Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Kasım 2019

Aynıyla vâkî bir hâdise

Geçen gün bir dostum başından geçen bir olayı anlattı; anlatırken de yemin billah yaşadığının tamı tamına doğru olduğunu, hiçbir ekleme yahut çıkarma yapmadığını temin eden cümleleri habire sıralıyordu.

Anlaşılan yaşamış olduğu olay onu çok etkilemişti.

Karşılaştığım manzara karşısında şaştım kaldım; o an insanlığımdan utandığımı hissettimgibi cümleleri tecrübesi karşısındaki hissi durumunu açıkça ortaya koyuyordu. Hiç ummadığı anda burun buruna geldiği ani bir durum karşısında ders çıkardığı besbelli idi.

Olayı anlatınca kendisine hak verdim… Beşeriyetin ne denli geniş bir mecrada ne kadar birbirinden farklı müşahhaslaşmalar için sonsuz imkân taşıdığına kani oldum.

Dostum anlatmaya başladı:

“Arabamla gidiyordum, ilerideki kavşaktan sağa döneceğim için aracımı tamamen sağ tarafa yanaştırdım, yanmakta olan yeşil ışığı kaçırmamak için biraz daha gaza bastım, tekerlekli metal bir çöp konteynerinin yanından geçiyordum ki yere çökmüş vaziyette bir şeyler yemeye çalışan, ama mimiklerinden yediklerinden hiç de lezzet almadığını anladığım birini gördüm. Durmak istedim lâkin duracak yer yoktu. Akan trafiğe ayak uydurarak elli metre sonraki kavşaktan sağa döndüm.

O an içimde bir mücadele hissettim. Durup bu insana yardım etmeliydim. Diğer ses ise ‘nasip değilmiş, boşuna durma yoluna devam et’ diyordu. Duracak yer de yoktu zaten. Nihayetinde yüz metre kadar gittikten sonra park etmeye müsait bir yer bulunca ani kararla durup arabamdan indim.

Koşmaya başladım. ‘İnşallah o kişi ayrılmamıştır da bir iyilik yapma fırsatını kaçırmam’ diye dua ediyordum. Acaba nereden yiyecek bir şeyler bulurum diye de düşünüyordum. Yaklaşınca yerinde olduğunu görüp sevindim. Baktım ki kaldırımın öbür tarafında ev yemekleri yapan bir yer var. Sevindim, cebimdeki kredi kartları bulunan cüzdanımı kontrol ettim.

Yanına yaklaşınca genç olduğunu fark ettim. Hâlâ bir şeyler yemeye çalışıyordu. Yaklaştım ve elimi omzuna koyarak ‘aç mısın ?’ diye sordum.

Genç çömeldiği yerden yüzünü bana doğru çevirdi. 17-18 yaşlarında zayıfça bir gençti. Göz göze gelince benden daha oturmuş olgunlukta bir şahsiyet ile karşılaştığım mesajını hemen aldım. Genç gayet sakin bir şekilde ‘sağ ol abi karnımı doyurdum’ dedi.

Israr ettim, nafile; bak hemen yanı başımızda lokanta var gel bir şeyler ye dedimse de boşuna.

Genç karnım tok diyordu. Yediklerine baktım. Çöp tenekesinden çıkarıp yere koyduğu yemek artıkları ile kuru ekmek parçaları. Belli ki yan taraftaki lokantanın attığı artıklar.

Ben bunlarla olmaz deyince hiç unutamayacağım o an ile karşılaştım. Genç ayağa kalktı, elini çöp tenekesine uzatarak içindeki diğer artıkları ve naylon torbalara sarılmış bayatlamış ekmekleri gösterdi

Adeta ‘bak ben ne kadar zenginim’ demek ister gibiydi. Hem vallahi hem billahi o genç aynen böyle yaptı.

Utandım… O genç karşımda büyürken kendimin ufaldığını hissettim… Elimi çaresizce cebime attım. İki tane beş liram vardı uzattım, hepsi bu kadar dedim, genç yine o umursamaz hali ile ‘gerek yok abi’ dedi.

Çaresizdim… O da çaresizliğimi anladı ki baktı olmayacak elini uzattı ve ‘anneme vereyim bununla erzak alsın’ dedi… On lira ve erzak… Sonra da büyükçe bir naylon torbaya topladığı pet şişelerini düzelterek, eline aldı.

Belli ki o zengin genç yoluna koyulup işine devam edecekti. ‘Beni daha fazla meşgul etme’ der gibi bir hali vardı. … Verdiğim on lira ile belki annesinden erzak almasını isteyecekti yahut erzak alması için muhtaç bir kişiye infak edecekti.

Kim bilir?

O yoluna gitti ben yoluma”

Dostum bunları tamamı ile yaşadığına yemin edip ekledi “O an kendimden, insanlığımdan utandım”

“Neden?” diye sordum.

Cevabı çok açıktı: “Şu genç kadar şükrümü eda edemediğim gibi onun kadar hiç onurlu olamadım da ondan. Fakir olan bendim, zengin olansa o”

Dostum ayrılırken ben yakınlarımı, çevremdekileri, tanıdıklarımı, hatırladım.

Hele o aç gözlü siyasileri, paraya doymaz banka hesabı zenginlerini, malı mülkü ile övünenleri, hayalindeki vurguna fırsat için pusudaki ikiyüzlü yalaka düzenbazları…

Herkes “insan” olmak için dünyaya gelse de “beşer” kalmanın dahi ne kadar zor olduğunu hatırlatan dostumun arkasından minnettar gözlerle baktım…