Bana öğretmenini söyle
17. asrın en önemli düşünürlerinden John Locke'a göre insan zihni doğuşta boş bir levha gibidir. John Locke, bu levha için Latincede “boş levha” anlamına gelen “tabula rasa” deyimini kullanıyor. Zaman içinde bu boş levha; deneyimlerle, öğrenilenlerle dolar. Bu büyük filozofun tebula rosa fikrini de içeren son derece önemli bir deneme kitabı var. Eğitim Üzerine Düşünceler…
Büyük filozof John Lojke’nin Eğitim
Üzerine Düşünceler kitabını okurken aklıma şöyle bir başlık geldi. Bana
öğretmenini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Öyle ya kim sorardı bu soruyu;
eğitime, maarife, talime, dair dertleri olmasa. Herkes dostunu, arkadaşını
sorar. Kişinin dostu da arkadaşı da onun gelişmesinde, olgunlaşmasında katkısı
olur elbet. Gelin görün ki John Lojke, insanın en iyi dostu (öğrenci özelinde)
öğretmeni olduğunu söylüyor.
Aslında sözlüklerde de bahsi geçen
atasözü için yani “Bana Arkadaşını Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim” ünlü
filozofu doğruluyor. İnsanlar, yakın temas içinde bulunduğu kimseden etkilenir
manasında kullanılan bir söz, diyor Türk Dil Kurumu sözlüğü.
John Locke, çocuklara kimi öğretmen
olarak tutmalıyız sorusuna “Modaya uymayan öğretmenler” cevabını veriyor. Ona
göre modaya uyanlar, öğrencilerin ihtiyaçları doğrultusunda değil kendi çıkarları
doğrultusunda çocukları bilgi deposuyla doldururlar. Locke, burada “tebula
rosa” yani boş levhasına gönderme
yapıyor.
Öğretmenin öğrenciye kazandırdığı
davranışın toplumda da bir karşılığı olmasını savunan Locke, bu nedenle
yasaların da buna uygun olmasını ister. Tabula rosa görüşü, fikri bu nedenle
ortaya konulmuş bir fikirdir. Locke’u, her şeyin doğuştan belli olduğunu
savunan kaderci filozoflardan ayırır. İnsan, her şeyi doğduktan sonra dünyayı
gözleyerek öğrenir. Doğmaların bu sistemde yeri yoktur. Locke, insan haklarını;
yaşam, özgürlük ve mülkiyet temellerinde toplar. Yasalar ve kurumlar bu
hakların korunmasını sağlamaya yönelik olmalıdır.
Locke, özgürlüğün sınırını da çok
bilinen bir tanımla çizmiştir: “Bir kişinin özgürlüğünün alanı, başkasının
özgürlük alanının sınırında biter.” Bu nedenle öğretmenini seçerken buna dikkat
edilmesi huşunu dile getirir. Locke, öğretmenlerden ayrıca şunu ister. Öğrenciyi
yavaş yavaş moda haline gelen “utanmazlıklar” konusunda uyarmalı. Bu
öğrenciyi, onu bozmayı kendine görev bilenlerin niyetleri konusunda
uyarmalıdır. Bu kişilerin hile ve tuzakları anlatılmalı, zaman zaman bu şekilde
başkalarını uçuruma yuvarlayan ya da kendisi uçuruma yuvarlanan insanların
komik acıklı örnekleri gösterilmelidir.
Locke, öğretmenin genel ya da özet
bilgi seviyesi için bilim adamı olmasına gerek yok diyor. Daha derinlere inmek
isteyen öğrenci bunu daha sonra kendi gücü ve çabasıyla yapmalıdır. Çünkü hiç
kimse öğretmenin zoruyla bilgilerini artırmamıştır. Locke, burada bir bilgiye
talip olma yani talebe kavramına vurgu yapıyor. Öğrenci ne zaman talebe olur.
Bu önemli.
Lock, son olarak bir
öğretmenin/eğitmenin ana görevini şöyle belirler: Öğretmen, öğrencisine iyi
alışkanlıklar, erdem ve bilgeliğin temel prensiplerini verebilmek için onun
davranışlarını, ruhunu ve zihnini biçimlendirmelidir. Öğrenciyi başkalarına
karşı belli bir anlayış ve kavrama yeteneği vermek, mükemmel ve övgüye değer
şeyleri sevip taklit etmeye yöneltmek ve bu amaca ulaşmak için de ona güç beceri
ve istek aşılamalıdır. Öğretmene yüklenen vazife ve ödevler deyim yerindeyse
çocuğun yeteneğini ortaya çıkarmak ve zamanını doldurmaktır.