Bambaşka Bir AK Parti (?)
Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda “büyük değişim” mesajı verdi malûm...
Şu cümleler uzun konuşmasından:
“Bundan sonraki ilk seçim 2023 Haziranı’nda yapılacak. Bu tarihe kadar her düzeyde kapsamlı çalışmalar yürüteceğiz. İnşallah 4 yıl sonraki seçimlerde milletimizin karşısına, kurulduğu günkü heyecanı ile ve artık 22 yılı bulacak tecrübesiyle ‘bambaşka bir AK Parti olarak’ çıkacağız.”
Buradaki “bambaşka”dan AK Parti’yi en yukarılardan en aşağılara kadar etkileyecek bir “yenilenme” hamlesinin geleceğini çıkartabiliriz.
Sayın Erdoğan’ın yaptığı “hasbi”lik vurgusunu da, “Öyle menfaatçi, güvenilmez, her yanı aynı oynar tiplere” bu partide “yer olmadığına” yormak yanlış olmaz herhalde.
Konuşma bir bütün olarak bugüne kadarki “eleştirilerin” büyük bir bölümüne hak verildiğini ve mesajın “artık” alındığını düşündürüyor.
Elbette, elbette durum çok ciddi.
Yakın vaktin seçim neticeleri, Ak Parti açısından 2023 Haziranı’na dair çok da “sevimli” mesajlar vermedi.
Ortaya böyle bir tablo çıkmasının sebepleri, sorumluları hakkında çok şeyler yazıldı, hemen her şey söylendi.
Şimdi icraat vakti.
Yani...
Bu aziz milletin sesine daha fazla kulak veren bir İktidar Partisi, bu aziz milletin kalbinde yeri ve karşılığı olan isimler…
Eskiye dönüş de değil, yepyeni, bambaşka bir Parti vaadi.
“AK Parti ilk dönem ayarlarına geri dönmeli!” yollu yaklaşımlara hiç itibar etmiyorum, hiçbir dönem geri gelmez.
Kuruluş döneminin de kendisine göre sıkıntıları yok değildi üstelik.
“Ahhh, ah, o dönemin bakanlar kurulu neydi öyle!” denecek bir durum mu var ortada?
Gördük işte, hangi bakan ne kadar başarılıymış?..
O dönemin milli eğitim bakanlarını mı, kültür bakanlarını mı çok özlüyor bu aziz millet?..
“İlk dönem”e dönüş özlemi yok, varsa “28 Şubat dönemindeki hasbi duygulara” dönüş özlemi var, o kıvamı da bu şartlar altında yakalamak çok çok zor.
“Bambaşka bir AK Parti”…
Bunun içinin doldurulması beklenir.
Mesela…
Şunu düşünüyorum:
“Herkesin düşüncesini gönül rahatlığıyla ifade edebileceği bir atmosfer oluşturulabilecek mi?”
Bu önemli.
“AK Parti’ye tam destek veren” bir medya organından bir yöneticiyle sohbet ediyorduk.
Dedi ki:
“Biz kendi aramızda rahat konuşamıyoruz arkadaş, ‘Aman söylediklerimiz bir yerlere çarpıtılarak götürülmesin!’ diye.”
Tuhaf bir ruh hali.
Hepimiz birileri hakkında konuşuyor, birilerinin bazı yaptıklarını beğendiğimizi bazı yaptıklarını da beğenmediğimizi ifade ediyoruz.
Bu tabii bir durum değil mi?..
Kim hatasız ve eksiksiz ki?..
“Bir sohbet esnasında bazı yapılanları tasvip etmediğimizi söylemeye bile çekiniyoruz!” diyen meslektaşın derdi çok büyüktür elbette.
Söylemek istediklerinizi değil de söylemek istemediklerinizi söylüyorsunuz ya da söylemek istediklerinizi söyleyemiyorsunuz…
Niçin?
“Kraldan fazla kralcılara fırsat veya malzeme vermemek için!”
