Babıali'de Diriliş
Birkaç gün önce bazı gazetelerde üstat Sezai Karakoç'un Diriliş Yayınları'nı Cağaloğlu'ndan Haseki'ye taşıdığı haberi yer aldı. Başkasını bilmem ama bu haber bana çok dokundu, üzüldüm. Bir bakıma Babıali'nin sembol isimlerinden Sezai Karakoç'u artık Derin Han'da ziyaret edememek doğrusu beni hüzünlendirdi. Geçen yıl Yazı Editörlük öğrencilerimle birlikte kendisini ziyaret etmiş ve uzun uzun sohbet etmiştik. O gün çok neşeliydi, çocukluğunu anlatmıştı, yazdığı ilk şiirlerinden, yer aldığı dergilerden bahsetmişti. 1990'lı yıllarda da üstadı ziyaret etmiştim. "Efendim, gazeteler semti terk ediyor, bir Cumhuriyet kaldı, diğer bütün gazeteler gitti, ne diyorsunuz?" diye endişemi belirtince, "Gazeteler gitsin, ama yayınevleri kalsın." demişti. Şimdi ne yazık ki artık yayıncılar da Babıali'yi terk ediyor.
Bazıları için mekanların çok önemi görünmeyebilir. Yapılacak işlerin her yerde yapılabilir olması gerçeği onları bağlar. Ama duyguların da hakkını vermek gerek. Bugün biliyorum ki bir çok gazeteci dostumuz, İkitelli'den, Güneşli'den, Mecidiyeköy'den, Yenibosna'dan, Zeytinburnu'ndan Babıali'ye geldiklerinde o nostaljiyi derinden hissediyor ve derin bir huzur duyuyorlar. Babıali'ye hem çıkılır, hem de inilirdi. Şayet Üsküdar'dan, Kadıköy'den veya Beşiktaş'tan geliyorsanız mecburen Babıali'ye çıkacaktınız. Çünkü Sirkeci'den yukarıya tırmanacağınız yorucu bir Ankara Caddesi ve Cağaloğlu Yokuşu vardır. Suriçi'nden veya Sur dışından bu semte geliyorsanız o zaman da Babıali'ye inersiniz. Rahmetli karikatürist Vehip Sinan gazeteye gelmek istediğinde hane halkına "Bugün Babıali'ye iniyorum." dermiş. Çünkü Fatih daha yüksek bir semttir.
Babıali bizim için daüssıladır. Semtin içine girdiğimizde mahallemize, sokağımıza kavuşmanın tarifsiz sevincini duyarız. Zira her bina size bir şey söyler, her sokak gizli sırlarını fısıldar. İçtihad'ın hemen yanıbaşında Molla Fenari Camii ne kadar sevimlidir. Hele onun o belki de İstanbul'un en küçük hazirelerinden biri var ki, güzelliği anlatılabilemez. İki üç mezar bile size dünyanın faniliğini ve ahreti hatırlatır.
Bugünlerde Babıali duyguları ile dopdoluyum. Öncelikle Babıali'de Hayat kitabımda yer alan ve bugün artık rahmetle andığım Ziyad Ebüzziya, Ahmet Kabaklı, Ergun Göze, Vehip Sinan, Vecdi Bürün, Olcay Yazıcı, Celalettin Bilginer ve diğer Babıali mensuplarının hatıralarıyla yaşıyorum. Babıali Sohbetleri'nde zaman zaman semti, gazetecilik mesleğini ele alıyoruz. Geçen bir toplantıda kıdemli gazeteci Engin Köklüçınar, Babıali'den hatıralar anlattı. Dün Erkam Radyo'dan Salih Zeki Meriç benimle bir röportaj yaptı semt hakkında. Bir gazeteden muhabir konuyla ilgili araştırma yapıyor. Babıali, turistik otellerle, lokantalarla ve halı mağazalarıyla doldu. Bu konuları defalarca yazdım, semtin kurtarılması gerektiğini söyledim, kimsenin umurunda olmadı. Galiba meslektaşlarımız yeni uyanıyor. Acıyı şimdi hissetmeye başladılar.
