Başarı isteği ve altına hücum
Son okuduğum bir haber beni derin derin düşündürdü. İnsanların mutlu ve başarılı olmak için maddi hedefleri öncelikli görmesi bireysel ve toplumsal anlamda olmadık sorunlara neden olmakta.
Korku
Önce gelin habere bir göz atalım: Lise mezunu genç bir bayan kendini tıp doktora diye tanıtarak bir süre bir hastanede görev yapıyor (veya bulunuyor). İfadesinde şu noktalar özellikle dikkatimi çekti:
“Ben lisede öğrenciyken ailem tıp fakültesinde okumamı istiyordu. Bana güvenip yüksek puan alacağımı düşünüyorlardı. Üniversite sınavına girdim ancak başarısız oldum. Ailemin güvenini sarsmamak için anneme, üvey babama ve üvey kardeşlerime Tıp Fakültesini kazandığımı söyledim. Ailemin baskısından korktuğum için böyle bir şey yaptım” (bk. 27.11.22 tarihli basın).
İlgili kendini üstün başarılı göstermek için Tıp Fakültesi’ni birincilikle bitirdiği belirtilen bir “plaket de” hazırlatmış.
Bu mesele ile ilgili psikolog ve sosyologların söyleyecekleri elbette bir şeyler vardır. Ama insanlarda “başarı isteğinin” yeterlilik ve emek olmadan teşvik edilmesi bırakın bireysel nevrozu, toplumsal nevroza dönüşmüş durumda.
Emeksiz ve yeteneksizlik abidesi hastalıklı hal ile karşı karşıyayız. Farklı kültürlerde bu hastalık “Altına Hücum” olarak ifade edilmiş.
Talih kuşu
Altına Hücum (Gold Rush) kısa yoldan zengin ve başarılı olma çabası (Bk. Tureng Sözlük) gibi anlamlara sahip. Yine beklenmedik şans, gökten gelen refah, devlet/talih kuşu olarak da açıklanmakta.
Altına Hücum (Özgün adı The Gold Rush) adıyla 1925 ABD yapımı sessiz komedi filmi de yapılmış. Bu filmin yönetmeni, senaristi, yapımcısı ve başrol oyuncusu Charlie Chaplin'dir.
Filmde, Altına Hücumu hareketinde Alaska'ya altın aramak için giden "Küçük Serseri" Şarlo'nun buradayken çektiği sıkıntılar, düştüğü komik durumlar, hırstan gözleri dönmüş insanların zaaflarını görmesi ve bu arada sevgiyi bulması anlatılmaktadır. Anlayacağınız Kahramanımız insanoğlunun hırslı ve maddi yönlerini hayretle keşfetmiş…
Hırs
Hırs sonu gelmeyen istek veya aşırı tutku anlamında. İstekler farklı şeylere yönelebilir: Para hırsı, şöhret hırsı, makam hırsı vs.
Aşırı hırs emek yoksunluğu ve liyakatsizlikle birleşir ve dahi teşvik edilirse (aile, toplum veya devletçe) birey ve toplum olmadık yanlışlara sürüklenir.
Modern zamanlarda başarının bu kadar kutsatması, erdemlerin göz ardı edilmesi birey ve toplumda benlik algısını zedelemekte. Değerli olmak için mutlaka unvan, makam, para gibi maddiyat sahipliği istenmekte. Özsaygısı azalan bireyler bunu kazanmak için maddi araçlara hücum etmektedir. Gelişmekte olan toplumlar, gelişmiş toplumların parıltıları karşısında “aşağılık kompleksine” düşmekte. Sonuçta hastalıklı birey ve toplum abide gibi ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda korku kültürünün de katkısı büyüktür. Otoriter baba (herhangi bir yönetim diye de düşünebilirsin) evlatlarının yalancı ve iki yüzlü hala getirir. Sorumlular (aile vs) bunun farkında değildir. Bu düşünceyi, sahte doktorla ilgili annesinin şu açıklaması teyit etmektedir: “Kim yardım ve yataklık ettiyse bulunmasını istiyorum. Benim çocuğum asla böyle bir şeye kalkışmaz." (29.11.2022 tarihli Basın).
Peki çözüm nedir? Değerlerin (evrensel erdemlerin) yerli yerine oturmasıdır. Sadece maddi değil manevi değerlerin de (dikkat sadece dini olanlar değil) öncelikli olması gerekir.
Son söz: Kolay gelen kolay gider.