Barolar Birliği Başkanı’na Aforoz!
Bazı barolar Külliye’de yapılacak adli yıl açılış törenine katılmayacaklarını açıklamakla kalmamış, davete icabet kararı alan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Metin Feyzioğlu’nu adeta “aforoz” etmiş.
Atatürkçülüğü tescilli hukukçu Sayın Feyzioğlu, “meşruiyetinizi kaybettiniz!” diyen “mahalle”nin “baskısı” altında.
Külliye’deki konuşmasının kıvamında bu baskı etkili olabilir…
Yani, kıvamı koyulaştırmak suretiyle “Bakın, gittim ve söyleyeceğimi söyledim!” mesajını vermek isteyebilir
Bakın, Külliye’nin ilgisini karşılıksız bırakmadığı için o zihniyetin tepkisine hedef olan ünlü piyanist soluğu tartışılan alanın çok uzağında bulunan “Kazdağları”nda alıvermiş...
“Mahalle baskısı”na direnebilmek kolay iş midir?..
Efendim…
Bir başka meseleye, bu bölümde üzerinde durmak istediğim “esas” meseleye geleyim:
“Aforoz” dedim ya…
Sosyal medyaya baktım, nice “Atatürkçü” görünümlü hesap bu “aforoz” eylemini alkışa boğmuş…
Sayın Feyzioğlu’nu destekleyenlerin oranı en fazla yüzde onda kalmış.
Bu işler devam ederken, bazı belediyelere kayyım atandığına ve geniş çaplı bir PKK operasyonu başlatıldığına dair haberler düştü.
Sosyal medyaya yine baktım:
Yine “Atatürkçü” görünümlü hesaplardan sırtını örgüte dayadığını ilân eden partinin devrik belediye yönetimlerine tam destek var ve “iktidar”a da büyük tepki.
Atatürk sağ olsaydı, sırtını örgüte dayadığını ilân eden zihniyete destek verir miydi?..
İş başına gelir gelmez şehit yakınlarını kapı dışarı eden zihniyete arka çıkar mıydı?..
Nice vatan evlâdını şehit eden teröristlerin cenazelerine katılan, teröristler için saygı duruşunda bulunan zihniyete destek olur muydu?
Asla!..
Yapılanların Atatürkçülükle alâkası yok elbet…
O zihniyetin Atatürk’e nasıl baktığını ve Atatürk hakkında neler neler dediğini de bilmeyen yok.
Bir kurgu ilk bakışta sırıtıyor:
“Bir merkezden” ayarlanan sloganlar, güçlü bir organizasyon tarafından yaygınlaştırılıyor.
İktidara çeşitli sebeplerden, en çok da ekonomik sebeplerden dolayı tepki duyan kimi vatandaşlar da bu dalgaya katılıyor…
Olay büyüyor, iktidarın yaptığı bazı hataları öne çıkartarak “gerçek niyeti” perdeleyen son derece “zeki” bir yapının varlığı ilk bakışta dikkat çekiyor.
“Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen operasyonlara karşı ne yapılıyor?” derseniz...
“Hiç” gibi bir şey!..
Sosyal medyadaki toplu hücumlara direnmeye çalışan “sıradan” vatandaşları görüyoruz daha çok.
Çoklarının çekindiği bir şeyler var gibi!..
“Puzzle”ın parçalarını birleştirebilmek…
Stratejik İletişim Danışmanı Sevda Güner Kaya, Kaz Dağları’nda kopartılan fırtınaya dikkat çekerek, “Sadece altın madeni için yapmıyorlar bunu, tüm stratejik enerji yatırımlarına dava açıyorlar.” demiş ve eklemiş:
“Puzzle’ın parçalarını birleştirince hedeflerini daha iyi görebiliyorsunuz.”
Herkes böyle, “puzzle”ın parçalarını birleştirme çabası içinde olsa ne iyi olur.
İnsanoğlu öncelikle ve genellikle şahsi menfaatini düşünüyor.
