BAHAR HUYSUZLUĞU
Küresel kapışmalar, terörizm, uluslar arası gelgitler dalgası tepemizde, -tarihte Sina'nın yükselişi gibi- yüksele dursun kendi mahallelerimizde alışılagelen hayat devam ediyor. Dağ ağırlığınca yüklerin yanı sıra, sıradan sorumluluklarıyl
Her acıya rağmen gün geçmiyor ki bir şey kutlamayalım. Hakiki yüzleşmelerimizd
Bir yandan her şeyin normal seyrine dönmesi sağlığımızın göstergesi olarak bizi sevindiriyorken, ağır acılardan bu yolla kurtulamayacağım
Baharla beraber farklı kutlamalar yaşanıyor ve yaşanacak. Bu bahaneyle toplum olarak değer bildiğimizi "gösterir" onca kutlamaya rağmen, kalplerimizde huzur açmıyor. Yoksa kutlamalar, programlar, gösteriler ve yapılan harcamaların kamufle ettiği şey; değerlerimize dosdoğru sahip çıkmadığımız gerçeği mi?...
Kutlamalar; kaybolmuş bir değeri yeniden hatırlama ve diriltme için yapılmış olsa da, folklorik bir eğlence içinde değer kaybına da yol açabiliyor. O gün için "ne kadar değerli" olduğu dört bir yanda yankılanıyor. Yüksek tonda... Bu olağan üstü hale getirilmiş günler; seçilmiş herhangi bir değere, o güne kadar yeterince değerlendirileme
Kutlamalara bu kadar inandırılmış ve alıştırılmış olmamız, değerlerimizi kaybetmişliğin tesellisi için kafa dağıtmaya benziyor. Öte yandan birbirimizi uyandıramıyorsak bir parça deli deli bağırmamızı bir dereceye kadar anlayışla karşılayabiliriz
Neşeliymiş gibi söylenen şarkılar esas kulaklara ağıt olarak çarpıyor. Gelişi güzel, kaba saba yaşananlara çarpıyor şiir; beyin kanaması geçiriyor. İlahiler; ahlaki yozlaşmayı örtemeyen mistik yalanlara dönüşüyor. Gürül gürül okunan muradına ahenkle hissedilmiyor...
Değerlerimizin özlerinin içine baka baka yalan söylüyoruz. Onları içi boşalmış sembollerin ve kaskatı biçimlerin eşliğinde kabul edip ağırlıyormuş gibi yapıyoruz. Değerlerimizle samimiyetle yüzleşmiyoruz. Yaşamıyor, anlatıyoruz. Oynuyoruz. Sessiz, gösterişsiz, reklamsız zamanlarda değerini bilmiyor, bir günlüğüne kutluyoruz.
Üst üste törenlerle dur/durul/an hayatımız var. Günlerin akışı içinde kendi coşkusunu yaşayabilecek kadar özgür olamayan, törenler, ritüeller kapanında kısılıp kalan ve çırpınan bir hayat var elimizde. İnsan, yine insanın elinde küçük ve masum bir serçe. Geliştirdiği ve gelenekleştirdiğ
Daha yaşamadan elimizden alınmıştır günler. Gün kısa, hafta nedense sadece yedi günden ibarettir. Planlı, programlı, kurgulanmış bir hayatın aşırıya kaçmış "bozukdüzen"lili
Allah ve Peygamber emri olmayan olağanüstü hatır/lama günlerine hep şüpheyle bakmamın sebebi; hayatı böylesi kalıplaşmış törenlere, ritüellere bölüp, süsleyip bir yükseğe kaldırarak büyüle/n/menin, sahici sorunlara ve sahici çözümlere karşı körleştirici etkisi olmasıdır. Sanki "her değer yalnızca tarihi belirlenmiş kutlama gününde özel olarak ve bir defalığına hatırlanır" cümlesi modern kutlama geleneklerini özetliyor.
Emin olun bu tip kutlamalardaki "kısa gün karı", daha çok kutlanan değere karşı yeterince sorumlu davranmayanlarla