Ayrılan ve Birleşen Yollar
Uluslararası
çatışmaların temelinde güç ve çıkar vardır. Teori ile pratik arasında yolumuzu
çizerken, geçmişi ve bugünü iyi anlayarak tahlil etmek zorundayız. Zira
geleceğin meçhul sularında güvenli seyretmek için, değişen güç dengelerini ve
değişmeyen çıkar mücadelesini iyi görmek gerekir.
Tarih boyunca
ülkelerin yöneticileri belirsizlikleri azaltacak ve karar almada önemli
avantajlar sağlayacak bilgilerden yararlanmak suretiyle, tehlikeler konusunda
önceden uyarılmaya önem vermişlerdir.
Ülkeler, değişen
güç dengeleri ve çıkar çatışmaların yol açacağı muhtemel krizleri ve yeni oluşumları
yakından takip etmek zorundadırlar. Bu nedenle Türkiye’nin etrafında dönen
tehdit ve fırsatları ne abartarak ne de hafife alarak önceden doğru tespit
etmek gerekir.
Bu çerçevede son
günlerde hem bölge açısından hem de Türkiye açısından önemli üç kritik gelişme
oldu. Birinci gelişme Ürdün konusuydu. Ürdün’ün
ABD ile yapmış olduğu anlaşmanın içeriği hakkında 31 Mart’taki yazımızda
yeterince üzerinde durmuştuk. İsteyenler internetten bulabilirler.
Ancak yazımızdan birkaç
gün sonra, ilginç bir şekilde Ürdün Krallığında darbe haberleri uluslararası
medyada yer alınca, Ürdün’ün ABD ile yapmış olduğu anlaşmayı kimse konuşmaz
oldu. Hâlbuki bölge açısından esas üzerinde durulması gereken husus Ürdün’ün ABD
ile yapmış olduğu anlaşmaydı.
İkinci gelişme Ukrayna konusuydu. Hatırlanacağı gibi Ukrayna ile Rusya
arasında uzun bir zamandan beri bir gerginlik vardı. 2014’te Kırımın Rusya
tarafından ilhak etmesiyle gerginlik daha da kalıcı bir hal aldı. Son olarak 26
Mart’ta Donbass bölgesinde Rus ayrılıkçı güçlerin 4 Ukrayna askerini öldürmesi
ve 2 askerini yaralaması üzerine iki ülke arasında gerginlik yeniden tırmandı.
Ukrayna üzerinde
Batı ile Rusya güç ve çıkar temelinde bir mücadele yürütmektedir. Batı
Ukrayna’ya hâkim olmaya çalışarak hem Rusya’yı çevrelemek hem de Avrasya’ya
hâkim olmak isterken, Rusya ise, bu bölge üzerinde var olan gücünü korumak
istiyor.
Üçüncü gelişme ise, Libya konusuydu. Bilindiği gibi, Libya Milli Birlik Hükümeti
Başbakanı Abdülhamid Dibeybe ve beraberindeki heyette 5 başbakan yardımcısı ve
14 bakanın yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Muhammed El-Haddad yer aldı.
Batı medyasında ve
özellikle Yunan medyasında dikkatle takip edilen bu ziyaret, hem iki ülke
ilişkilerinin geleceği hem de Libya’nın istikrara kavuşturulması açısından son
derece önemlidir.
Sonuç
Günümüzde
uluslararası politikaların belirlenmesinde kullanılan en temel araçlardan biri
jeopolitiktir. Jeopolitiğe önem veren devletler, politikalarını stratejik
hedefleri doğrultusunda belirlenmesine büyük katkıda bulunmuşlardır.
Bu bağlamda
yukarıda kısaca değindiğimiz her üç konu da Türk Dış politikası ve bölge
politikaları açısından dikkatle takip edilmesi gereken konulardır.
Dolayısıyla Türkiye
son dönemlerde çevresindeki ülkelerle ilişkilerini geliştirmesi jeopolitiğin
bir gereğidir. Elbette küresel ve bölgesel güçler yakın coğrafyamızda varlık
gösterirken, Türkiye’nin göstermemesi düşünülemez.
Batı’nın kargaşa ve
sömürüye dayalı dış politikası birçok bölgede itibar kaybederken, Türkiye’nin
barış ve adalet temelli dış politikası saygı görmektedir.
Uluslararası ilişkilerin doğası gereği sürekli değişen çıkar ve güç dengeleri aynı zamanda ülkelerin birbirleriyle ayrılan ve birleşen yollara neden olmaktadır.
Not: Herkesin Ramazanını tebrik eder, hayırlara vesile olmasını temenni ederim.