Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2479.43
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Ağustos 2020

​Baronlar mı ?

İnsan bazen eskiden şöyleydi, böyleydi diye geçirir ya içinden, bizim bayramda yaşadığımız da tam öyle oldu.

Bayram ziyareti için çıktığımız yolculukta, yol kenarındaki polis ekibinin el işaretiyle kenara çektik aracımızı. Ne isteyecekler diye beklerken, ‘’Emniyet müdürlüğümüz ailenizin bayramını kutluyor, izninizle çocuklara çikolata verebilir miyiz’’ demezler mi ?

Çocuklar bizim duygu yoğunlumuzdan habersiz, çikolatalarını gülümseyerek aldılar ve afiyetle yediler.

Geçen sene güneydoğu seyahatimiz sırasında da aynı duyguları yaşamıştık. Yol kontrolleri sırasında güvenlik güçleri gayet kibar davranmış ve oldukça kibar bir şekilde ile görevlerini yapmışlardı.

Birileri belki bunda ne var diye düşünebilirler...

Fakat doksanlı yıllarda özellikle doğuda yaşayan insanlar, yukarıda yazdıklarımın ne kadar mutluluk verici olduğunu takdir edeceklerdir. Gerçi bazıları yaşadıkları halde anlamıyorlar ama o ayrı mesele...

Yol kontrolleri çocukluk seyahatlerimizin işkence noktalarıydı adeta. Otobüs seyahatlerinde bazen tüm bagajlar indirilir, saatlerce arama yapılır ve kimse de itiraz edemezdi...

İtiraz edene genellikle insanlık dışı cevaplar verildiği için daha fazla itiraz etmenin sonuçlarını kimse düşünmek istemezdi.

Bir Nevruz günü evimizin camından polisin çocuklara karşı uyguladığı şiddet hiç gitmez gözümün önünden... On onbir yaşlarında çocuklar yakmak için eski araba lastiklerini hazırlıyorlardı... onlar için nevruz tekerlik yakıp, üzerinden atlamaktı.

Tam o esnada iki tane beyaz toros gözüküvermişti. Beyaz torosun ne anlama geldiğini bilen çocuklar, araçlar çocukların yanında durmadan hızla kaçışmaya başlamışlardı.

Torosların içinden inen kelli felli adamlar çocukları kovalayarak birer ikişer çocuk yakalamışlardı. Lastikleri de çocukların başlarına geçirip öyle bir dövmüşlerdi ki evde gözyaşlarımızı tutamamıştık.

İtiraz etmek mi kimin ne haddine…

Kim bilir o çocukların kaçı sonradan PKK’nın kirli emellerine meze oldu Allah bilir bu devlet politikalarıyla.

O dönem doğuda yaşayan orta yaş üstü herkesin vardır böyle hikayeleri...bu yüzden polisin basit bir çikolata ikramı dünyalarında neler uyandırır neler.

Bu duygular içerisinde okudum Hatay Baro Başkanının polis ile girdiği münakaşa ve sonradan gözaltına alınması haberini.

Adaletin gerçekleşmesinde ana sütunlardan biri olan savunma hakkının temsilcisi bir avukat, bir baro başkanı, görevinin başındaki polise kimlik göstermemek için direniyor ve yaşanan itiş kakıştan sonra gözaltına alınıyordu .

Amerikan polisinin kimlik gösterme sırasında mukavemet gösterenlere karşı tavırlarını düşününce polisimizi tebrik etmek gerekiyor aslında.

Sıradan bir kimlik kontrolü uygulamasını bir anda ülke gündemine taşıyan birinin, adaleti temsil noktalarından birinde olması da ayrıca düşünülmesi gereken bir konu.

Yaşanan olaydan sonra meslektaşları tarafından desteklenmesi ise bunun fevri bir davranış değil bir zihniyet meselesi olduğunu açıkça ortaya koyuyor ne yazık ki...

Yetmiş üç ilin barosundan ‘’bu tür halk güvenliği uygulamalarında polisimize engel olunması hukukun bir parçası olan avukatlarımıza yakışmamaktadır’’ açıklaması beklerken bir de tam aksine kınama yayınlamazlar mı...

Hayalleri muhtemelen Savcı Selim Kiraz’ı şehid eden iki katilin, avukat cübbesi ile elini kolunu sallayarak kimlik göstermeden dolaştıkları kaotik bir Türkiye.

Avrupa veya Amerika’da tatil yaparken polis tarafından kimlik sorulsa, ne kadar nezaketli ve güvenliğimize önem veren insanlar diye paylaşım yapacak tipler…

ABD menşeli iPhone’a gururla parmak izi, Kore’liSamsung'a itina ile göz retinası vermekte beis görmez, isteseler erinmeden gen haritasını verecek ama güvenliğinden sorumlu, her gün şehit veren emniyet teşkilatına mensup polise kimliğini göstermeyi zül addediyor, sorsan adalet timsali…

Savunma hakkı ile anarşistliği birbirine karıştıran kişi ve kurumların sayısı azaldıkça Büyük Türkiye’ye adım adım yaklaşıyoruz.

Çok bağırmaları bundan …