Ne kötü bir durum değil mi?..
Tıpkı 15 Temmuz kahramanlarının yaptıkları gibi “destek vermek” gerektiğinde en öne çıkan, eleştirmek gerektiğinde de bunu lisan-ı münasiple, edebi dairesinde yapan “kadro”lar…
Bu olabilir mi?..
Olsun mu?..
Bunca yılın ardından şuna kesin olarak kanaat getirdim ki, politikada ve politikanın gölgesindeki oluşumlarda “omurgası sağlam” insanların işleri diğerlerine göre milyon kat zor.
“Hayra motor, şerre fren” olmak için çaba gösterenler “ilişki zincirleri”nin dışında bırakılıyorlar ya da kendiliklerinden uzaklaşıyorlar…
Zira…
O zincirlerin çoğu “bir takım hesaplar” üzerine kuruluyor ve “omurgalı insanlar” da “hesabi” oluşumlar içinde yer almayı hazmedemiyor!..
Politikada “hasbi” insanlar nasıl daha etkin olabilir?..
Bu çok zor…
Hemen herkes ve hemen her grup kendisi için “pozitif ayrımcılık” talep ediyor, çokları “adalet”ten ve “dürüstlük”ten bahsediyor ama “hamili kart yakinimdir.” düzeni farklı formlarda devam edip gidiyor!..
Kimlerin hangi makamlara hangi kriterlere göre geldiği veya getirildiği noktasında da kafalar karışık…
Karar verenler, her yere yetişemeyecekleri için, sonuçta “aşağılardan” gelen bilgiler, raporlar doğrultusunda hareket ediyorlar.
“İlişki zincirlerinden birine dahil olmayan” kişilerin yukarılara “nasıl” sunulduklarını tahmin etmek güç olmasa gerek!..
“İyi bir şekilde sunulmak” için ilişki zincirlerinden birine “eklemlenmeye çalışmak” da herkesin “sindirebileceği” bir durum değil ki!...
“Hür” beyinler, “hür” vicdanlar bazı noktalarda “Hayır, o öyle değil!” demekten çekinmezler.
Böyle olunca da…
Bir “dedikodu” çarkı işlemeye başlar…
“Uyumsuzluktan” başlayın, artık nereye kadar gidebilirlerse!..
BÜYÜK ÖLÇÜDE DEĞİL, BAMBAŞKA!
Sayın Cumhurbaşkanı, “Milletimizin karşısına bambaşka bir AK Parti olarak çıkacağız.” demek suretiyle, bugünkü tablonun neredeyse tamamen değiştirilmesi gerektiğini vurgulamış oluyor.
Öyle olmasa, “bambaşka” demezdi de Sayın Recep Tayyip Erdoğan…
“Milletin karşısına büyük ölçüde yenilenerek çıkacak olan bir AK Parti”ye işaret ederdi.
Evet…
“Aziz milletin karşısına bambaşka bir AK Parti olarak çıkmak!”
Bu nasıl yapılacaktır, bunun için ne gibi yöntemler izlenecektir, bu yöntemlerin bugüne kadar uygulanan ve “Bambaşka bir AK Parti” ihtiyacını doğuranlardan farkları neler olacaktır?..
Bunları izleyip görmekten başka çare yok.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın işinin çok çok zor olduğu ortada, lâkin bunu yapmaktan başka bir “çare”nin olmadığı da ortada.
Bugünlerde ortaya çıkan “denenmişlerin” Türkiye’ye “yeni ufuklar,” açabilecek bir atılımın öncüsü olabileceklerini gösteren dikkat çekici işaretler yok ortada.
“Benzemezlerden” oluşan Muhalefet Cephesi de, “yıkmaktan” ötesini gösteremiyor bu aziz millete.
Sayın Erdoğan, “Bambaşka bir AK Parti” hedefine ulaşabilirse…
Bu, ülkenin “çıkış yolu” olabilir.
Çok zor ama imkânsız değil.