BABA YARISI
Köyde, biri tüm kardeşlerimizin doğmuş olduğu dede yadigarı ahşap, diğeri yapımını hayal meyal hatırladığım ve çocukluğumuzun büyük bir zamanının geçmiş olduğu, baba yadigarı, betonarme olan, iki evimiz var. Yazın yukarıdaki ahşap evde kalır, havalar soğuyunca ise aşağıdaki betonarme eve göç eder ve kışı geçirirdik.
Bir yaz akşamı idi. Henüz on yaşlarında idim. Kur'an Kursu'ndan çıkmış, ahşap evimizin bulunduğu ve şimdiki adı Bahçeli olan mahallemize doğru çıkıyordum. Akşam saati yaklaştığı için biraz da korkudan olsa gerek koşarak ilerlerken, araba yolundan ayrılan, kestirme olan patika yolun başına gelince o zamanlar kırklı yaşlarda olan İsmail amcama yetiştim. Nefes nefese olduğumu gören amcam beni tutup bir çırpıda omuzuna aldı. Her ne kadar itiraz ettiysem de, amcam biraz da latifeyle karışık "Oğlum gücüm varken seni taşıyayım. Bir gün gelir bu gücüm olmaz o zaman sen beni taşırsın." diyerek patika yol boyunca beni bırakmadan omuzunda taşıdı. Ben de ona belki çocukça ama saygıyla " Tamam amca. Ben de seni omuzumda taşıyacağım." diye karşılık verdim. Daha sonra her o patika yolun başına geldiğimde yorulur, gözlerim amcamı arar, yine sırtında o yokuşu çıkma hayalleri kurardım.
Daha sonra, kaybettiğimiz halamızın sevgisi de amcamıza yönelmiş olmalı ki, halamızın vefatından sonra amcamıza olan sevgimiz daha da artmış idi. Babamla birbirlerine olan düşkünlükleri de işin içine girince amcamız bizim için adeta baba yarısı olmuştu. Hayatı mihrapta geçti. Kur'an eğitimi tek dersi idi. Otuz yıla yakın bir süre İmam-Hatiplik yapan amcamızı bizden daha çok görev yaptığı camideki cemaati severdi. Din eğitimi verdiği çocuklar artık baba olmuştu ama emekli olmasına rağmen onu ziyaretten geri kalmazlardı. Hastalandığında veya başına kötü bir olay geldiğinde bizden önce, görev yapıp emekli olduğu cami cemaatinden kişiler yanında olurdu. Bu yaşıma kadar ondan değil ağır bir söz, söylemlerinde yüksek ses bile duymadım. Hep sevgi ile yaklaşır, latife ile devam eder, dua ile bitirirdi. Gönlünde sevgi gibi cebinde de çocuklara vermek üzere şeker bulundururdu. Çocuklar adını bilmez ama ona şeker amca derlerdi. Komşular kavgasına şahit olmamış, kırıcı bir sözünü dahi işitmemişlerdi. Resmi görevi sürecinde olduğu gibi emekli olunca daha da fazla hayır işlerine yöneldi. Hayır işlerinde önde olur, çoğu kez çalışmaları kendi eliyle yürütürdü. Bölgemizdeki her camide, her Kur'an Kursunda, her yol yapımında ve her hayır işinde muhakkak bir katkısı vardı. Maddi katkısı yanında bedenen de gider, inşaatında çalışır, çalışanların yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını karşılardı. İşinde titiz, temiz ve hızlı idi.
Günler ayları, aylar yılları kovaladı ve bu gün ben amcamın o zamanki yaşına geldim. Bu süre zarfında amcam yaşlandı ve yaşlılığın getirdiği hastalıklarla uğraştı. Bakıma muhtaç yıllar geçirdi. Ama ben onu sırtımda taşıma şansını yakalayamadım. Önceleri çocukça bir hevesti belki ama ilerleyen yıllarda bu sırtımda taşıma arzusu daha çok hizmet etme şeklinde gelişti. Kendisi Trabzon'da, biz ise İstanbul'da ikamet etmemiz münasebetiyle bir arada bulunamayışımızdan böyle bir imkanım olmadı. Yatağa bağlı geçirdiği yıllarda hizmetini çocukları yaptı. Amcama yaptıkları takdire şayan hizmetlerinden dolayı amcaoğulları Zeki ve Adnan'ı tebrik ediyorum. Büyüklere yapılan hizmetle aslında herkes kendine hizmetin zeminini hazırlar.
Tarih 21 Ocak 2015 saat 17:00 yi gösterdiğinde her fani gibi amcam İsmail Çakır'da bu dünyadaki nefesini bitirmiş ve ebedi aleme göç etmişti. Acı haber tez duyulu derler ya, teknolojinin imkanları da işin içine girince dakikalar içinde herkesin haberi oldu. Hangi yaşta ve hangi durumda olursa olsun ölüm sevilmiyor. Cenaze namazında tanıdığımdan fazla tanımadığım insanları gördüm. Her yaştan olan bu insanların rahmetli amcamın cemaati olduğunu öğrendim. Hizmet ve sevgi böyle bir şey işte. Namaz akabinde mezara götürmek için tabutu omuzladığımda kırk yıl öncesini hatırladım. Evet amca. Kırk yıl önce beni omuzuna aldığında sana "Ben de seni omuzumda taşıyacağım" sözü vermiştim. Sözümü böyle yerine getireceğimi düşünmemiştim. Sen bize yük olmadan, ama rehber olarak bir ömür yaşadın. Senden sonraki nesiller, senden aldığı bu bayrağı, senden aldıkları güç ve destekle taşıyorlar.
Mihrapta yaşlanmış bir kul, din adına bir okul ve İslam'a hizmette geçmiş bir ömür. Dilinde Kur'an, yoldaşın Rahman ve mekanın cinan olsun.