Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ağustos 2020

​Babamız

Toplumları ayakta tutan en büyük güç aile. Bu ağacıniki güçlü kolu anne ve baba, meyveleri de çocuklar. Gündemimizde olan aile kavramının nasıl bir sevgi gücü oluşturduğunu, bugünlerde okuduğum değerli bir kitap bana yeniden hatırlattı. Emekli hâkim Orhan Yardım’ın kaleme aldığı kitabın adı Babamız.

Lütfi Yardım, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin şirin ili Siirt’te yaşamış bir bilgin, âmâ bir hafız. Yaklaşık yarım yüzyıl bir camide gönüllü hocalık yapan, talebe yetiştiren, halkı dinî sohbetleriyle aydınlatan bir ideal ve erdem adamı. Zor maddi şartlara rağmen yedi evladını mükemmel şekilde yetiştiren, büyüten, iş güç sahibi yapan ve onları vatana millete ‘hayırlı insan olarak’ kazandıran olağanüstü bir baba.Orhan Bey kitapta, babasının inançlı, dirençli, güçlü ve kararlı dünyasını aydınlatıyor. Diğer çocukları ve yakınları Burhan Yardım, Kâmuran Yardım, Şükran Yardım, Adnan Yardım, Ekrem Yardım, Nazif Yardım, Över Tükenmez, Erkan Yardım da kitaba hatıralarıyla değer katıyor. Kitapta dış gözü kapalı, iç gözü açık, münevver ve bilge bir şahsiyeti tanıyoruz. Bir roman tadındaki kitapla unutulmayacak yolculuğa çıkıyoruz.

Kapağı merhum babanın tarihî bir fotoğrafı süslüyor. Sayfaları çevirirken herkes kendi babasını hayal eder diye düşünüyorum. Ve önsözde yazarın şu satırları merakımızı gideriyor:“Her aile ayrı bir dünya, her baba farklı bir âlemdir. Benim babam da Siirt’in tanınmış, sevilen şahsiyetlerinden biriydi. Dünyayı maddi gözlerle görmemişti ama manevi yönü zengin, kalp gözü açıktı. Konuşmaları nefis, tavsiyeleri harika, sözleri mantıklı, sohbetleri olağanüstüydü. Bir evladı olarak yarım asrı aşkın süre önce kendisinden duyduklarımı, zihnimde kalanları bir araya getirdim. Ailenin diğer fertlerinden de bilgi dağarcıklarından faydalandım ve bu hatıra kitabını ortaya koydum. Zira inanıyorum ki babam Lütfi Yardım, başta ailesi ve yakınları olmak üzere gelecek nesilleri fikirleri, duruşu, önerileri ve tespitleriyle etkileyecek bir üstün şahsiyettir.”

Geçmişe yolculuk masal tadında başlıyor. 1960’lı ve 70’li yıllara alıp sürüklüyor sizi kitap. Dayanışma içinde olan yoksul ama mutlu aile anlatılırken esasında Türkiye’nin geniş bir fotoğrafı çekiliyor. Nitekim Orhan Yardım da çocukluğundan itibaren babasını anlatırken yaşadığı zorluğu, şu satırlarla ifade ediyor:“Benim babam Hoca LütfiEfendi… Onu anlatmak, onu yaşamak ve de onu yazmak hem güzel, hem de çok zor. İnsana ağır bir sorumluluk yüklüyor. Hakkını verememenin endişesi kaplıyor sizi. O romanlarda hikâyelerde anlatılan hiçbir babaya benzemez. Apayrı bir şahsiyeti, bambaşka hususiyetleri, çok farklı ve geniş bir bakış açısı vardı. Velhâsıl emsali olmayan müstesna bir insandı.”

Dünyada her zaman malla, parayla imtihan olunuyoruz. Sınavı hakkıyla verdiğimiz söylenemez. Ama geçmişte tamahkârlık az, kanaat daha ziyade imiş ki insanlarımız birbirlerini kırmaz, aksine gönüllerini hoşnut ederlermiş. Kitapta anlatılan ilginç hatırada, kul hakkına nasıl riayet edildiği çarpıcı şekilde dile geliyor. Lütfi Efendi’den,başka hocaya gönderilen yeğeninin Kur’an öğrenme ücreti istenir. Fakat o esnada evde para yok. Adamla sözleşir, ertesi günü iki bağından birini, Kur’an öğretiminin bedeli olarak kendisine verir.

Kahramanımız sadece topluma doğru yolu gösteren, fahri imamlık ve müezzinlik yapan, Allah’ın yüce kelâmını gençlere Allah rızası için öğreten bir Hoca değil aynı zamanda şehrin “barış güvercini”dir. Aralarına ihtilaf girenler, hasım olanlar ve kavga edenler barışmak için soluğu onun yanında alırlar.

Kitabı okurken ne büyük değerleri kaybettiğimizi görüyor, şaşırıyor, üzülüyor, bir bakıma geçmiş zaman güzelliklerini arıyoruz. Lütfi Hoca’nın son bağına veda edişi bir hicran yarası. Bağını son kez ziyaret edip onunla vedalaşan ve ondan helâllik isteyen bir başka incelik var mı dünyada? Bu satırları okuyunca gözlerim yaşardı. Mevlevîlerin sabahları teşekkür için yorganlarını öpüşleri, ne kadar anlamlı ise ‘bağla helalleşme’ hadisesi de bence aynı mertebededir. Bu ne muhteşem bir ruh yüceliği! Ne mübarek insanlar gelip geçmiş Türkiye’mizden.

Gündemden yorulan insanlarımıza şifa gibi gelecek Babamız. İnanıyorum ki, 160 sayfalık kitabı okuyup bitirenler, hayatta iseler anne ve babalarının ellerini öpmeye koşacak, yok şayet rahmet-i rahmana kavuşmuşlarsa Kur’an-ı Kerim’i alıp bir “Yasin-i Şerif”i rahmetli ebeveynlerine hediye edeceklerdir. Herkese tavsiye ettiğim bu seçkin eseri, Akıl Fikir Yayınları kültür hayatımıza kazandırdı.