Ayrılık gününde hainlik!
Acı her evde, dükkânlarda, caddelerde, her yerde…
Enkaz altında bir gencin görüntüsü var ki! Allah’a ısmarladık der gibiydi. O, dünyaya son bir kez bakarken, ben ağır ağır öldüğümü hissettim. Bazı acılar var ki, unutulmaz, insana bir kaç yaş aldırır. Ben on yıl birden ihtiyarladım.
Kendime gelmek için uğraşıyorum. Çökmeseydi şu gök kubbe, sarsılmasaydı şu yeryüzü diyorum. Biz öyle bir milletiz ki diyorum, Allah’tan gelen her şeyi bir imtihan, her hali kendimiz için hayır biliyoruz. Başımıza sevinecek bir şey geldiğinde şükreder bu ne hoş şey deriz. Büyük bir sıkıntı yaşadığımızda sabreder, bu bizim için hayır olur inşallah diye dua ederiz.
Bu da geçer, bu imtihanı da atlatırız Ya Hu diyorum.
Bir yanda evlatlarının, ana ve babalarının cesetleri üzerine kapanıp gözyaşı dökenlerin görüntüleri ciğerimizi dağlarken, diğer yanda felaketi gizliden gizliye bayram görenlerin varlığı! Zor zamanlarda iyilerin iyiliği, kötülerin de kötülüğü artar diyorum.
“Burada devlet yok, AFAD’a güvenmiyorum” diyen istismarcılar mı deseniz, say say bitmiyor. Bunların yaptığı tek kelime ile hainlik!
Canını, malını, ırzını emanet ederken devlete güveniyorsun. Çocuğunu okula gönderirken güveniyorsun. Memursun, her ay biliyorsun ki maaşın zamanında yatacak o zaman devlete güveniyorsun. Siyasi yağma yaparken devlete güvenmiyorsun öyle mi?
Ah, zağarlar sizi ah!
Depremin bıraktığı enkaz yarın öbür gün kalkar ama sizin içimizde bıraktığınız enkaz zor kalkar. Yaralarımız zor iyileşir, ‘İşte beklenen gün geldi’ diye felaketten bir iktidar çıkarabilir miyiz diye ellerini ovuşturanları Allah’a havale ediyoruz. Sizin yaptığınız şey, cenaze evinde halay çekmektir.
Bilerek Türkiye’ye düşmanlık edenleri bu milletin bir parçası olarak asla ve kata kabul etmiyoruz. Bu felaket ortamında bile, sığınmacılarla yerli halkı karşı karşıya getirme tahrikinde bulunanlar bu ülkenin bir parçası olabilir mi?
Deprem felaketini fırsat görerek iç ayaklanma çağrıları yapan yerli görünümlü TV kanalların, yazarların, bilim adamı, sanatçı ve gazeteci kılıklıların, siyasilerin, kısacası; kendilerine fayda sağlamak için başkalarına zarar veren haydutların PKK ve FETÖ’den ne farkı var?
Hain en tehlikeli insan türüdür. Bunlardan Türkiye’de çok fazla var. Bunların, “Türk hükümeti, Kürt kasabalarına yardım etmek istemezse, ABD bunu doğrudan yapmalıdır!” diye Türkiye’ye müdahale çağrısı yapan FETÖ hamisi, CIA destekli Michael Rubin’den ne farkı var?
Enkaz altından sağ çıkarılanların tekbirlerle karşılanmasından rahatsız olanların ‘gâvurdan’ ne farkı var? Bilsinler ki, dillerimizde hep, Allahuekber, ezanlarımız sevgiliyle buluşur gibi hep göklerde olacak, Allahuekber…
Ana Muhalefet liderinin şu yaptığına ya ne demeli! İsyan çağrısı yapan haydutları savunarak, “gelin beni de tutuklayın” diye birliğimizi ve dirliğimizi bozabilecek kadar büyük bir tahrikte bulunabiliyorsa milletimiz bunu asla affetmez.
Kaldı ki, daha öncede bu ülkede onlarca deprem oldu ancak hiç birinde isyan provaları yapılmadı ve hiç bir şekilde millet devletine karşı kışkırtılmadı. Yahu, siz bu ülkeden ve bu milletten ne istiyorsunuz?
Keşke, dünyanın Türkiye için seferber olduğu, kırgınlık ve kızgınlıkların bir kenara bırakıldığı bu muhteşem tabloya leke düşürmemiş olsaydınız. Dünyaya verilen görüntü hiç de hoş değil!
Kurban oluruz ellerinize sizin. Dünyanın dört bir yanından yangımızı söndürmeye koşup gelenleri, Hz. İbrahim’in ateşini söndürmeye koşan karıncalar olarak görüyoruz. Şerleriyle ateşimizi tutuşturmaya çalışanlarsa Nemrut’tur. Nemrut’lar ülkemizi yordu, çok yorulduk, çok!
Allah’ım!
Sen milletimizi bu zihniyetten koru.
Bunlar depremden daha beter!