Bâbıâli'de Geçen 'Sittin Sene'
Basın dünyamızın usta ismi Kenan Akın’ın Sittin Sene kitabında gazetecilik hatıraları ile birlikte Türkiye’nin son 60 yılından önemli kesitler yer alıyor.
Gazetecilik zor ama
zevkli ama aynı zamanda sorumluluk isteyen bir meslek. Zira bir gazeteci hem
mesleğini dürüst şekilde icra etmek hem de devletinin ve milletinin yanında yer
almak zorunda. Ayrıca yazdıklarıyla yaşadığı döneme ve çağına tanık olmalıdır. Geçmişte
gazetecilik yapmış meslek büyüklerimizin hatıraları bu bakımdan son derece
büyük önem arz ediyor. Zira biz bu hatıralarda, yaşanmış mühim olayları tahlil
etme fırsatını bulabiliyoruz.
Hem Tercüman hem de Türkiye gazetelerinde yaklaşık 10 sene birlikte çalışma şansını elde ettiğim usta gazeteci büyüklerimden Kenan Akın’ın uzun zamandan beri beklenen kitabı yayımlandı. Eser sadece hacimli boyutu, estetik kapağıyla değil ismiyle de dikkat çekiyor: Sittin Sene. Bilindiği gibi “sittin” Arapça “altmış” demektir. Akın, hem unutulmaya yüz tutmuş bir deyimi hatırlatıyor hem de 60 yıldan beri gazetecilik hayatı boyunca unutamadığı hatıralarını ve muhtelif konular hakkındaki düşüncelerini bir araya getiriyor. Akıcı üslubuyla rahat okunan eseri bitirdiğimizde, son 60 yılda içeride ve dışarda yaşanmış hadiseler hakkında fikir sahibi olabiliyoruz.
Dönemine Işık Tutan Eser
“Vakit tamamdır” deyip meslekteki 60 yılını kaleme alan Akın’ın bu eserinde başta Tercüman ve Türkiye olmak üzere muhtelif gazete ve televizyonlarda muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine kadar çeşitli kademelerde çalıştığı dönem içinde hayatında iz bırakan olay ve hatıraları, bir hikâye tadında okuyucuya sunuyor. Bugüne kadar yaptığı haberler ve çektiği fotoğraflarla dünyanın birçok önemli olayını tespit eden Akın, şimdi de bir bakıma basın dünyamızın röntgenini çekiyor. “Libya, Kaddafi ve Filistin benim için ihtisas alanı olmuştu.” diyen Akın’ın takip ettiği olaylar arasında, Kıbrıs Barış Harekâtı, Mısır-İsrail Savaşı, Irak-İran Savaşı, Körfez Savaşı da bulunuyor. Cezayir’de kanlı iç savaşı takip eden yazarımız, İslam ülkelerini, Arap coğrafyasını ve Ortadoğu bölgesini çok iyi biliyor. Ortadoğu’nun belli başlı bütün liderleriyle görüşmüş, röportaj yapmıştır. Nitekim onlarla birlikte çekilmiş fotoğrafları görüyoruz. Türkiye ile diğer dünya devletleri arasında Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı seviyesinde yapılan resmi görüşmelere de gazeteci olarak katılan Akın, çektiği bütün fotoğrafları bizimle paylaşıyor. Gazeteciliğin püf noktalarını, genç muhabirlerin yetişmesi için anlatıyor.
Büyük Ustalarla Çalıştı
19 Ekim 1944 tarihinde Mardin’de doğan Kenan Akın, ilk olarak mahalli gazetelerde çalışmaya başladı. İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü’nde Cevat Fehmi Başkut, Burhan Felek, Abdi İpekçi, Haldun Taner, Faruk Kadri Timurtaş, Sabri Esat Siyavuşgil, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu gibi meşhur şahsiyetlerden istifade etti. Enstitüden mezun olanlardan 18’inin genel yayın yönetmeni olduğunu öğreniyoruz. Akın, gazeteciliğe başladığı 1960’lardan itibaren Bâbıâli’nin usta gazetecileriyle birlikte çalıştı ve onları yakından tanıdı. Akın, dönemin büyük gazetesi Tercüman’da ve daha sonra genel yayın yönetmeni olacağı Türkiye gazetesinde birlikte mesai yaptığı şahsiyetleri unutmuyor. Murat Sertoğlu, Tarık Buğra, Orhan Tahsin, Ertuğrul Yeşiltepe, Sadettin Çulcu, Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Ünal Sakman, Yüksel Baştunç, Rauf Tamer, Mehmet Barlas, Zafer Atay, Yavuz Donat, Refik Sönmezsoy, Şemsi Sılkım, Şükrü Baban, Kadircan Kaflı, Ömer Öztürkmen, Gürbüz Azak, Cafer Zorlu ve Yurdagün Göker gibi pek çok ismi anıyor. Tabii sevdiği iki patronu, Kemal Ilıcak ve Enver Ören’i de rahmetle yâd ediyor.
