Azgın bir güruhla karşı karşıyayız
Türkiye'nin bazı yerlerinde kendileri dışında herkesi Cumhuriyet, demokrasi düşmanı gören bazı zavallılar var. Onlara söylüyorum; “Siz bunda yanılıyorsunuz. Demokrasi hepimizin, Cumhuriyet hepimizin, hukuk hepimizin, milli irade hepimizin ortak değeridir. Türkiye'de artık demokrasi, Cumhuriyet ve hukukun üstünlüğü sadece bir avuç azınlığın elinde değildir. 84 milyon aziz milletin ortak değeri haline gelmiştir. Bundan böyle Türkiye’de kimse demokrasinin bekçiliğine, muhafızlığına, müdafiliğine soyunmamalıdır. Kendisini sadece bunun bekçisi, muhafızı görmemelidir. Çünkü Cumhuriyetin de demokrasinin de milli iradenin de tek bekçisi var, tek muhafızı var, tek müdafisi var o da aziz milletimizdir. Millet bu sahip çıkışını sürdürdüğü sürece demokrasimize de Cumhuriyetimize de hukukumuza da irademize de kimse ipotek koyamayacaktır. Allah'ın izniyle Türkiye eski Türkiye değildir. Eski Türkiye'yi bekleyenler sadece olması mümkün olmayanı hayal edenlerdir.”
****
Hiç kimse ama hiç kimse kendisini kadın,
erkek, yaşlı, genç, Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez demeden tüm halkımızın
kahramanlıkları, fedakârlıkları sonucu kurulan bu Cumhuriyet’in yegâne, mutlak sahibi
olarak göremez. Başı açık olan bu Cumhuriyetin ne kadar sahibiyse başı örtülü
olan da bu Cumhuriyetin işte o kadar sahibidir. İstanbul’daki ne kadar bu
Cumhuriyetin sahibiyse, Edirne’deki, Trabzon’daki, Diyarbakır’daki, Van’daki,
Hatay’daki de işte o kadar bu Cumhuriyetin sahibidir. Bu ülkede farklı
olanlar uzaydan gelmediler. Kimse ağaç kovuğundan da çıkmadı. Ana dili Kürtçe,
Arapça, Çerkezce, Lazca olanlar bu ülkeye sonradan gelmediler. Aleviler,
Sünniler bu ülkeye dışarıdan gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir
yere girilince “selamünaleyküm” diyenler bu ülkeye başka bir ülkeden
gelmediler. Bakıyorsunuz birileri sözde sanatçı kimliğiyle çıkıyor, mülteciler
üzerinden ülkemizdeki tüm Arap kardeşlerimize de ağır hakaretler ediyor “Arap
soysuzları” diyor. Bakıyorsunuz başka birileri yine sanat adı altında
Peygamberlere hakaret ediyor. Birileri gazetecilik kisvesi altında
Cumhurbaşkanına hakaret ediyor. Birileri de çıkıyor “ya seveceksin ya terk
edeceksin” diyor. Ya siz kimi kimin toprağından kovuyorsunuz? Kimse hiçbir
yere gitmiyor ve gitmeyecek. Herkes burada yaşıyor ve burada da ölecek. Bir tek
kişinin dahi kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında parya olarak
hissetmesini biz kabul etmeyiz, asla buna rıza göstermeyiz.
****
Erdoğanlı devlet artık eski ceberut devlet değildir. Başı açık ne kadar hak sahibiyse başı kapalı
da o kadar hak sahibidir. Geçmişte milletvekilliliği ve vatandaşlığı zorbaca
gasp edilen, vatan haini muamelesi gören Merve Kavak’çının Kuala Lumpur’a büyükelçi olarak atanmasına; tecrübeli
bir siyasetçi, Harvard Üniversitesinde kamu yönetimi yüksek lisansı, Howard
Üniversitesinde siyasal bilim doktorası olan, yıllarca ABD’de öğretim üyeliği
yapan birikimli ve ehil bir akademisyen olmasına rağmen başı örtülü diye
kıyamet kopartanlar, yırtınanlar oldu. Değil doktora ordinaryüs profesör olsa
dahi bu zihniyet aynı saldırılarına devam edecekti. Dert başkadır! Dert
dini değerlerdir, milli ve manevi hassasiyetlerdir, baştaki örtüdür, yıkılan
vesayet ve kast sistemidir. Devlet kadrolarına ulusalcısı, Kemalisti,
solcusu atanırsa eyvallah; dindarı,
başörtülüsü atanırsa yok vallah diyen insani, vicdani ve ahlaki değerlerini
yitiren dindar çoğunluğa tahakküm etmek isteyen azgın bir güruhla karşı
karşıyayız.
****
Bu ülkeyi selamete çıkaracak olan, üzerimize
doğru üflenen fitne ateşinden bizleri koruyacak olan kan ve ırk bağından
ziyade; vatan sevgisine, samimi kardeşlik duysuna dayanacak olan insanlık
anlayışıdır. Tüm etnik ve mezhepsel farklılıklara ve
sorunlara rağmen öz kardeş gibi beraber yaşamaktan başka çaremiz, birlik ve samimi kardeşlikten başka
çıkar yolumuz da yoktur. Aksini
düşünmek, aksine “farklılıkları duygusal
kopuşa götürecek” kelam ve eylemlerde bulunmak büyük çılgınlık, tarihin
affetmeyeceği sorumsuzluk olur. Bir
birimizi olduğumuz gibi, farklılıklara saygı duyarak Allah rızası için sevelim;
yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevelim, gizli gizli değil alenen sevelim.