Ayşe Kulin mi, Gökçek mi?
Ayşe Kulin geçtiğimiz günlerde; "Atatürk, Hitlerin, Yahudi oldukları için kürsülerinden kovduğu bilim adamlarını Türkiye'ye davet ederek, üniversite kurulması için çalıştı. Cumhuriyet ilan edildiğinde okuma oranı yüzde 9, bunların da yüzde 8'i de gayrimüslim. Osmanlı, kendi memuru dışında kimseye okuma yazma öğretmemiş" dedi.
Kulin, ayrıca, "Homofobi ödülü aldığını söyleyerek, bunu Melih Gökçek ile paylaştım. Çok ağrıma gitti. Melih Gökçek ile paylaşacağıma öleyim daha iyi" demez mi!
Kulin'in ifadesi; hem "semitik" hem de "Osmanlıfobi"ktir.
Melih Gökçek'e söylemi, saldırgan, nefret dolu, ayrıştırıcı, aşağılayıcı, gerdiricidir.
Yahudiler pek sevilirken, Gökçek'ten neden nefret edilir?
Nefret edilen Gökçek, Kulinlerin yarım asır boyu gecekondularla doldurduğu, suyu akmaz, havası kirden kokmuş, teneke evler yığını Ankara'yı, 10 yılda Avrupa'nın en yaşanır şehri haline getirdi.
Ankaralılar, Kulin'in aksine, çeyrek asırdır Gökçek'le yaşamayı seçiyorlar.
Kulin'den 10 kat Atatürkçü Yalçın Küçük vaktiyle şöyle demişti;
"Cumhuriyet Türkiye'si, Dünya Yahudiliği açısından, bir "Rezerv Devlet" sayılır." (Yalçın Küçük-Şebeke sh.46)
"Rezerv Devlet" iddiası "Duayen Atatürkçü" Küçük' e aittir!
O Yahudilerin Üniversitelere gelmesi ile bu "rezerv devlet" olmanın bağlantısı nedir?
O süreçte, hangi kadrolar harcanmışlardır?
Kulin, harf devrimini ima ederek, devrimin başarılarına gönderme yapıyor.
Ancak, Küçük, hiç de aynı fikirde değildir. Küçük şöyle söylüyor;
"Latin karakterle okuma ve yazmanın daha kolay olduğunu ileri sürmek başlı başına bir cehalet sayılmalıdır.
Latin, Karakterler kabulü, bir minimalist adım idi; bölgede bir tampon ve/veya karakol olmayı seçiyorduk." (Yalçın Küçük, Gizli Tarih 1 sh.79)
Minimalizm, global güç/cihan devleti olmaktan vazgeçmek, küçük olmayı kabullenmektir.
Minimalizmi, küçüklüğü seçmenin neresi başarıdır?
Maalesef, ideolojik körlük ve taassup böyle dogmalara, saplantılara yol açıyor.
Tampon/karakol olmak ne demektir?
1917 Bolşevik devriminden zamanın dev kapitalisti İngiltere dehşete kapılır. Devrimin Londra'ya sıçraması ürkütücüdür.. Yunanistan, komünizmin yayılmasına tampon olacak çapta değildir.
Yunan Ordusu Ege'de ilerlemekteyken, İngiltere, Türkiye lehine hızla taraf değiştirir. Lozan'a bu şartlarda gidilir. Lozan'da Türkiye'ye "Tampon/karakolluk" luk, görevi verilir.
Yine Küçük; "Osmanlı yazı karakterlerini öğrenmek de, öyle ileri sürüldüğü üzere, önemli bir çaba gerektirmiyor ve özel bir marifet de oluşturmuyor, birkaç haftalık çalışma işidir. Dilimiz için Latin karakterlerin mükemmel olduğunu ileri sürmek, her türlü ciddiyetten uzaklaşmak anlamındadır." (Yalçın Küçük, Tekelistan, sh.276) diyor.
1975'te, Cumhuriyet'in 52. yılında, okur-yazar oranı %54,67 idi. Yani nüfusun %45'i, 50 yıl boyunca henüz okuma yazma öğrenememişti.
Gerçekler, Kulinlere "Yurttaşlık Bilgisi-İnkılap Tarihi" derslerinde ezberletilenlerden çok farklıdır
Kulin:
- 1800 lerden beri Türkiye'nin rotasını elinde tutan lobidendir.
- Amerikan Kolejinden, "ABD eğitimli"dir.
- Dört nesil bürokrat ailedendir.
Birkaç yıl önce bir söyleşisinde, kendisine cemaatin sözcülüğüne soyunduğu iddiası sorulunca, "umursamadığını" söylemiştir.