İlk Röportaj Alptekin İle
Kenan Akın’ın yaptığı ilk röportaj, Ahmet Kabaklı’nın tavsiyesi üzerine Doğu Türkistan’ın efsanevi lideri İsa Yusuf Alptekin iledir. Ardından diğerleri gelir: Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, Enver Sedat, Saddam Hüseyin, Yaser Arafat, Muammer Kaddafi, Kral Abdullah, Kral Hüseyin, Ziya’ül Hak, Ebuzfez Elçibey, Mustafa Cemil Kırımoğlu, Haydar Aliyev, İsmet İnönü, Menderes Ailesi, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel, Kenan Evren, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan… İşadamları Sakıp Sabancı, Nejat Eczacıbaşı, Rahmi Koç. Kenan Bey, “Sabri Ülker ile de ilk röportajı ben yaptım” diyor. Bunların yanı sıra Aziz Sancar, Nevzat Yalçıntaş, Attilâ İlhan da görüştüğü isimler arasında. Bir zamanların ünlü Uganda lideri İdi Amin’in. Türk bayrağını öpüşünü anlattığı sahne, unutulacak gibi değil. Yazarımız kitapta üstat Necip Fazıl Kısakürek, Bedii Faik, Engin Köklüçınar, Akkan Suver, Ali Naili Erdem Atilla Gökçe hakkında da duygu ve düşüncelerini dile getiriyor. Akın’ın bu röportajların bir kısmını geniş şekilde ele aldığı; “Kutsal Vaha Suudi Arabistan”, “Çöldeki Umut Kaddafi Fizan Fizan Dedikleri”, “Filistin Dramı ve Yaser Arafat”, “Orta Doğu’nun Kara Kutusu”, “Kerbela Ey Kerbela”, “Yeni Libya ve Cemahiriye”, “Millî Nizam’dan 28 Şubat’a Olay Adam Erbakan”, “Medyatik Türkiye” isimli kitapları da bulunuyor. Aldığı ödüller ise meslek başarısını gösteriyor.
Kenan Akın’ın gazetecilik hayatında unutamadığı sahnelerden biri de Japonya’da Budistlerin tek tek Müslüman oluşudur. İslam’ın insanlığa bir kurtuluş vesilesi olduğunu şu satırlar ne güzel anlatıyor: “İnsan, yıllar yılı bir maden parçasına tapan Japonların, şehadet parmaklarını havaya uzatırken Kelime-i Şehadet’i getirmelerini unutabilir mi hiç? Veya Tokyo’nun göbeğinde topluca kılınan Cuma namazını! ‘Ben de bir Budisttim. Çıplak göbeği öne fırlamış, başı oldukça büyük, yüzü yuvarlak mı, yassı mı anlaşılmayan bakırdan yapılmış bir heykele tapardım. Sonra hidayete erdim… Hakk’ın dinini kabul ettim… Ve Müslüman oldum” Bu sözleri Müslüman olan binlerce Japon’dan biri söylüyordu. Yıllar yılı, demirden bakırdan yaptıkları irili-ufaklı heykellere tapan Japonlar, artık avuçlarını gökyüzüne doğru açıyor: Ünlü bilim adamı Prof. Dr. Futaki’nin liderliğini yaptığı Müslümanlık hareketi gün geçtikçe bir çığ gibi büyüyordu.”
Hicaz Demiryolu’nun Önemi
Kenan Akın, tarihî bilgi ve belgelerin ışığında Osmanlı’nın en önemli projelerinden biri olan Hicaz Demiryolu üzerinde önemle duruyor. II. Abdülhamid Han’ın “Asırlık Proje”si olarak adlandırdığı bu mukaddes ‘yol’un gerçekleşebilmesi için padişahın iradesini 2 Mayıs 1900 tarihinde beyan ettiğini ve Hicaz Demiryolu’na 1 Eylül 1900 tarihinde başlandığını hatırlatıyor. Demiryolunun yapımı ve maddi yükünü hafifletmek için Sultan’ın yardımcısı İzzet Paşa’nın İslam dünyasından yardım toplama teşebbüsünü hatırlatan Akın, “II. Abdülhamid Han, 50 bin lira ödeyerek yardımda bulunanlar listesinin en başında yer aldı.” diyor.
