Babıali Ölmesin!
Usta gazeteci Ahmet Güner Elgin'in kitabı, Babıali Ölürken adını taşıyor. 1999'da yayımlanmıştı. O zamandan beri hep bu semtin nasıl can çekiştiğine ürpererek tanık oldum. 14 senedir ölmedi, ölmüyor. u00c2deta yaşamak için direniyor, son nefeslerini harcıyor.
Kalem efendilerinin izlerini taşıyan Babıali'de yaşananların 35 yıldır şahidiyim. Her adımda gördüklerim bana maziyi hatırlatıyor. Attila İlhan'ın bir sözünü çok sevmiştim. Diyordu ki: "Türkiye'nin kalbi İstanbul'da İstanbul'un kalbi Babıali'de atar." Halen atıyor mu dersiniz? Bana göre evet. Bunca ilgisizliğe, terk edilmişliğe ve ihanete rağmen zayıf da olsa hala atıyor.
Yıllar önce gazeteler göç edip semti terk ettiklerinde üstad Sezai Karakoç'u ziyaret etmiştim. "Ağabey, gazeteler tek tek Cağaloğlu'ndan ayrılıyor. En son Cumhuriyet veda etti. Ne olacak bu tarihu00ee semtimizin hali?" şeklindeki soruma cevap kısa ve anlamlıydı: "Gazeteler gitsin, yayınevleri kalsın." Mütefekkirimiz, gazetelerin gitmesine üzülmüyor, ama ilim, sanat, fikir ve edebiyat taşıyıcıları olan yayınevlerinin kalmasını arzu ediyordu.
Babıali canımızı acıtırcasına her gün can çekişiyor. Neredeyse her geçen gün bir yayınevimizin taşındığını duyuyorum. Bir süre önce Parıltı (Anonim) Yayıncılık Kadıköy yakasına geçti. Bugünlerde Boğaziçi Yayınları kendisine yer arıyor. Yayıncılar telaş içinde. Çünkü zenginler bütün binaları tek tek alıp otele, lokantaya ve mağazaya dönüştürüyor. Ne olacak bu işin sonu? Yayınevlerinin tamamı taşındığında ve bu tarihu00ee semtimize turistler doluştuğunda ne kazanacağız? Sadece biraz döviz mi? Peki ya tarih, ya kültür, ya yaşanmış hatıralar, ya millu00ee hafızau2026 Namık Kemal'in, Ziya Paşa'nın, Şinasi'nin hakkı ne olacak? Ahmet Midhat Efendi bize küsmeyecek mi? Muallim Naci dargın durmayacak mı biz vefasız evlatlarına? Ya Mehmet u00c2kif, Eşref Edib, Peyami Safa, Refi Cevat, Necip Fazıl, Ahmet Kabaklı, Vecdi Bürün, Ergun Göze ve Mehmet Emin Alpkan'ın kemikleri sızlamayacak mı?
Yahya Kemal Beyatlı'nın Edebiyatımızın Güleryüzü'nde geçen bir nüktesi var. Şöyle ki: "Yahya Kemal oldukça kiloluydu ve yüzden zaman zaman rahatsızlanıyordu. Doktorlara görünmeyi de ihmal etmiyordu bu arada. Bir gün dostlarına derdini döktü: 'Doktorlara sorarsanız karaciğer mükemmel, kalp mükemmel, böbrek mükemmel, tansiyon mükemmel! Yalnız ben berbat bir haldeyim."
İstanbul'u yöneten büyüklerimizle, kültürümüze yön veren idarecilerle bir araya geldiğimizde hepsi de ağızbirliği etmişçesine "Babıali önemlidir, tarihu00ee kimliği mutlaka korunmalıdır. Üstümüze ne görev düşerse yaparız." diyorlar. İyi de peki her gün bu semte yapılan saldırılara niçin kimse ses çıkarmaz? Basın tarihimizin tanıkları olan o binalara 'kör kazma'lar saplanırken neden itiraz eden olmaz? Beş dakika uzaklıktaki Vilayet'e bu 'kazı kazan' nağraları ulaşmaz mı? Büyükşehir Belediyesi ne zaman gözünü açıp Suriçi'nin bu en kıymetli semtini koruma altına alacak? Ya Fatih Belediyesi sadece 'Babıali Şenlikleri'nde mi görünecek? Peki Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu işe seyirci kalması düşündürücü değil mi? Yoksa 'Kültür' 'turizm'e feda mı ediliyor? O zaman hepimizin 'Eyvah kimi kime şekva edeyim, ben dahi şaştım" deyip bu semte mersiye düzüp ağıt yakmaktan başka çaresi kalmaz.
Babıali henüz ölmedi, ama can çekişiyor. Gençler hala Diriliş Yayınları'na uğrayıp Sezai Bey'i ziyaret ediyorlar. Hekimoğlu İsmail, Timaş'ta misafirlerini her gün kabul ediyor. Kıdemli ve yaşlı ağabeylerimiz Gazeteciler Cemiyeti'ne bir vazifeyi ifa edercesine yine uğruyorlar. Mehmed Şevket Eygi'nin Bedir'i hala yokuşu süslüyor. Bütün gazeteleri, televizyonları ve radyoları haberleriyle besleyen Anadolu Ajansı, Cağaloğlu'ndaki binasını henüz terk etmedi. Basın İlan Kurumu semtte kalmaya direniyor. Bunlar bizi mutlu ediyor, ümidimizi yitirmiyoruz.
Kültür ve sanat konularına çok duyarlı olduğunu bildiğimiz İstanbul Valimiz Hüseyin Avni Mutlu Büyükşehir Belediyemizin Başkanı Kadir Topbaş'la birlikte bu ölümün önüne geçebilir. Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanımız Ömer Çelik de destek verecektir inancındayım. Babıali'nin ölümü, kültürümüzün zafiyet geçirmesi, basınımızın hafıza kaybına uğraması demektir. Sorumlu olan yetkililer, derhal sivil toplum kuruluşlarının yöneticileriyle bir araya gelmeli, istişare etmeli, çözüm bulmalıdır. Henüz iş, işten geçmedenu2026
Bırakınız Babıali ölmesin, bırakınız hatıralarımız bu semtte yaşasın. Çünkü bu semt sadece basın dünyamızın hafıza ve hatıra defteri değil, aynı zamanda yayın aleminin de sicil defteridir, siyaset tarihimizin parlak aynasıdır. Ömer Çelik, Hüseyin Avni Mutlu, Kadir Topbaş ve Mustafa Demir büyüklerimiz Babıali'ye sahip çıkarak, semti terk etmeye devam eden yayıncıları koruyarak kültür tarihimize isimlerini altın harflerle yazdırabilirler. İnanıyorum ki böyle bir gayret netice verir ve Babıali kurtarılırsa ömürleri boyunca aziz milletimizin dualarını alacaklardır. Zira makamlar, mevkiler fanidir gelir geçer, ama yapılan hizmetler hiçbir zaman unutulmaz.