Babamız
Toplumları ayakta tutan en büyük güç aile. Bu ağacıniki güçlü kolu anne ve baba, meyveleri de çocuklar. Gündemimizde olan aile kavramının nasıl bir sevgi gücü oluşturduğunu, bugünlerde okuduğum değerli bir kitap bana yeniden hatırlattı. Emekli hâkim Orhan Yardım’ın kaleme aldığı kitabın adı Babamız.
Lütfi
Yardım, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin şirin ili Siirt’te yaşamış bir bilgin, âmâ
bir hafız. Yaklaşık yarım yüzyıl bir camide gönüllü hocalık yapan, talebe
yetiştiren, halkı dinî sohbetleriyle aydınlatan bir ideal ve erdem adamı. Zor
maddi şartlara rağmen yedi evladını mükemmel şekilde yetiştiren, büyüten, iş
güç sahibi yapan ve onları vatana millete ‘hayırlı insan olarak’ kazandıran
olağanüstü bir baba.Orhan Bey kitapta, babasının inançlı, dirençli, güçlü ve
kararlı dünyasını aydınlatıyor. Diğer çocukları ve yakınları Burhan Yardım,
Kâmuran Yardım, Şükran Yardım, Adnan Yardım, Ekrem Yardım, Nazif Yardım, Över
Tükenmez, Erkan Yardım da kitaba hatıralarıyla değer katıyor. Kitapta dış gözü
kapalı, iç gözü açık, münevver ve bilge bir şahsiyeti tanıyoruz. Bir roman
tadındaki kitapla unutulmayacak yolculuğa çıkıyoruz.
Kapağı
merhum babanın tarihî bir fotoğrafı süslüyor. Sayfaları çevirirken herkes kendi
babasını hayal eder diye düşünüyorum. Ve önsözde yazarın şu satırları
merakımızı gideriyor:“Her aile ayrı bir dünya, her baba farklı bir âlemdir.
Benim babam da Siirt’in tanınmış, sevilen şahsiyetlerinden biriydi. Dünyayı
maddi gözlerle görmemişti ama manevi yönü zengin, kalp gözü açıktı. Konuşmaları
nefis, tavsiyeleri harika, sözleri mantıklı, sohbetleri olağanüstüydü. Bir
evladı olarak yarım asrı aşkın süre önce kendisinden duyduklarımı, zihnimde
kalanları bir araya getirdim. Ailenin diğer fertlerinden de bilgi
dağarcıklarından faydalandım ve bu hatıra kitabını ortaya koydum. Zira
inanıyorum ki babam Lütfi Yardım, başta ailesi ve yakınları olmak üzere gelecek
nesilleri fikirleri, duruşu, önerileri ve tespitleriyle etkileyecek bir üstün
şahsiyettir.”
Geçmişe
yolculuk masal tadında başlıyor. 1960’lı ve 70’li yıllara alıp sürüklüyor sizi
kitap. Dayanışma içinde olan yoksul ama mutlu aile anlatılırken esasında
Türkiye’nin geniş bir fotoğrafı çekiliyor. Nitekim Orhan Yardım da
çocukluğundan itibaren babasını anlatırken yaşadığı zorluğu, şu satırlarla
ifade ediyor:“Benim babam Hoca LütfiEfendi… Onu anlatmak, onu yaşamak ve de onu
yazmak hem güzel, hem de çok zor. İnsana ağır bir sorumluluk yüklüyor. Hakkını
verememenin endişesi kaplıyor sizi. O romanlarda hikâyelerde anlatılan hiçbir
babaya benzemez. Apayrı bir şahsiyeti, bambaşka hususiyetleri, çok farklı ve
geniş bir bakış açısı vardı. Velhâsıl emsali olmayan müstesna bir insandı.”
Dünyada
her zaman malla, parayla imtihan olunuyoruz. Sınavı hakkıyla verdiğimiz
söylenemez. Ama geçmişte tamahkârlık az, kanaat daha ziyade imiş ki
insanlarımız birbirlerini kırmaz, aksine gönüllerini hoşnut ederlermiş. Kitapta
anlatılan ilginç hatırada, kul hakkına nasıl riayet edildiği çarpıcı şekilde
dile geliyor. Lütfi Efendi’den,başka hocaya gönderilen yeğeninin Kur’an öğrenme
ücreti istenir. Fakat o esnada evde para yok. Adamla sözleşir, ertesi günü iki
bağından birini, Kur’an öğretiminin bedeli olarak kendisine verir.
Kahramanımız sadece topluma doğru yolu gösteren, fahri
imamlık ve müezzinlik yapan, Allah’ın yüce kelâmını gençlere Allah rızası için
öğreten bir Hoca değil aynı zamanda şehrin “barış güvercini”dir. Aralarına
ihtilaf girenler, hasım olanlar ve kavga edenler barışmak için soluğu onun
yanında alırlar.
Kitabı okurken ne büyük değerleri kaybettiğimizi görüyor,
şaşırıyor, üzülüyor, bir bakıma geçmiş zaman güzelliklerini arıyoruz. Lütfi
Hoca’nın son bağına veda edişi bir hicran yarası. Bağını son kez ziyaret edip
onunla vedalaşan ve ondan helâllik isteyen bir başka incelik var mı dünyada? Bu
satırları okuyunca gözlerim yaşardı. Mevlevîlerin sabahları teşekkür için yorganlarını
öpüşleri, ne kadar anlamlı ise ‘bağla helalleşme’ hadisesi de bence aynı
mertebededir. Bu ne muhteşem bir ruh yüceliği! Ne mübarek insanlar gelip geçmiş
Türkiye’mizden.
Gündemden yorulan insanlarımıza şifa gibi gelecek Babamız. İnanıyorum ki, 160 sayfalık
kitabı okuyup bitirenler, hayatta iseler anne ve babalarının ellerini öpmeye
koşacak, yok şayet rahmet-i rahmana kavuşmuşlarsa Kur’an-ı Kerim’i alıp bir
“Yasin-i Şerif”i rahmetli ebeveynlerine hediye edeceklerdir. Herkese tavsiye
ettiğim bu seçkin eseri, Akıl Fikir Yayınları kültür hayatımıza kazandırdı.