Hep söylerim Babıali gibi tarihu00ee bir semt başka ülkede olsa gözleri gibi korurlar. Düşünebiliyor musunuz, hem siyasetimizin merkezi olmuş burası, hem basın hayatımızın, hem yayın dünyamızın, hem fikir alemimizin. Bir bakıma beynimiz olan bir semt Babıali. Ve bu semt şimdi artık can çekişiyor. u00c2deta son nefeslerini veriyor. Bütün gazeteler taşındı gitti, yayıncıların bir kısmı da terk etti. İşte Diriliş Yayınları levhasını da artık göremeyeceğiz Derin Han'ın üstünde. İçimizi ısıtan, bize huzur veren o "Diriliş Yayınları" tabelasını. Burası da yıkılıp otel yapılacakmış. Gelecekte içimiz hicran dolu olarak çocuklarımıza şunu söyleyeceğiz: "Evladım, şu sıra sıra turistik otellerin işgal ettiği Cağaloğlu var ya, eskiden kültür ve sanatın merkezi imiş. Bütün gazeteler, yayınevleri, dergiler burada imiş. Ve asıl adı da Babıali imişu2026" Çocuklarımız, torunlarımız o zaman dönüp, "Peki bu semtin böyle değişmesi gerekiyor muydu, oteller başka yere kurulamaz mıydı, lokantalar başka bölgede açılamaz mıydı, bahsettiğiniz o güzelim semte nasıl kıydınız?" demeyecekler mi?
"Terzi kendi söküğünü dikemez" derler ya. Çok doğru. Dünyaya nizamat vermeye kalkışan basın, bugünkü tabirle medya, küçücük ama mazisi büyük bir semte sahip çıkamamıştır. Önce gazeteler terk etti Babıali'yi. Uzak diyarlara kaçıp gittiler. Yüksek binalara 'konuşlandılar'. Sonra yayıncılar lakayt kaldılar bu şirin mahalleye. Dergiler de pek umursamadılar Cağaloğlu'nda bulunmayı. Ama şimdi yavaş yavaş uyanıyor ve bu semtin göz göre göre ellerinden kayıp gitmesine üzülüyorlar. Hasankeyf için binlerce haber yapan basın, Babıali'nin doku değiştirmesini kayda değer bulmadılar. Beyoğlu'nda bir pastanenin, bir sinemanın yıkılışını bağıra çağıra manşetlerine çekenler kendi mesleklerinin yeşerdiği bölgeyi hiç umursamadılar. Bir şair olsaydım Babıali için hüzünlü bir şiir yazmak isterdim. Besteci olsaydım, bu kederli semtin şarkısını yapmayı arzu ederdim. Bir ressam olsaydım, Babıali'nin eski ve renkli yüzünü resmetmeyi, tablolarla geleceğe taşımayı dilerdim. Bir ozan olsaydım Babıali'nin mahvoluşunu bir ağıtla duyurmayı denerdim. Avaz avaz bağırıp yetkilileri ve devletluları uyandırmak isterdim. Eh elimizde bir kalem var, bari birkaç yazı ile bu derdimizi dile getirelim, dert veren Allah, dermanı da yetiştirir. Ben Babıali'nin kurtarılacağına dair ümidimi büsbütün kaybetmedim. Bir kahraman çıkacak ve hepimizi, toplumu, yetkilileri, sivil toplum kuruluşlarını ve en çok basın yayın dünyasını ikaz edecek. Belki de son nefesini vermek üzere olduğunu sandığımız Babıali yeniden canlanacak, küllerinden doğacak, kimbilir!
Bu duygular içinde iken güzel bir bir kitap yetişti. Semte ömrünü veren Gürbüz Azak'ın eseri. Bir Yazar Bir Ömür. Gazeteci, yazar, ressam Gürbüz ağabeyimiz, burada Babıali'yi yaşatıyor. Renkli şahsiyetler, hatıralar, nükteler, itiraflar, düşünceler, hikayeler, şiirler. Bugünlerde okunması gereken güzel bir eser. "Bayram Sabahı" isimli şiirini çok sevdim: "Ne tatlıdır şu bayram sabahları / Herkes ayakta sular uykuda / Bu bayram da dünyalar benim / Gözlerim ufukta ellerim suda". Şiirin son kıtası şöyle: "Daha mı tatlı acep diğerlerinden / O kuşluk vaktinin bayram şekeri / Tadı hala damağımda bilseniz / Çocukluğumdan beri." (İltek Kitap, 0 312 2865050- eposta: [email protected])