Cezayir’de Fransız Vahşeti ve Ötesi isimli eseri bulunan Kenan Akın, Fransızların bu İslam ülkesinde yaptığı zulümlerden özellikle bahseder. Emperyalist ülke Fransa’nın yaptığı zulümlere işaret eden Akın, “Cezayir halkı kahraman olduğu kadar, bahtsız da… Yıllar yılı Fransızlara karşı, amansız bir savaş verdi. Birbirine kenetlendi, kahramanlık destanları yazdı. Bağımsızlığın bedeli tam 1,5 milyon Cezayirli şehit oldu.” Yazarımız, bir hakkı teslim ediyor ve tarihe şu notu düşüyor: Cezayir’i resmen tanıma hususunda geciken Türkiye, bu ilişkiyi Turgut Özal zamanında başlattı. Özal, Cezayir’i resmen ziyaret etti.
Sittin Sene’nin ilerleyen bölümlerinde Libya’da yatan efsane denizci Turgut Reis anlatılıyor. Kenan Beyi, büyük denizcimizin türbesi önünde dua ederken görüyoruz. 1565 yılında Malta ablukası sırasında bir gülle ile şehit düşen denizcimizin naaşı Trablusgarp’a getirilerek adını taşıyan caminin avlusuna defnedilmiştir. Bu ziyaretinin ardından yazarımız şu satırları yazıyor: “İtalyanlara karşı büyük direniş gösteren lider mücahit Ömer Muhtar’ın ülkesinin denizlerinde korsanlara, şövalyelere ve haçlı donanmasına yaptığın savaşların hiçbir zaman unutulmayacağı ey aziz ve muhteşem Türk denizcisi. Kudretli Osmanlı İmparatorluğu’nun bir sembolü olarak, dost ve kardeş Libya’nın başkenti Trablus’ta ‘huzur’, ‘gurur’ ve ‘nur’ içinde yatmanı dilemek için, bir tür haçlı ordusu olan batılı güçlerin, petrol korsanlığından bir an önce vazgeçmesi icap ediyor.” Ayrıca son yıllarda çıkan tartışmalarda Turgut Reis’in kabrinin zarar görüp görmediğinin endişe uyandırdığını da ekliyor.
Kenan Akın sadece basın hatıralarını, yaptığı röportajları ve mesleğin meselelerini anlatmıyor. Dünyada bugün Müslümanlar için kurulan tuzaklara da dikkat çekiyor. “Ilımlı İslam” kavramının yanlış olduğunu söylerken “En azından, artık herkes; ABD’nin İslam âlemi için, Türkiye’ye ‘Ilımlı İslam’ rejimini model olarak dayattığının farkına varıyor.” diyor. Herkesi, “Dünyamızı sanki ‘gizli bir güç’ karıştırıyor!” diye uyaran Akın, özellikle kanlı olayların, çatışmaların, ihtilallerin ve istilaların niçin Orta Doğu’da daha doğrusu İslam âleminde çıktığını sorguluyor ve şu tespitte bulunuyor: “Gerçekten de, İslam dünyasının başı bir türlü beladan kurtulmuyor. Gerçi, enerjinin kaynaklarının büyük bölümünün Müslümanların yaşadığı topraklarda bulunması ve bu stratejik maddelere, zenginliklere Batı’nın iştahı soruları az da olsa cevaplandırıyor. Ne var ki; Orta Doğu’da dolayısıyla İslam âlemine yönelik tehdit, eylem ve silahlı müdahalelerin temelinde, enerji kaynaklarının kontrol altına alınmasının yanı sıra, dinî nedenlerin olduğunu düşünmek ve dikkatleri çekmek gerekiyor.”
Kıyamet Senaryoları
“Nüfusunun çoğu Müslüman olan ülkeler üzerinde
çeşitli ‘oyunlar’ tezgâhlanıyor” diyen Akın, büyük tehlikeyi hatırlatmadan edemiyor: “Her şeyden önce ABD’nin, dolayısıyla ABD’lilerin dünya üzerindeki
faaliyetleri ve kurmak istedikleri hâkimiyetin kaynakları ‘deşifre’ ediliyor.
Evangelizm’in enine boyun incelendiği ve çeşitli olayların yer aldığı çalışmaya
göre, dünyanın her yerinde, özellikle İslam ülkelerindeki her ‘esrarengiz’
olayla bir tür büyük tarikat olarak örgüt ilişkilendiriliyor.”
Tek Hedef İslam Ülkeleri