Barış maneviyatı
“Barış savaşın yokluğu değil ruhun kuvvetinden kaynaklanan bir erdemdir.” Spinoza
Herkes barıştan söz etmesine
rağmen, birçok yerde barış istenilen bir
durum değildir. Birçok kültürde barış, zayıflık ve çaresizlik işareti ve hali olarak anlaşılmakta ve algılanmaktadır.
Birçok kültür, barış isteyenleri, toplumu ve kültürü bozmak isteyen marjinaller olarak sunmaktadır.Barışı
çaresizlik ve acizlik olarak anlayan birçok otoriter, bedevi, ve yıkıcı kültür,
şiddeti yüceltmekte, şiddeti güç,
cesaret ve kahramanlık hali olarak
kutsamaktadır.Savaşta bir takım kurgular uğruna hayatını vermek, namus, şeref, kahramanlık, gözüpeklik gibi olumlu
sıfatlarla yüceltilmekte, teşvik edilmekte
ve en yüce değer olarak insanlara
empoze edilmektedir.Ötekileştirmeyle, günah keçisi yapmakla, şiddet ve
savaş propagandalarıyla toplumsal
birliğin ve bütünlüğün korunacağı
sanılmaktadır. Başka bir ifadeyle şiddet, en
yüce maneviyat eylemi olarak
kişilere sunulmakta ve
dayatılmaktadır. Her ne adına olursa olsun ölmenin, öldürmenin ve
şiddetin hiçbir manevi, ahlaki ve insani
boyutu bulunmamaktadır. Maneviyatla ilişkili ve ilgili en doğal durum
barıştır, barış insanlığımızın doğal durumudur. Şiddetin kibir ve
böbürlenmesine karşı barışın ahlakı ve maneviyatı, kahramanlık değil, tevazu
ve yüce gönüllülük etrafında
oluşmaktadır. Barış, kahramanlığı reddetmektedir. Barışı önemsizleştiren,
değersizleştiren ve hiçleştiren bütün söylemler, aslında insanı, doğayı ve
hayatı önemsizleştirmekte ve inkar etmektedirler.
İnsanın kendini gerçekleştirmesi,
akletmesi, düşünmesi, düş kurması ve duyarlılık kazanması için ihtiyaç
duyduğu tek şey, barış durumudur.
Barışın yokluğu halinde kişi, aptallaştırılmakta, duyarsız, duygusuz ve düşüncesiz
bir nesneye dönüştürülmektedir. Barış durumu, kullanışlı ve gönüllü
aptallallaştırılmaya engel olduğu gibi akıl ve sağduyunun korunmasını da sağlamaktadır. Barış halinde
insanın felsefe, bilim, sanat, edebiyat,
doğayı ve aşkı tecrübe etmesi mümkündür. Medeniyet, barışın eseridir. Yağma, talan, fetih, işgal, ganimet gibi değişik adlarla şiddet ve savaşı amaç ve yol
edinmiş kültürlerin insanlık medeniyetine hiçbir katkıları olmamıştır.Güç, hakimiyet
ve muzaffer olmanın yüceltildiği
kültürler, gittikleri yerlerde yüzyıllardır dinsel, mezhepsel, kültürel, sosyal ve siyasal çatışmalara ve
şiddete neden olmaktadırlar.
Savaş ve şiddet, bir zihniyettir,
kimliktir, kültürdür ve inançtır. Savaş ve şiddet zihniyetinin meşrulaştırılması ve yüceltilmesi için din ve inanç kullanılamaz. Dinin, şiddetin ve savaşın
meşrulaştırılması ve yüceltilmesi için
kullanılması, yüzyıllar
öncesinin teolojisini ve doğmalarını
ifade etmektedir. Modern medeniyet, din ve şiddet ayırımını zorunlu
kılmaktadır. Günümüzde her din,
kendisini şiddetten arındırma ve temizleme
şeklinde radikal bir meydan
okumayla yüzyüzedir. Barışı dini
doktrinlerin ve pratiklerin özü ve merkezi haline getirmek, dinin ve insanın sahici ihiyasıdır.Din, şiddeti ve
savaşı besleyen, derinleştiren, kalıcılaştıran ve kurumsallaştıran bir manevi, zihinsel, ahlaki ve kültürel
kaynak olma durumundan çıkarılmalıdır. Barışı günlük hayatın aktif bir gücü
haline getirmek, doktrin ve
pratiklerinde barışı
aktifleştirmek, her dinin ahlaki sorumluluğudur. Doktrin ve pratiklerinde
savaşın ve şiddetin egemen olduğu,
günlük hayatı değişik şiddet biçimleri
etrafında kurgulayan dinler, insanları çılgınlığa ve vahşiliğe
sürüklemektedirler. Siyaseti, devleti ve hakimiyeti ele geçirmek isteyen din
kılıklı ideolojiler ve kültürler, maneviyat ve ahlak alanlarında insanlığa
hiçbir katkı sunmadıkları gibi, dünyanın
çölleşmesine ve kurumasına yol açmaktadırlar.
Barış maneviyatı, insanın kendi
ruhu, insanlık ve doğa arasında ilişki ve ilgi kurması demektir. Ruhen ve aklen aktif olarak insanlarla,
hayvanlarla ve doğayla ilgilenenler,
barışı ruhlarında hessedebilirler ve
idrak edebilirler. Barış, bireyin aktif
ilişkilenme ve ilgilenme durumudur.
Aktif olarak insanlarla, hayvanlarla, doğayla, kadınlarla, çocuklarla,
kuşlarla, köpeklerle, kedilerle, dağlarla, ormanlarla ilgilenmeyenler, aktif bir şekilde onları yok eden, yakan ve yıkan birer ölüm ve
şiddet makinesine dönüşebilirler.