Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2507.30
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Haziran 2020

Baban sağ ise sırtın yere gelmez!

Baba kavramı hayat literatüründe sığınılacak liman olarak ifade edilse anlam tam yerine oturmuş olur kanımca. Her zaman yanına gidilmese de her ihtiyaç duyulduğunda oralarda bir yerlerde olduğunu bilir insan. Baba evladına gitmezse, gidemezse bile evlat babaya her gittiğinde en sıcak şekilde karşılanacağından şüphe duymaz insan.

“Baba yüreğiyle, anne sözüyle, sevgili gözüyle sever” demişti babam. Anne yavrusunu sevdiğini her an diliyle söyler durur ve bunu her daim ifade etmekten de geri durmaz. Çocuk da çocukluğunu yaparak annesinin kendisine duyduğu sevginin masumiyetine sığınarak en basit hatasında bile hemen annesinin sevgi sözcüklerinin arkasına gizler hatasını. Anne bu, dayanamaz yavrusunun pişmanlığına ve hemencecik affediverir yavrusunu.

Hata babaya karşı yapılacak ise evlat bir kez daha durup düşünür ve hatasının affedilip affedilmeyeceğini tam olarak kestiremediği için git-geller yaşar ruhunda. Çoğu zaman da bu düşünce ekseninde hataya düşmeden vazgeçer yanlışından. Evladının üzerinde babanın gölgesi bu yüzden ağırdır.

Hayatta sorgulanmayacak sevgilerden biridir baba sevgisi. Babanın evladına duyduğu sevgi bir dağ misalidir ve ona yaslanan evladı hiçbir rüzgâr savuramaz ve savunmasız bırakamaz.

O kadar güçlü bir olgudur ki baba olgusu; “Benim babam, senin babanı döver.” esprisinin de çıkış noktasıdır. Bir çocuğa göre hiç kimse kendi babasından daha güçlü değildir. Bir çocuğun hayal dünyasında, izlediği çizgi filmlerdeki süper kahramanların hepsini babası tek eliyle yenebilir düşüncesi her zaman canlılığını korur. Kimse babasının bileğini bükemez. Yenilmez pehlivan unvanına sahiptir, çocuklarının gözünde babaları.

Aynı zamanda evin ekmeğe açılan kapısıdır baba. Baban var ise bu dünyada açlık senin sokağına alsa uğramaz. Evladı okumak isteyen bir baba, ceketini hayata gönül rahatlığıyla rehin bırakabilir. Bir babanın, oğlum yeter ki okusun ve adam olsun düşüncesinden başka bir beklentisi yoktur hayattan.

Baba olgusu bir çocuğun zihninde güç, otorite, diktatör, geri vitesi olmayan kavramlarıyla açıklanabilir. Bu kavramların yanında sığınılacak liman, gizil sevginin durağı, merhamet kaynağı gibi kavramlar da bir babayı ele veren duygulardır.

Her ölüm vaktinde gelir, lakin bazı ölümleri hazmetmek biraz zaman alır. Hele kendi evladının üzerine toprak atan kürek bir babanın elindeyse işte o zaman gel ayır acıyı acıdan da göreyim seni. Bir babanın yıkıldığı an dedikleri zamandır o an. Bu yüzden büyüklerimiz ‘Rabbim sıralı ölüm nasip etsin.’ derlermiş.

Ben böyle bir baba gördüm. Doksanına merdiven dayamış dedemin ilk defa öyle çaresiz ve savunmasız kalışına şahit oldum. Rahmetli amcamı toprağa verirken bütün şehirleri işgal edilmiş, bütün varlığı elinden alınmış bir padişahın çaresizliğine şahit olurken, dedemin ilk defa gözlerinden akan yaşlara engel olamayışını gördüm. O dağ gibi adamın yıkılışını gördüm. O heybetin iki damla yaş ile akıp gidişini gördüm. Öyle çaresiz ve öyle güçsüzdü. Koca dünyada küçücük bastonuna dayanarak doğrulmaya çalışırken bile vücudu kendine muhalefet ediyor ve o mezarın yanında kalan ömrünü geçirmek istiyordu. Toprak öyle bir kuvvete sahip ki, ölenin üstünü örterken kalanların da gönlüne serinliğini serpiştiriyordu. Dedem o toprağın verdiği serinlikle doğrulabildi.

Bir evladın acısına ananın yüreği dağlanırken, babanın dünyası yıkılır. Bir baba için evladının ölümünü görmek ölmeden önce ölmenin ve kendi ölümünü canlı canlı yaşamanın adıdır. Çaresizliğin en büyük karesidir hayat fotoğrafında. İmam salayı okuduktan sonra ‘falan kişinin oğlu filan kişi Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur’ dediğinde o falan kişinin ruhunda nasıl bir yara açtığını bilseydi, herhalde o salayı gözyaşları içinde okurdu.

Rabbim kimseyi evladıyla sınamasın inşallah. Baba diye yaslanılan dağ bu hayattaki en büyük sigortasıdır, en büyük dayanağıdır insanın. Babası sağ ise hiçbir pehlivan sırtını yere getiremez insanın.