Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2963.55
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Kasım 2020

Bana ne Amerika'dan !

Ömrünü Amerika ve Batı emperyalizmi ve kuklalarıyla mücadeleyle geçiren Erbakan Hoca’ya rahmet olsun.

Amerika’da yaşanan seçim süreci, Amerika’yla birlikte neredeyse bütün dünyayı gerdi. Şöyle hakkıyla “Bana ne Amerika’dan!” diyebileceğimiz günlerin hayalini kuran birisi olarak, bu duruma üzüldük. Ülkemizde seçim sürecini anlık takip edilmesi ve yapılan tartışmalar ise ayrı bir utanç sebebiydi.

Ne oldu da, neyi değiştireceği düşünüldü de ülkemizde bu kadar ilgi gördü bu son Amerikan seçimleri?

Şu saat itibariyle seçildiği söylenilen küreselcilerin adayı Joe Biden’in Türkiye nefreti ve iktidarı indirmek için açıkça muhalefeti destekleyeceğini söylemesi olabilir mi?

Bu kişinin seçilmesine bu saikle sevinenler, ne kadar onursuz ve zavallı olduklarını idrak edebiliyorlar mı acaba?

Amerikan seçimlerinde küreselcilerin adayı Biden, ulusalcıların adayı ise mevcut başkan Trump yarıştı. Yarıştı dediğime bakmayın siz. O güya demokrasi götürmek için dünyayı yangın yerine çeviren Amerika’da ne ifade özgürlüğü ne seçme seçilme özgürlüğü ne demokrasi ne de insan hakları diye bir şey var. Karanlık mahfillerin aldığı kararın göstermelik seçimiydi de diyebiliriz yaşanan seçime. Sürecin ne kadar rezil şekilde yürütüldüğünü de bütün dünya gördü. Özünde hâlâ Vahşi Batı anlayışın hakim olduğu ülkedir Amerika. Sadece reklam ve pazarlama dehası ile bu böyle değilmiş gibi sunum yapma maharetine sahip.

***

Küreselciler ile ulusalcılar arasında Türkiye ve İslam dünyası için “düşmanlık” noktasında hiçbir fark yok. İki zihniyet de İslam’a düşman, Müslümanları terörist görüyor ve dünyaya hükmederek istediği gibi sömürme idealini taşıyor. Trump şahsında ulusalcıların sığ ve dengesiz politikalarına karşın küreselciler daha sistematik daha vahşi ve daha organize ve yerleşik. Yani neticede iki kesim de bize düşman, bizi etkisiz, yönetebilecekleri bir kukla devlet olarak görmek istiyor.

Amerika öyle veya böyle yıkılacak. Bir an önce olması bütün dünyanın hayrına olacağı için buna vesile olabilme potansiyelini daha çok taşıyan adayın seçilmesi güzel olurdu.

Bana ne Amerika’dan diyebilme rahatlığına erebilmek için KİM GELİRSE GELSİN BİZE ZATEN DÜŞMAN OLAN Amerikan seçimlerini değil, biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyızı dert edinmemiz gerek.

***

Türkiye’nin son dönem dış politik hamleleri Amerika’nın bize “izin verip sessiz kaldığı “için gerçekleşmedi. Türk devleti o iradeyi gösterdiği ve gerekirse bedel ödeyebileceğini dosta düşmana ilan ettiği için yapıldı. Kendi politikasını belirleyen bağımsız bir ülke olabilmek, üretimden tüketime, eğitimden tarıma, siyaset kurumundan savunma sanayine her alanda yerli üretimi gerçekleştirebilme zaruretindeyiz. Ama en önemlisi insan! İnançlı, yerli ve kendi değerlerine sahip çıkabilen insan yetiştirmek ve bu insanların oluşturduğu yerli bir sistemi ortaya koymak en önemlisi…

Klasik nasihat cümlelerine döndü bu söylemler evet. Ama her şeyi tamam hale getirsek gelip aynı noktaya takılıyorsak bunun sebebi bu işte.

***

Emperyalist Batı’nın sömürge bölgesi Osmanlı hinterlandındaki ülkelerdir. Çünkü enerjinin, petrolün, yer altı zenginliklerin özetle dünyanın merkezidir bu coğrafya. Türkiye güçlenip kendi hakkını savunmak istediğinde doğal olarak çıkar çatışması yaşanıyor. Batı, kadim düşmanı Müslüman Türklerin tekrar dünya sahnesinde belirleyici bir güç olmasına razı değil. Biz ise hakkımız olanı istiyoruz. Ne olur sonuç, çatışma!

Kıbrıs’ın tümden Rum vatanı olması gerektiğini söyleyen, PKK’nın devlet sahibi olmasını destekleyen, Akdeniz’de Yunan hakimiyeti olması gerektiğini dile getiren, Ermenistan işgaline karşı topraklarını savunan Azerbaycan’a verdiğimiz desteği yaptırımla cezalandırmak isteyen ve iktidarı devirmek için muhalefete açık destek vereceğini söyleyen bir Amerikan başkanı ve Batı ülkeleri var karşımızda.

Otuz yıl önce Azerbaycan toprakları işgal edilip kardeşlerimiz katledilirken parmağını kımıldatamayan Türkiye’den, bugün bölgede Batı’ya rağmen sınır dengelerini değiştiren noktaya gelmesi Amerika ve Avrupa’nın kabul edebileceği bir şey değil.

Yani boyun eğmezsek her halükarda Batı ile çekişmeye devam edeceğiz. Bu çatışmayı bu sistem, şuursuz kadrolar ve bu kadar kukla adayıyla yürütemeyeceğimizi anlamamız gerek. Bunu idrak ederek adım atarsak “bana ne Amerikadan” sözünü, altını doldurarak diyeceğimiz günler çok yakın inşallah.