Bakan değişince ne değişir
Daima hakka ileten ve adaleti hak ile yerine getiren bir millet bulunur. Geriye doğru baktığımızda en az 150-200 yıldır halkımızın adalet konusunda şikâyetleri devam edegelmiştir. Pek çok hükümet değişmiş, bakan değişimleri görülmüştür. Gerek içişleri gerek adalet bakanlıkları bağlamında meseleye baktığımızda bakan değişimi bir çözüm getirmemiştir. Sorun, tek yönlü olmayıp çok boyutludur. Ancak kesin olan bir şey var ki, hukuku, hukuka uygun şekilde uygulamadığımız ve bu irade, yöneticilerden başlayarak, topluma hâkim olmadığı sürece adaletten bahsetmek hayal olur.
Adaletin olmadığı veya çok yavaş olduğu yerde mafya eli ile
adalet arayışları başlar. Her 20 yılda bir deniz dalgası gibi mafya veya sair
illegal yapılar çok açık şekilde göze görünür hale gelmektedir. Aslında mafyanın göze görünür hale gelmesi
bir zafiyetler zinciri olup, bir değişimin işaret fişeği niteliğindedir.
Halkımız artık adliyede adalet aradığında ortalama en az 5 sene
süren davaların var olduğunu ve ayrıca adliyenin adalet üretmediğine
inanmaktadır… Aslında mafya olmanın da bir usulü vardır: Mafyanın çok olduğu,
hatta mafya kavramının bile üreticisi olan İtalya’da mafya, “adaletin tesisine
hizmet ederiz, mahkeme kararının olduğu yerde biz olmayız” şeklinde kendisini
ifade etmişken, her kim devleti, devletin mahkemesinin kararını, tanımıyorsa ve
hukukun dışına çıkmışsa devlete başkaldırmış, bu başkaldırılar kadar da devleti
otoritesi zaafa uğramış demektir.
Bir ülkede bir kişi bile kendisini mafya olarak ifade
edebilecek cesareti gösterebiliyor ve adliyeye gidilmesi halinde adaleti
illegal yöntemlerle tesis edeceğini beyan edebilecek cesareti gösteriyorsa, o
ülkede hâlâ çok ciddi bir istihbarat zaafiyeti, içişleri bakanlığının ve adalet
bakanlığının devletin gücünü herkese hissettiremediği bir işleyiş var demektir.
Yakın zamanda bir avukat meslektaşımızın göz göre göre silahla infaz edildiği
ve faillerin bunu yapmaya cesaret edebildiği bir ortamda adalet bakanı değişince
ne değişir, içişleri bakanı değiştiğinde ne değişecek…! Hukukun işlemesi için, hukukun
dışının temizlenmesi, suç işlemekten korkmayan yapıların ve düşünce biçiminin
kökünün kurutulması ön şarttır. Devletin adaleti tesis etme görevini
yerine getirmesi esastır, devlet içinde mikro/illegal yapılar
bulunması devlet otoritesinin zafiyetinin ifadesidir.
Geciken
adaletin ve adaletsizliğinin zenginleşme aracı haline getirilmiş olması da,
ayrı bir sorundur.
Devletin, kendi derin operasyonlarını yapan bir birimi
bulunabilir, ancak bunun da bilinir olmaması, sessiz bir şekilde devletin
güvenliğine hizmet etmesi bir kurumsal pratiktir, ancak bu iş ve işlemler için
bile mafyatik yapıların göze görünür kılınması, toplumda hukuka ve hukuk
devletine inancı zedeleyeceği için o tarafta sessizlik ve görünmezlik esastır.
Sistemin komple, bütün bileşenleri
ile revize edilmesi şarttır.
Başkanlık sistemi de bu değişimi sağlamaya elverişli bir yönetişim modelini
kurgulamaya uygun bir zemin sunmaktadır, eğer temiz ve adaletli bir toplum
isteniyorsa…