Bankalar neden sorumluluk almıyor
Ekonomilerin iki temel aktörü vardır…
Düzenleyici rolüyle kamu, yani devlet ve uygulayıcı, sürükleyici yönüyle özel sektör.
Özel sektörün de birçok önemli aktörü var tabi…
Bunların başında yatırımcı ve bankalar geliyor.
Neden sorumluluk almıyorlar…
Bankacılık sektörü kur artışı, Suriye’deki karışıklıklar gibi hususları risk görerek özellikle son 2 yıldır kredi musluklarını kapattı.
Bankaların söz konusu risk anlayışları “bahane”den öte değil kanaatimce…
Özel sektör aktörleri olan yatırımcı ve imalatçılar ekonomi döngüsünü sirküle etmek için büyük çaba sarf ederken bankaların umursamaz tutumlar sergilemesi, ekonominin altına dinamit koyuyor.
Adeta “süzgecin altına düşenler düşsün, üstünde kalanlarla biz sonra çalışırız” anlayışıyla hareket etmek ne kadar doğru, sormak lazım.
Dünyada farklı…
Gelişmiş ekonomilerde “Finans Kuruluşları” ekonomik sirkülasyonun “bizzat içinde” yer alırlar…
Ve üretimin, ticaretin, mal alış-verişinin finansında doğrudan yer almak suretiyle para kazanıyorlar.
Ancak bizim ekonomimizde paradan para kazanma şekillerinden nemalanarak faaliyet gösteriyorlar.
Bu sistem; aslında “sen çalış, ben kazanayım, ben yiyeyim”den başka bir anlama gelmiyor…
Ekonomik gelişmemizin önündeki en büyük yapısal sorunlardan belki de en önemlilerinden biri bankaların başkasının yani ekonomideki diğer aktörlerin emeklerine ve çalışmalarına doğrudan göz dikmeleri.
Bunu, sıkıntılı dönemlerde bir de sorumluluktan kaçarak yapıyorlar…
Limit kapatmaları…
Bankalar özellikle son iki yıldır “limit kapatma” yoluna gidiyorlar… (her bankanın böyle davranmadığını ve normal işlemlerde bulunmaya devam ettiğini de ifade etmem lazım)
Daha açık bir ifadeyle şöyle aktarayım:
Şirket (A), yıllık 24 milyon limitle (X) bankasıyla çalışıyor. Şirket (A), 24 milyonluk limitin tamamını Ocak 2018’de kullanıyor.
Şirket (A), Şubat 2018’den itibaren 2 milyonluk kredi taksidini faiziyle beraber ödüyor.
Ancak gelin görün ki, bankalar Şirket (A)’nın 24 milyonluk kredi limitini, her ödemeden sonra düşürme yoluna gidiyor.
İki yıl öncesine kadar kredi musluklarını sonuna kadar açan ve ekonomi aktörlerini buna alıştıran bankacılık sektörünün şu anda sergilediği tutum, ekonominin çarklarına zarar vermekten başka bir şeye yaramıyor.
Rakamlar “risk” bahanesini doğrulamıyor…
BDDK'nın verilerine göre; 2018’in ilk üç çeyreğinde sorunlu kredilerin oranı yaklaşık yüzde 2,9 düzeyinde.
Bu oran diğer birçok ülkeye kıyasla iyi bir oranı işaret ediyor.
Zira, Dünya Bankası verilerine göre; dünya ve Avrupa Birliği'nde bu oran ortalama yüzde 3,7 seviyesinde.
Diğer taraftan; 2018 yılında banka mevduat tutarlarındaki artış; dövizli olanlar da dahil yaklaşık yüzde 700 seviyesinde gerçekleşti.
Limitler kapatılmamalı…
İki yıl öncesine kadar şirketlerin kapısına giderek yalvara yalvara kredi verenler ve şirketleri krediye alıştıranlar, mevcut bankalar.
Ancak şu anda şirket farkı gözetmeksizin var olan limitleri dahi kapatma yoluna gidenler de yine kendileri…
Bu durum, ekonominin vazgeçilmez aktörleri olan tüccar, yatırımcı ve imalatçıları zor durumda bırakıyor.
En azından… Limitleri kapatmamalılar…