BAĞIŞLAYICI OLMAK
Kin ve garez hayatımıza tahribat dışında bir şey katmaz. Sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilmek için üzerimizden atmamız gereken yüklerin başında kin, husumet, öfke, kıskançlık ve intikam duyguları gelir. Çünkü tüm bu duygular, mutluluk yolunda bizi yavaşlatacak ve sıkıntıya sokacak olan gereksiz yüklerden başka bir şeyler değillerdir.
Yapılan araştırmalar; affedici ve hoşgörülü davranışa sahip
kişilerin kısa zaman içerisinde hem fiziksel hem de ruhsal anlamda kaygı ve
endişe belirtilerini daha az gösterdiği görüldü. Sağlık durumları daha iyiydi. Kin duyduğu
kişiyi affettiğini hayal eden kişinin kalp, kas ve sinir sisteminde hızlı
iyileşmeler oluyordu.
Bağışlayıcı olamamak ise kalp rahatsızlıklarında en az kin
ve nefret kadar etkili role sahipti.
Yaşadığı zorluklardan başkalarını sorumlu tutup suçlayan insanların,
kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski diğerlerine oranla daha yüksekti.
Kin duygusuyla dolu olan kişilerin tansiyonu yükseliyor ve kas gerilmesi
yaşıyorlardı.
Affetmek kişinin kendisine yapılan haksızlığı unutması veya
görmezlikten gelmesi değildir. Yapılan
yanlışı olabildiğince şahsına algılamayarak bağışlayıcılığa önem
vermesidir.
Kin ve intikam duygularıyla dolduğumuzda vücudumuz stres
hormonu salgılar ve bu hormonlar metabolizmada olumsuz değişikliklere yol açar.
Kolesterol yükselir ve kalp atışlarında hızlanma meydana gelir.
Aksine stres ve depresyonun azalması ise hayata bağlılık,
umut ve yaşam gücünde artış demektir.
Bağışlayıcı olup hayatın pozitif yanlarını görelim. Özellikle ilerleyen
yaşlarda bu bakış açısı daha da önem kazanır. Sağlıklı ve mutlu bir hayat
geçirmek için hoşgörülü ve affedici olmalıyız. Çünkü hayatımızı kin veya
kırgınlıkla doldurursak mutsuz insanlar oluruz.