Bakan Kirişci et krizini nasıl çözecek?
Kim nasıl oturuyorsa otursun biz bize yakışan bir şekilde doğru oturup, doğru konuşalım! Böyle kritik ve riskli zamanlarda en büyük erdem ve ahlaki sorumluluk “doğruda destekleyici ve teşvik edici, yanlışta eleştirel ve yol gösterici olmaktır.”
Tarımsal büyüklük bakımından dünyada ilk onda yer alan Türkiye’de, tarım her zaman önemli bir gündem maddesi olmayı başarmıştır.
Verilen bu önem özellikle AK Parti döneminde zirveye çıkmıştır. “AK Parti iktidarıyla son 20 yılda çiftçiye yapılan destek milyarlarca liradır.”
Türkiye yönünü endüstrileşme ve turizme çevirse de bir tarım ülkesi olma özelliğini ve potansiyelini zikzaklara rağmen hiç yitirmedi. Tarım ve hayvancılık, gündemin ilk sıralarını meşgul etmeye de devam ediyor.
Maalesef ülkemiz siyasetinin geçmişten gelen en önemli hastalıklarından birisi akrabacılık ve adam kayırmacılıktır. Yani nepotizmdir.
“Nepotizm” kamuoyu vicdanını yaralıyor, AK Partiye büyük zarar veriyor. Yüz yıllık bir hikâyesi ve davası olan AK Parti bunları hak etmiyor.
Cv’lerinde tarım ve hayvancılıkla ile ilgili en ufak bir belge olmayan, tarımdan anlamayan ve tarım geçmişi bulunmayan bazı kişilerin sırf tanıdık olması veya siyasi bağlantıları nedeniyle Tarım Bakanlığının en üst bürokratik kademelerine taşındığını geçmişte gördük.
Geçmişte kamuoyuna eti ucuzlatma iddiası ile yola çıkanlar, yanlış atamalarıyla kuruma hâkim olamamış, sonuçta hem eti pahalandırmış, hem de ithalat oranlarının görülmemiş ölçüde artmasına neden olmuştur.
“Bu ülke için canını dişine takmış, ömrünü tarıma ve hayvancılığa adamış insanlar projeleri ve çözüm önerileri ile ortada dururken hemşericilik, adamcılık gibi yanlış davranışlara sapmak kimseye kazandırmaz.”
Yanlış atamalar ve yanlış politikalar sonunda hem kişiler hem de ülke kaybediyor. Sonuçta “etin kilosu Doğu’da dahi 100- TL’yi, yemin çuvalı da 230-TL’yi” geçti. Yemin bu kadar pahalanması da hayvancılığı tam kalbinden vuruyor.
Türkiye’nin en geniş yaylalarına sahip olan Doğu Anadolu, bu potansiyelinin sadece yüzde 30’unu kullanabilmektedir. Üreticilerin çok büyük bir kesimi geçmişteki yayla yasaklarından dolayı hayvanlarını satmış durumda.
Boş yaylalarımız rasyonel bir şekilde kullandırılsa, özellikle gençler açısından köyde yaşam cazip hale getirilirse ve üreticilere damızlık hayvan konusunda ciddi destekler sağlanırsa iki yıl içerisinde et konusunda dışa bağımlılığı büyük oranda ortadan kaldıracak potansiyel var.
Yasaklı dönemlerde hayvancılığı bırakarak kentlere göç eden insanlar var. Bu insanların tekrardan köylerine geri dönmesi için devlet tarafından desteklenmesi gerek.
Ben çocukluğumdan bilirim; köyümüzden Diyarbakır kent merkezine gelene kadar yol üstündeki hemen hemen tüm köylerde yüzlerce koyun ve keçi beslenirdi. Bolluk ve bereket fışkırırdı toprak ana. Ne oldu o sürülere? Köylü niçin elini çekti besicilikten?
Hayvancılık sorunlarını çözmeyi başaramayan bir Tarım Bakanı’nın başarılı kabul edilmesi mümkün değildir. Son yıllarda yaşanan hızlı bakan değişimlerinin ardında et krizini çözememeleri hatta daha da derinleştirmeleri yatmaktadır.
Bu anlamda yeni Tarım ve Orman Bakanı Sayın Prof. Dr. Vahit Kirişci ateşten gömlek giymiştir. Bu gömlek çok insanı yaktı. Bilgi ve birikimiyle usta bir tarımcı olan Bakan Vahit Kirişci, diliyor ve umuyorum ki doğru adımlarla ve doğru adamlarla ülkemizi tarım ve hayvancılıkta hak ettiği konuma getirecektir. Yerli etimizi de vatandaşa ucuza yedirecektir.
Et krizini çözmek için önceki bakanlar umudunu 3-4 ithalatçı firmaya boyun eğerek çözmeye çalıştılar. Sonuçta ithalatçı firmaların ciroları şişerken, bakanlar krizleri çözemedikleri için koltuklarını koruyamadılar.
AK Parti gücünü lobilerden ve sermayelerden değil, halktan alan bir harekettir. Hayvancılık sorunlarının çözümü, ithalat lobilerinde değil, tarım ve hayvancının kendisindedir.
Lobilere boyun eğmeyen ve köylüyle istişare eden bir tarım bakanı kısa sürede başarı sağlayacak, krizi çözecek ve ülkesine de hizmet etmiş olmanın hazzını yaşayacaktır.