış durumdaki tanıdığımıza, etrafındakiler, bir süre “Sizi ekranlarda göremiyoruz!” yollu iğneleyici sorular yöneltmiş.

Sonra sonra, program davetleri gibi, o sorular da kesilmiş.

Şimdilerde ismini bilen çok azdır.

Caddede, sokakta yürürken ancak “eski dostları” yolunu kesip sohbet ediyormuş.

Arkadaşımız bunalımda haliyle, alışırsan fena!..

Başarı nedir, hep bahsedilen olmak mıdır?

Çok “mühim” koltuklarda oturmak mıdır?

Çok para kazanmak mıdır?

“Başarılı olmak ister misin?” diye sorduklarınızın tamamına yakını “elbette, kim istemez, evet, kesinlikle” yollu karşılıklar verecektir.

Bu arkadaşlara,

“Başarı nedir?” diye sorun bakalım, neler diyecekler?

“Başarı” tarifinin içinde “İyi bir kul olmak” pek yer almayacaktır, ben tecrübe ettim gördüm..

Bunları yazarken, aklıma “ölmüşlerimiz” geldi birden.

Yaşımız 60’a yaklaştı, bunca yılda birçok yakınını toprağa vermiş oluyor insan.

Eski arkadaşlardan bazılarının “yıllar evvel” öldüklerini de öğrenebiliyorsunuz.

Cuma geceleri, konu döner dolaşır ölmüşlerimize gelir.

Gözümün önünden geçiririm simâlarını.

Her biriyle iyi-kötü hatıralarımız vardır.

Kimileri “Kubbede hoş sadâ”dır, kimilerini ise “Neyse, ölmüşün arkasından kötü konuşulmaz!” diyerek yâd ederiz.

Biz nasıl bir sadâ bırakacağız acaba gittiğimizde?

Böyle, düşünürken…

Mevkileri, makamları, zenginlikleri pek gelmez aklımıza ölmüşlerin.

Dünyalık “başarı”lar çok gerilerde kalmıştır.

Önemini çoktan yitirmiştir.

Ölen ölmüştür, biz hayattayızdır.

Biz ölmeyecek gibiyizdir.

Giden gider; koltuklarını bırakır gider, unvanlarını bırakır gider, paralarını bırakır gider.

Bir kısmı da, arkalarında mal için kavga etmiş ve birbirlerinden bu yüzden kopmuş mirasçılar bırakır da gider.

***

Geçtiğimiz günlerde bu dünyadaki ömrü 30 seneden ibaret olan bir Merhum’un yüreği yanık Hanımefendisi, mutlu günlerini anlatırken,

“Evliliğimiz sürecince bir kez olsun kalbimi kırmadı. Hep olumluydu, hep güzelliklerden bahsederdi.” dedi ve şöyle devam etti:

“Zengin değildik. Çalıştığı yerin yöneticilerinden biri değildi. Maaşı ancak yetebiliyordu ailemize. Erkenden işine gider, aldığı her kuruşu sonuna kadar hak etmeye çalışırdı. İş arkadaşları darda kaldıklarında yardımlarına koşardı. İnsana, hayvana, toprağa, ağaca sevgiyle merhametle bakardı. Aileden ya da arkadaşlardan biri hastaneye düştüğünde koşa koşa gider, yüklerini hafifletmek için uğraşırdı. Annesi, babası, ben, diğer yakınları çok severdi onu. Birbirleriyle kavgalı olanlar, onda buluşurdu.”

O Merhum, “B”aşarılı sayılmaz bize telkin edilen ölçülere göre.

Kaç puan almış…

Hangi koltuklarda oturmuş…

Kaç para kazanmış…

Ne kadar meşhur olmuş?

Mezarlıkta çalışan insanın bile ölümü unuttuğu bu dünyada…

“Başarının” peşinde koşanlara “başarılar” dilerim!