Bana ne Amerika'dan !
Ömrünü Amerika ve Batı emperyalizmi ve
kuklalarıyla mücadeleyle geçiren Erbakan Hoca’ya rahmet olsun.
Amerika’da yaşanan seçim süreci, Amerika’yla birlikte neredeyse
bütün dünyayı gerdi. Şöyle hakkıyla “Bana ne Amerika’dan!” diyebileceğimiz
günlerin hayalini kuran birisi olarak, bu duruma üzüldük. Ülkemizde seçim
sürecini anlık takip edilmesi ve yapılan tartışmalar ise ayrı bir utanç
sebebiydi.
Ne oldu da, neyi değiştireceği düşünüldü de ülkemizde bu
kadar ilgi gördü bu son Amerikan seçimleri?
Şu saat itibariyle seçildiği söylenilen küreselcilerin adayı Joe
Biden’in Türkiye nefreti ve iktidarı indirmek için açıkça muhalefeti
destekleyeceğini söylemesi olabilir mi?
Bu kişinin seçilmesine bu saikle sevinenler, ne kadar
onursuz ve zavallı olduklarını idrak edebiliyorlar mı acaba?
Amerikan seçimlerinde küreselcilerin adayı
Biden, ulusalcıların adayı ise mevcut başkan
Trump yarıştı. Yarıştı dediğime bakmayın siz. O güya demokrasi götürmek için dünyayı yangın
yerine çeviren Amerika’da ne ifade özgürlüğü ne seçme seçilme özgürlüğü ne
demokrasi ne de insan hakları diye bir şey var. Karanlık mahfillerin
aldığı kararın göstermelik seçimiydi de diyebiliriz yaşanan seçime. Sürecin ne
kadar rezil şekilde yürütüldüğünü de bütün dünya gördü. Özünde hâlâ Vahşi Batı anlayışın hakim olduğu ülkedir
Amerika. Sadece reklam ve pazarlama dehası ile bu böyle değilmiş gibi sunum
yapma maharetine sahip.
***
Küreselciler ile ulusalcılar arasında Türkiye ve İslam dünyası
için “düşmanlık” noktasında hiçbir fark yok. İki zihniyet de İslam’a düşman, Müslümanları terörist görüyor ve dünyaya hükmederek
istediği gibi sömürme idealini taşıyor. Trump şahsında ulusalcıların sığ ve
dengesiz politikalarına karşın küreselciler daha sistematik daha vahşi ve daha
organize ve yerleşik. Yani neticede iki kesim de bize düşman, bizi etkisiz,
yönetebilecekleri bir kukla devlet olarak görmek istiyor.
Amerika öyle veya böyle yıkılacak. Bir an önce olması bütün dünyanın
hayrına olacağı için buna vesile olabilme potansiyelini daha çok taşıyan adayın
seçilmesi güzel olurdu.
Bana ne Amerika’dan diyebilme rahatlığına
erebilmek için KİM GELİRSE GELSİN BİZE ZATEN DÜŞMAN OLAN Amerikan
seçimlerini değil, biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyızı dert edinmemiz gerek.
***
Türkiye’nin son dönem dış politik hamleleri
Amerika’nın bize “izin verip sessiz kaldığı “için gerçekleşmedi. Türk devleti o iradeyi
gösterdiği ve gerekirse bedel ödeyebileceğini dosta düşmana ilan ettiği için
yapıldı. Kendi politikasını belirleyen bağımsız bir ülke olabilmek, üretimden
tüketime, eğitimden tarıma, siyaset kurumundan savunma sanayine her alanda
yerli üretimi gerçekleştirebilme zaruretindeyiz. Ama en önemlisi insan! İnançlı,
yerli ve kendi değerlerine sahip çıkabilen insan yetiştirmek ve bu insanların
oluşturduğu yerli bir sistemi ortaya koymak en önemlisi…
Klasik nasihat cümlelerine döndü bu söylemler
evet. Ama her şeyi tamam hale getirsek gelip aynı noktaya takılıyorsak bunun
sebebi bu işte.
***
Emperyalist Batı’nın sömürge bölgesi Osmanlı hinterlandındaki
ülkelerdir. Çünkü enerjinin, petrolün, yer altı zenginliklerin özetle dünyanın
merkezidir bu coğrafya. Türkiye güçlenip kendi hakkını savunmak istediğinde doğal
olarak çıkar çatışması yaşanıyor. Batı, kadim düşmanı Müslüman Türklerin tekrar
dünya sahnesinde belirleyici bir güç olmasına razı değil. Biz ise hakkımız olanı
istiyoruz. Ne olur sonuç, çatışma!
Kıbrıs’ın tümden Rum vatanı olması gerektiğini söyleyen,
PKK’nın devlet sahibi olmasını destekleyen, Akdeniz’de
Yunan hakimiyeti olması gerektiğini dile getiren, Ermenistan işgaline karşı
topraklarını savunan Azerbaycan’a verdiğimiz desteği yaptırımla cezalandırmak
isteyen ve iktidarı devirmek için muhalefete açık destek vereceğini söyleyen
bir Amerikan başkanı ve Batı ülkeleri var karşımızda.
Otuz yıl önce Azerbaycan toprakları işgal edilip
kardeşlerimiz katledilirken parmağını kımıldatamayan Türkiye’den, bugün bölgede
Batı’ya rağmen sınır dengelerini değiştiren noktaya gelmesi Amerika ve Avrupa’nın
kabul edebileceği bir şey değil.
Yani boyun eğmezsek her halükarda Batı ile çekişmeye devam edeceğiz. Bu çatışmayı bu sistem, şuursuz kadrolar ve bu kadar kukla adayıyla yürütemeyeceğimizi anlamamız gerek. Bunu idrak ederek adım atarsak “bana ne Amerikadan” sözünü, altını doldurarak diyeceğimiz günler çok yakın inşallah.