Baba ve Anneleri Helak Eden Evlatlar
İnsanlığın atasından son evladına kadar devam eden yaşam sürecinde, ne zor iştir mal ve evlatla sınanmak.
Hele arzuların denetlenemediği ve ebeveynlerin kendi elleriyle yani mallarıyla azdırdıkları çocuklarının onları helakete götürmesi insanlık için ne hazin bir sondur efendim.
Çünkü biz bir ölçüyü özellikle ilahi ve insani olan en büyük ölçülerden birini kaybettik.
Hayatın hep bir çizgide akacağını ve evlatlarımıza verdiklerimizin hesabından muazzep olmayacağımızı düşünerek bonkörce mallarımızla azdırdıkça azdırdık çocuklarımızı. Hürmetsiz bir sevgiyle ebeveyni sadece para ya da maddi imkân gören hazcı bir nesil yetişmesini sağladık.
Kendi ellerimizle evlatlarımızı kaybettik ve kendi kazandıklarımızın aracılığıyla onlar bize bu dünyadaki en büyük fitne ve azap olmaya başladılar.
Efendim! Şefkatimizi bozuk parayı harcar gibi maddi imkanlar sunarak çocuklarımıza ayak altı ettik. Ve karşısında merhameti olmayan bir muhabbet gördük ve görmeye devam ediyoruz.
Nesneleştiğimiz ve nesnelerin özneleştiği evlerimizde evlatlarımız kayboldular maddenin soğuk yüzünde. Hele bu kaybolmaya bir de yardım eden müsrif anneler veya kazandığının hesabını tutmayan ve bilmeyen babalar eşlik edince bir otel odasına veya arzuların giderildiği apartlara döndü cenneti andırması gereken sıcak yuvalarımız.
Evlerimizde çocuklarımızın lüksünü artırdık ama rahatımızı kaçırdık. Onları kazancımızın hesaba çekilmez bonkörlüğü ve aymazlığı içinde şımarttıkça şımarttık. Emeğin kutsallığını ve kazancın helal zorluklarını bilmeyen o masum çocuklar hayat hep böyle devam edecek zannettiler.
Ah efendim ah! Biz yavrularımıza hiç aşağıyı göstermedik. Onları hep yukarıya baktırdık. Her şey sıradanlaşan, ölümle hayat dahi normalleşen bir duygu yerine geçti onlar için.
Maddenin esareti anlamın sığlaşmasını sağladı. Ne zaman ki arzuları tatmin edilemez oldu o zaman başlarını kaldırıp ebeveynlerine baktılar.
Hatta bir alaycı bakışla baktılar. Ne çabuk yaşlandınız ve çirkinleştiniz böyle dercesine müstehzi bakışlar attılar ebeveynlerinin yüzüne. Hatta biraz daha ileri giderek neden daha çok kazanmadıklarını ve konforlarını neden daha fazla artırmadıklarını söyleyecek cesareti dahi pervasızca dile getirdiler. Kendileri evin emeğine ortak olmadan harcamasına son hızla katkı sağlayarak babalarının daha çok kazanması için fütursuzca önerilerde bulundular. Bu destursuz ve hadsiz tekliflerine annelerinden de destek görünce değmeyin babalarını helakete götüren evlatların keyfine.
Çünkü baba ocaktır. Baba dayanaktır. Baba evde emeğin ereği ve ana direğidir. O direk yıkılırsa hane de yıkılır. Bunu bilen evlat ve anneler yüklendikçe yüklendi babalara. Babalar da masum ve cahilce atladılar bu insani ve İslami olmayan isteklerin uçurumuna. Daha çok kazanmalıyım, evlatlarımı ve hanemi huzurlu etmeliyim gayesiyle hak etmediği halde her yolu meşru ve her kazancı helal sandılar. Bütün kazandıklarından hesaba çekilmeyeceklerini zannederek helaket yolunu ardına kadar açtılar. Çünkü bir defa ipi kaçırmıştılar ellerinden. Çok kazanmanın değil doğru harcamanın erdem ve hikmetini anlatamamıştılar evlatlarına ve hanelerinde olan bütün efrada. Asıl kazancın helal kazanç ve ihtiyacın fazlasını da başkalarına vermek olduğunu kabul ettirememiştiler yavrularına.
Ve nihayet baba helak olmuştur evlatları ve malları tarafından. Bunun neticesi olarak dünyada huzursuzluk hanelerindeki tek sestir. Öteki tarafta ne olur pek bilemedim.
Çünkü biz üzerimizde olan onca şükrü yerine getirmedik. En başta da Allah’ın hakkını ödemedik ve bize verdiklerini göremedik. Evlatlarımızı bu görme biçimlerinden uzaklaştırdık. Hak iddia ettikleri her şeyin sanki onların hakkıymış gibi davrandık ve helak olmaya başladık.
Gelin efendim hep beraber bu elim derdimize derman bulalım. Asrın söz sahiplerinden birinin dediklerine kulak verelim.
Hanelerimize huzur gelsin.
Mal ve evladımız fitne olmaktan çıkıp göz aydınlığı olsunlar.
Hürmetli bir muhabbet ve hikmetli bir faaliyet içine girsinler.
Onlar da bizler gibi üretmenin bilhassa helal kazancın keyfine vararak her daim nimette kendilerinden aşağıda musibette de yukarıda olana bakabilecek bir gönül erdemliliğine ve hikmetli görme biçimlerine erişsinler.
Ülkemiz de tekrar cennete dönsün cehenneme sırtını versin. İnsanlık alemi de bundan nasibini alsın.
Evet, nimette kendinden yukarıya bakıp şekva etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Ve musibette herkesin hakkı, kendinden musibet noktasında daha yukarı olanlara bakmaktır ki şükretsin (Onsekizinci Deva) Vesselam.