''Bana Bir Şey Olmaz!'' Kafası
Türkiye birçok akademik çalışmaya tekrar tekrar konu olacak kadar ilginç bir ülke.
Dünyanın en ücra köşesinde çekilen acılara ortak olabilen, buna rağmen aynı acıları yaşarken umursamayabilen bir yapımız var.
‘Neme lâzımcı’lar mı dersin,
‘Bana bir şey olmaz’cılar mı dersin,
‘Ben efsunluyum abi’ diyenler mi dersin,
Gırla…
Daha bir sürü tip…
Saysak, sayfalar yetmez.
Velhâsıl kelam nevi şahsına münhasır 83 milyon kişi…
Korona denilen bir illet hâkim olmuş dört bir yana.
Ama benim iman dolu “serhaddim” yeter diyor vatandaş.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş uyarmış, “Kul hakkı” diye…
Bilim Kurulu üyeleri uyarmış, “Yayılır” diye…
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca uyarmış, “Savaşıyoruz” diye…
Ah be yiğidim.
Mangalı kapıp da Belgrad’a gitmeseydin iyiydi.
Oltanı alıp da Boğaz’a varmayaydın iyiydi.
“Uff çok sıkıldım” nidalarıyla sokak sokak dolanmayaydın iyiydi.
OHAL Şart Oldu
Bu kadar uyarıya rağmen bir kısım vatandaşın umursamaz tavrı devlet yetkililerini OHAL ilan etmeye sürüklüyor.
OHAL olmasa bile sokağa çıkma yasağı yolda…
Peki çözüm olur mu?
Çözüm için askerin de sokağa inmesi gerekir muhakkak, diyenleri duyar gibiyim.
Bu da beraberinde birçok sorunu daha getirir, pek tabii…
“Darbe mi oluyor acaba” diyenleri de duyar gibiyim şimdiden….
Sokaklarda 80 ihtilalinden sonra ilk kez asker hâkimiyeti…
Bu durumu aşmanın başka bir yolu daha var bence.
O da aşı veya ilaç konusunda çok ciddi bir seferberlik ilan etmek.
Dünyadan bu adımı bekliyoruz.
Ama süreç artık o noktayı geçiyor.
Aşı veya ilaç üretmek zor bir süreç farkındayım.
Bir sürü prensip, usul, esas, lisans vs. gerekli.
Gerek ekonomik gerek ise sosyal bedeli düşünecek olursak tüm enerjimizi buraya çevirmek daha efektif bir çözüm gibi görünüyor.
Aksi takdirde ipin ucu kaçabilir.
Ekonomik İstihdam Kalkanı Paketi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı paketteki tüm maddeler birer birer devreye giriyor.
Paketteki maddelerin yarısı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nı yarısı da Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı ilgilendiriyor.
Sigorta Primleri vergi ötelemeleri ile birlikte bugünden itibaren 30 gündür üretim yapmayan firmalar 600 gün çalışan personelleri için neredeyse hiç maaş ödemesi yapmayacak.
Yapılacak yasal düzenleme ile sürenin daha aşağı çekileceği ve tüm çalışan kesimin paket kapsamına alınacağını bakanlık yetkililerinden öğrendim.
Amaç ilk etapta istihdamı korumak.
Buna bağlı olarak da harcamayı devam ettirerek tüm dünyanın baş başa kaldığı ekonomik bir yıkımın önüne geçmek.
Türkiye ekonomisi oldukça dirençli.
Halkımız son birkaç yılda akıl almaz birçok sorunla yüzleşerek afet durumlarına resmen bağışıklık kazanmış durumda.
O nedenle bu yıkımın alınacak doğru kararlar ile Türkiye’yi teğet geçmesi muhtemel.
Paketin kapsamının genişleyeceğinin sinyallerini de Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan aldıktan sonra bu paketin Türkiye için uygulanabilir olacağına olan inancım daha da artıyor.
Ama kazın başka bir ayağı daha var.
Asıl sorun Türkiye’nin mal sattığı ülkelerde…
Bu ülkeler eğer kendilerini toplayamayacak olursa bu durum muhakkak Türkiye ekonomisine de etki edecektir.
Bu süreçte Türkiye’nin iç piyasa yönelme stratejisine gitmesi güzel bir alternatif olabilir.
Bu da ancak halka harcayacak fazla para vermekle olur.
ABD modeli ile fazladan para verelim demiyorum ama kamunun daha fazla istihdam yaratması gerektiği ve ipleri eline almak zorunda olduğu karşımızda dağ gibi duran bir gerçek.
Harcama refleksini geliştirmenin yanında hızlı bir teşvik politikası ile yerli üretim de artırılarak birçok aksaklık ile uzaklaşılan 2023 hedeflerinin önüne bile geçilebilir.
Krizleri fırsata çevirmemiz merdivenleri ikişer ikişer tırmanmamızı sağlar.
Bu fırsatı iyi kullanmak gerekir.