Başarısız okul müdürleri
Milat gazetemizi ve yazılarımı yakından takip eden okurlar içerisinde büyük bir eğitimci kitlesi var. Sağ olsunlar yazılarımı sürekli yakından takip ediyorlar. Bunlar içerisinde bize ulaşan bazı öğretmenler beraber çalıştıkları okul müdürlerinden şikâyetçi. Durup dinledikçe hayretler içerisinde kalıyorum. “Bu okul müdürleri ne yapıyor öyle, kendilerini ne zannediyorlar?” diye sormadan edemiyorum.
Üslup sorunu yaşayan, ötekileştiren, ayrıştırıcı bir dil kullanan, yapıcı olmaya yönelik adım atmayan, elindeki mevzuat gücüyle otorite kurmaya çalışan, ders programlarını birer “öğretmenleri dizayn etme, sindirme” unsuru olarak gören okul müdürlerinden mi bahsedeyim, küçük dağları ben yarattım edasıyla okul koridorlarında yürüyen, burnu kaf dağının tepesindeki havayı soluyan, öğretmenlerle arasına mesafe koyup öğretmenlerin kendisine ulaşmasını zorlaştıran okul müdürlerinden mi? Okula hiç uğramayan okul müdürlerinden mi, okulu kendi özel malı gibi göreninden mi? Hangi birinden bahsedeyim?
Vaktiyle sınıfa girip, ellerine tebeşir alır, ders anlattıkları günleri unutup, hiç öğretmenlik yapmamış meslek hayatına direkt müdür olarak başlamış gibi bir psikolojiye nasıl sokabiliyorlar kendilerini? Yatay iletişim dururken ve daha işlevsel olduğu bilimselliği ortadayken, dikey bir iletişim kurup öğretmenlere tepeden bakmayı nasıl becerebiliyorlar? Bu tür okul müdürlerinin başarılı olduklarından söz edilebilir mi?
İşi gücü sürekli öğretmenlerle uğraşmak, egosunu tatmin etmek, huzursuzluk ve çatışma üzerine bir kurum kültürü tesis etmek peşinde olan okul müdürlerinin sayısı az değil.
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan bir kareyi anımsayın. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde Öğretmenlere hitap ederken arka perdeye yansıtılmış sloganı hatırlıyor musunuz: “Ziya Öğretmen ile Eğitim Buluşmaları”
Düşünebiliyor musunuz, bir Milli Eğitim Bakanı bile kendini “öğretmen” olarak görüp, öğretmenlik mesleğinin önemine vurgu yaparken burnu kaf dağının tepesinde olan, küçük dağları ben yarattım edasındaki okul müdürlerine ne oluyor?
Açık ve net bir şekilde ifade edeyim: Öğretmenlerinin/Öğrencilerin gönlünü kazanmayı başaramamış, onları incitmiş, küstürmüş, morallerinin bozulmasına sebep olmuş okul müdürlerinin başarısından asla söz edilemez. Ezberden konuşmuyor, köşemden ahkam kesmeye çalışmıyorum. Okurlarımızdan, yazılarımızı takip eden eğitimcilerden gelen bilgiler ışığında yazıyorum bunları.
Bir okul müdürü bulunduğu okulu geliştirmiyor, dönüştürmüyor, daha ileriye taşımıyorsa kesinlikle başarısızdır. Fiziki koşullarından kurum kültürünün oluşturulması, A’dan Z’ye kadar her anlamda katkı sunma gayreti içerisinde olması gerekir.
Okul müdürlerinin bir görevi kendi okulundaki öğretmenlerin derslerine girip gözlemde bulunması, rehberlik etmesi iken, henüz daha bir öğretmenin bile dersine girmemiş, gözlem yapmamış, rehberlik etmemiş okul müdürleri var. Öğretmenleriyle arasında düzgün bir iletişim kuramayan bu okul müdürlerinin başarısından bahsetmek mümkün mü?
Mevcutla iktifa etmek yerine çabalamak, gayret etmek, sağdan soldan buldukları desteklerle okuluna katkı sunmak okulunu büyütmekle uğraşan, öğretmenlerin, öğrencilerin dertleriyle dertlenen, sorunlarını kendi sorunları gibi bilen, çözüm odaklı çalışan, gayretli, himmetli, başarılı okul müdürleri de var elbette.
Sosyal sorumluluk projeleriyle projeden projeye koşan, takip etmekte zorlandığımız, çocuklara özgüven duygusunu, sorumluluk bilincini aşılamaya çalışılan takdir ettiğimiz, eşlerini, ailelerini bile ihmal edip, okulunu, öğrencilerini ihmal etmeyen okul müdürleri bunlar. Bir yandan kendisine ulaşmasını zorlaştıran okul müdürleri diğer yandan 7/24 öğretmenleriyle/öğrencileriyle vakit geçirip onlara rol model olmaya çalışan, yol gösteren, fikir veren, ellerinden tutan, aydınlatan okul müdürleri…
Takdirlerimi iletmek üzere bu okul müdürlerinden bir kısmıyla görüştüm. Sitemlerini ilettiler. İronik bir üslupla kendilerinin de başarısız olduklarını söylediler. “O kadar çalışıyoruz, koşturuyoruz, mesaimizden fazla okullarda vakit geçirip bir şeyler yapmaya gayret ediyoruz ama bu gayretimizi gören kimse yok. Ne takdir eden var ne de tebrik eden. Demek ki biz de başarısız” diyorlar. Sezen Aksu’nun “Bir kedim bile yok, anlıyor musun?” dediği gibi “Bir Başarı belgem bile yok, anlıyor musun?” demeye getirenler de vardı.
Sinop’tan Hatay’a, Hakkari’den Edirne’ye kadar tüm il/ilçe müdürlerine sesleniyorum. Başarılı okul müdürlerinizin ellerinden tutun, sahiplenin, ödüllendirin, onlarla vakit geçirin, okullarını ziyaret edin, makamlarınıza geldiklerinde oturmalarına fırsat tanıyın, çay ısmarlayın, dinleyin, dertleriyle dertlenin ve başarılarını belgelerle ödüllendirin, takdir edin lütfen. O vakit, başarısız okul müdürlerinin sayısının azalıp başarılı olanların arttığını göreceksiniz.
Gerçekten samimiyetimle söylüyorum; idarecilik yapmanın zorlu, sıkıntılı olduğu bir süreçte başarılı okul müdürlerinin kıymetini bilmek eğitime çok şey katar.