“İktidara” verilen desteğin gittikçe azalmasının sebeplerini sorduğunuzda çok şey söyleniyor ama meselenin esası belli:
Merhum Özal döneminde tüketimini arttıran, aradaki çalkantılı yıllardan sonra Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle daha da “rahatlayan” ve gittikçe daha fazla harcamayı “adet” edinen vatandaş, ekonomideki daralmanın etkilerini hissettiği oranda yönetime tepki gösteriyor.
Bu çok geniş bir kitle için böyle.
Kabaca “sokaktaki vatandaş” diyerek nitelendirebileceğimiz ekseriyet meseleye buradan bakıyor.
Ülkedeki gerilimin daha da artması halinde işlerin daha da bozulacağından endişe ediyor, propagandaların etkisiyle gerilimin artmasından büyük ölçüde “iktidar”ı sorumlu tutuyor…
Bundan dolayı da, farklı kisvelerle ortaya çıkan “iktidarı” daha doğrusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alaşağı etme operasyonlarına gittikçe daha fazla destek veriyor.
Her devirme operasyonu “şartların olgunlaşmasını” bekler…
“Puzzle”ın parçalarını birleştirdiğinizde o zihniyet için “şartların” gittikçe olgunlaştığını görüyorsunuz.
Siyaseti de, ekonomiyi de yönetebilmek için öncelikle “psikoloji”yi yönetebilmeniz gerekiyor.
Psikolojik üstünlük bir süredir “Ne pahasına olursa olsun yıkmayı” hedefleyenlerin eline geçmiş durumda.
24 Haziran, 31 Mart ve 23 Haziran seçim sonuçları, bu psikolojik üstünlüğün yansımaları.
Vatandaşın “ekonomik daralmadan” ve “piyasalardaki çalkantılardan” kaynaklanan tepkisi “ustalıkla” yönlendiriliyor.
“Sızma mahareti” çok yüksek olduğu anlaşılan bir “güç merkezi”, bazı iktidar önde gelenlerine hata üstüne hata yaptırıyor.
“Psikoloji”nin bozulması, sürecin yönetilmesini iyice güçleştiriyor.
“FETÖ belâsı”nın yol açtığı “fitne” ortamında at izi ile it izi fena halde karışmış durumda, bu karışıklık problemlerimizi daha da arttıracak “nefret tohumları”nın büyümesi için gerekli ortamı oluşturuyor.
“Puzzle”ın parçalarından biri;
Son vakitlerde, bütün “manevi yapıları” FETÖ parantezine alan ve “Türkiye müritler ülkesi olamaz!” retoriği ve “FETÖ meselesi bizi haklı çıkarttı!” iddiası üzerinden bir şeyler “yaptırılmak” istenmesi...
“28 Şubat Zihniyeti”nin yapamadığını 28 Şubat mağdurlarından bir kısmına yaptırtma çabası!..
Bir ilahiyatçı, umuma gönderdiği yazıda şöyle demiş:
“Bir ‘el’ toplumun dinamikleriyle oynayıp toplumu kendi içinde çatıştırarak, hem devleti hem de ehl-i sünnetin kaynağı cemaatleri çökertmeyi plânlıyor. Ehl-i Sünnet yapılar, ‘ön proje’ olan ‘FETÖ SOSU’na batırılarak timsahın midesine indirilmek isteniyor. FETÖ kumpası da din üzerinden kötü örnekleme olsun diye bu amaçla kurulmuştu. Dini istismar eden, devlete ve millete ihanet içinde olan hangi yapı varsa elbette gereği yapılmalıdır ama ihanet şebekelerinin asılsız iddialarıyla hareket etmek, bizi faciaya sürükler!”
Evet, böyle bir metin.
Şimdi…
Lütfen düşünün:
Bu ilahiyatçının uyarılarına hak verenlerden misiniz yoksa, “Boş versene arkadaş, bunların hepsi FETÖleşmeye müsait!” diyenlerden mi?..
Nasıl düşündüğünü veya nasıl düşündürüldüğünü bulursan, “Puzzle’ın parçalarından biri”ni keşfedebilirsin.