BAĞIŞLAYICI OLALIM
Peygamber Efendimiz, "Sana darılana git, barış! Zulüm yapanı affet. Kötülük yapana iyilik et!" ve "Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenalık yapanlara da fenalık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size fenalık yapanlara karşı aynı şekilde mukabelede bulunmayıp iyilik yapabilmektedir" buyurmuştur.
Kin ve garez hayatımıza tahribat dışında bir şey katmaz. Sağlıklı ve mutlu bir hayat sürebilmek için üzerimizden atmamız gereken yüklerin başında kin, husumet, öfke, kıskançlık ve intikam duyguları gelir. Çünkü tüm bu duygular, mutluluk yolunda bizi yavaşlatacak ve sıkıntıya sokacak olan gereksiz yüklerden başka bir şeyler değillerdir.
Etrafımızdaki kişilerin hayat gayeleri asla bizi mutsuz etmek olamaz. Olsa bile bu çok küçük bir ihtimaldir. Öyle bir şeyden şüphelendiysek, arkamıza bakmadan o kişi veya kişilerden uzaklaşma yoluna gidelim.
Korku, kalbimizi daraltır ve bizi küçültür. Sevgi ise hem bizi yüceltir, hem de hayatımızı daha kaliteli kılar. Bizi inciten, üzen kişilere bile öfke ve kinle yaklaşmak yerine sevgi ile davranırsak inanın kazanan biz oluruz.
Bazen bir insan kardeşiyle, yıllardan beri samimi olduğu bir arkadaşıyla bozuşabilir. Bir takım kişilerin yönlendirmesiyle araları açılmış olabilir. Ancak hiçbir şey olmamış gibi iletişime geçerlerse, sıkı bir bağ kurmaya gayret ederlerse gerçek kardeşliğin ve dostluğun tadını çıkarabilirler.
Geçenlerde gelen bir hastamız, yakın bir arkadaşı tarafından rencide edildiğini söylüyordu. "Arkadaşımın bana yaptığı hareketi bir türlü kendime yediremedim" diyor ve ekliyordu: " Olay ne zaman aklıma gelse, içimdeki kinin ve nefretin tüm hücrelerime yayıldığını hissediyor ve kendimi olumsuz duygulardan alıp kurtaramıyordum. Arkadaşımla ilişkimi bitirdikten sonraki yıllarda nefretim hep büyüdü ve günden güne daha öfkeli bir insan oluverdim. Ta ki günün birinde, o arkadaşımın hayatının mutlu mesut devam ettiğini görene kadar. Olmuş bitmiş bir şey için kendimi niçin harap ediyordum ki?"
Yapılan araştırmalar; affedici ve hoşgörülü davranışa sahip kişilerin kısa zaman içerisinde hem fiziksel hem de ruhsal anlamda kaygı ve endişe belirtilerini daha az gösterdiği görüldü. Sağlık durumları daha iyiydi. Kin duyduğu kişiyi affettiğini hayal eden kişinin kalp, kas ve sinir sisteminde hızlı iyileşmeler oluyordu.
Bağışlayıcı olamamak ise kalp rahatsızlıklarında en az kin ve nefret kadar etkili role sahipti. Yaşadığı zorluklardan başkalarını sorumlu tutup suçlayan insanların, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riski diğerlerine oranla daha yüksekti. Kin duygusuyla dolu olan kişilerin tansiyonu yükseliyor ve kas gerilmesi yaşıyorlardı.
Affetmek kişinin kendisine yapılan haksızlığı unutması veya görmezlikten gelmesi değildir. Yapılan yanlışı olabildiğince şahsına algılamayarak bağışlayıcılığa önem vermesidir.
Kin ve intikam duygularıyla dolduğumuzda vücudumuz stres hormonu salgılar ve bu hormonlar metabolizmada olumsuz değişikliklere yol açar. Kolesterol yükselir ve kalp atışlarında hızlanma meydana gelir.
Aksine stres ve depresyonun azalması ise hayata bağlılık, umut ve yaşam gücünde artış demektir.
Bağışlayıcı olup hayatın pozitif yanlarını görelim. Özellikle ilerleyen yaşlarda bu bakış açısı daha da önem kazanır. Sağlıklı ve mutlu bir hayat geçirmek için hoşgörülü ve affedici olmalıyız. Çünkü hayatımızı kin veya kırgınlıkla doldurursak mutsuz insanlar oluruz.