Babalar günü
Her yıl
tekerrür eden çokça özel gün var. Anneler günü, babalar günü, yaşlılar günü,
kız çocukları günü ve daha nice. Bu günlerin kutlamasından önce dönüp kalbimize
bakarız. Bir insan için duyduğumuz sevgi, saygı, vefa onun için özverili olmayı
sağlar.
Özel gün
kimin ise de ‘’onun için ne yaptım veya ne yapmalıyım’’ sorusunun muhakemesi başlar
gönlümüzde.
Kimi
çok fazla değer yüklese de bu günlere; kimi için sıradan bir gündür işte.
Hafta sonu
babalar günü telaşında; hediyeler, fotoğraf paylaşımları unutulmadı. ‘’Günleri
kutlamıyorum bir güne sığdırmam’’ diyenlerin sayısı da az değil elbet…
‘’Ameller
niyetlere göredir’ ’Kim kimden daha çok seviyor ilgileniyor annesiyle, babasıyla,
eşiyle ve arkadaşıyla vs. bilinmezde,yarıştıracak da değiliz ya.
Bu günler
bir yarış kulvarı, bir mecburiyet hissiyatıyla vicdan rahatlatmaya dönüyor ise
işte burada kalbin muhakemesi başlamalıdır.
Tüm
sevdiklerimizin tek bir günü olmamalı zaten. Onlarla var olduğumuz dünümüz,
bugünümüz ve geleceğimiz olmalı.
Bir bayram
sevinci yaşatamıyor, ihtiyacı olduğunda bulunamıyor isem annemin babamın
yanında, vakit ayıramadığım kızım, oğlum, eşim varsa, o günü anlamlı kılan
alınan hediye midir?
Ben biraz
bugünlerin dünlerini sorgulamaktan yanayım.
Sevdiklerimizle
anılar biriktirmek kalplere sunulacak en kıymetli hediyelerdir. Rahmetli
babamdan zihnime kazınmış öyle güzel çocukluk anıları var ki.
Dün de kaldı
dediğimiz şeyler bugünün inşasında temeldir.
Kapitalizmin
öngördüğü bir hediye ile günü kurtarmak yerine dünlerin temeliyle güzel günler
biriktirmeyi yerleştirmektir kalplere, asli olan.
Sabun köpüğü
gibi uçup giden janjanlı anları, köklü meyveli ağaçların gölgesinde huzurlu
vakitler şekliyle devşirmektir dileğim.
Şimdi
babamla olan dünlerden bir kesit sunmak isterim. Bir çocuk ruhunda babalı her
vakit bahardır. Her yer oyun parkıdır, gülistandır.
İlginç
merakları vardı babamın. Bütün odalarımızda bu kocaman radyolardan her oda
duvarında farklı görünüşte saatlerden vardı. Gözünü ne tarafa çevirsen vakti
bilirdin. Ve her yerden süzülen hafifçe bir müzik.
Kâh bir türkü kâh TRT korosundan bir sanat müziği.
Çocukken bazen bu müzikler bayardı. Ama yaş ilerlemeye başladıkça o sesleri arar oldum hep.ve aynı sesleri yükseltiyorum şimdilerde babamca.
Koku
düşkünlüğü sabun düşkünlüğü dolabını açtığında koleksiyonundan yayılan o
güzellikleri zihnimize kazıdı.
Rengarenk farklı kokulu nice sabun.
77’de
okula başladığım da annem, babamın saç briyantini ile saçlarımı tarardı.
Markası roja" idi unutmuyorum. Çevremizdeki insanlar merak eder sorarlardı
ne güzel kokulu parlak saçlar.
Bende o
övgünün mutluluğunu yaşardım.
Gaz
ocağında çay yapardı.
Elektrik kesilince lüks yakması hep özeldi bizim için. İzlerdik onu film izler gibi.
Sinema
makinesi ile az film de izletmedi duvarda.
Nice
masallar da dinledik. Bilmeceler fıkralar. Başkentleri babamdan öğrenmiştik
okula gitmeden. Dünya ülkelerini.
Babalar
evlatlarında çok iz bırakır. Müziği çok seviyor olması, en güzel yansımalardan.
Bakımlı
olmayı sevmesi, misafirperverliği hep anılası.
Rabbim
benim babama ve göçen tüm babalara rahmet eylesin.
Sağ olan
evlatlar babalarının kıymetini bilsinler. Ve babalar evlatlarının hatalarını
çizip onlarla iyi vakit geçirmeye çalışsınlar.
Gönül
iyilikle huzura kavuşur. Üç günlük dünyada bize kalan bu. Rahmetli babam
şahsında tüm babalara selam olsun
...
Nilüfer z.aktaş