Bakan Kirişci'nin zor görevi
İnsanlar yerli ve milli tarımın, ekmek ve suyun hayati önemini tam anlamıyla ancak Covit-19 musibetinden sonra kavradı. Kısa bir sürelik sokağa çıkma yasağında bile yüz binler ekmek fırınlarına ve marketlere saldırdı. Kabul edelim ki yıllar boyunca toplumun geniş kesimlerince tarımın önemi unutuldu. Tarımda çalışanlar milli gelirden en az payı alanlar oldu. Çiftçilik, çobanlık doğrudan fakirlik ve hor görülme anlamına geliyordu. Milli gelir istatistiklerine baktığımızda milli gelirden en düşük payı tarım kesiminin aldığını gördük. Ülkemizde de gelişmiş Batı ülkelerinde çiftçi nüfusunun toplam nüfusa oranı göz önüne alınarak verimlilik kıyaslamaları yapılır ve tarım sektörünün aslında ne kadar verimsiz olduğundan falan bahsedilir.
Çiftçilerimiz
tarlada, serada, ahırda çalışıyor. Şu an için bir gıda krizi öngörülmüyor. Koronavirüs ve Rus işgali krizi ne kadar
etkisini sürdürecek bilmiyoruz. Tarımda ne kadar kendimize yeterliyiz?
Ambarlarımız ne kadar dolu ve ambarda bulunan ürün çeşitliliği ne düzeydedir? Sebze
ve meyvemiz bol, bunu biliyoruz. Hububat eh işte, ama özellikle hayvancılıkta
ve bakliyatta ciddi bir sorunla karşı karşıya kalmamak için özellikle boş yer
bırakmadan arazilerimizi ekmemiz gerekiyor. Bu döneme özel mevzuat kısa yolları
oluşturularak atıl hazine arazilerinin ekilmesi gerekir. Bunun yanında DSİ’nin baraj gölü sınırları içinde olup barajın kuyruk bölgesinde
yer alan, barajların su seviyesi aşağı indiği için açığa çıkan yüz binlerce
dönüm verimli tarım arazileri boş duracağına ivedi bir düzenlemeyle ekilmeye
başlamalıdır. Yaz için bu alanlara silajlık mısır ekilmesi mutlaka şarttır.
Hayvan yeminde sorun riski büyük.
Türkiye tavuk ve hayvan yemi alanında
büyük ölçüde soya ve mısır başta olmak üzere ciddi ithalat rakamlarına sahip.
Bu krizin uzaması durumunda bu ürünler ithalat yoluyla gelmezse silolar
boşaldığında hayvanların yiyeceği yemi kalmayabilir. Aman dikkat! Boş tarla
kalmasın. Sadece Kızılırmak üzerinde kurulan
baraj gölü sahalarında ortaya çıkan atıl tarım arazileri miktarı devasa
boyutta. Bakanlık bunu hızlıca değerlendirmeli. Destekleme politikalarının
karmaşık bürokratik süreçlerden sıyrılarak ülkenin ihtiyacı olan alanlarda
doğrudan üretimi artırıcı politikalara dönüşmesi şarttır. Ülke genelinde çiftçi
kayıt sistemine kayıtlı olan araziler yüzde elli düzeyinde. Kaldı ki yüzde elli
kayıtlılığın belki yarısı üreten çiftçiye değil toprak sahibine ait.
Simsarların eskiden köylünün elinden deri
parasına oğlağı, oğlak parasına sürüsünü aldığı günlerdi. Değer
zinciri halen çiftçiyi ezen bir durumda. Çiftçinin 1 liraya sattığı ürün
tüketiciye en az 3 liraya ulaşıyor. Öyle bir yeni sistem kurmalıyız ki çiftçi
ürünü 1,5 liraya satabilmeli, tüketici ürünü 2 liraya alabilmeli. Bizim
arazimiz çoğunlukta dağlık, bizim coğrafyamız zor. Avrupa gibi, Amerika gibi
tarımsal mekanizasyona her yerimiz uygun değil. Bizim ülkemizin dağlık
coğrafyasını geniş çiftçi gruplarıyla işletebilmemiz mümkün. Bu şekilde çok
sayıda aile çiftçiliği sayesinde dünyanın organik ürün merkezi olabiliriz.
Tarım
ve Orman Bakanlığı sulama altyapısı yatırımlarını ön plana alırken, orman
ürünleri geliştirmeli, girdi maliyetlerini düşürmeli, satışta simsarlar dönemi
tedrici olarak kaldırılmalı ve kooperatifler dönemi başlamalı. Dünya
piyasalarında değeri olan ürünlerin ekilmesini teşvik etmeli ve markalaşma, satış
organizasyonlarını yapmalı. Sadece sarımsağın
dünya pazarı 30 milyar dolar. Türkiye neden gen kaynağı olduğu sarımsakta dünya
lideri olmasın. Ama şimdi kendi ürünümüz sarımsağı dahi Çin’den getirir
olmuşuz. Böyle birçok ürün var. Bu şekilde spesifik ürünleri çiftçi devlet el ele
dünya pazarlarına sunmalı. Tarım ve Orman Yeni Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci
Bey, halkın büyük kesiminde büyük umut ve heyecan yarattı. İşin ehli, bilgi ve
birikim sahibi. Özellikle önce masada
değil sahada görev alacak, çiftçiye köylerde danışmanlık yapacak, üretimi
artıracak en az on bin mühendis alımı yapılmalı. Tarım bizim geleceğimiz,
varlık ve yokluk savaşımız olacak. Ardından İthalat ve rant odaklı düşünen teknik
adamların, bürokratların yerine ihracat odaklı düşünen yerli ve milli isimleri
kadrosunda ön plana almalı. Ben biliyorum ki tarım teşkilatının içinde ne
cevherler var. Türkiye, işin ehli, birikim ve tecrübesi olan yerli ve milli bu
cevherlerle tarımda bir destan yazabilir. Yeter ki emanetler ehillerine
verilsin.