Aynalar ve biz...
Başkasının acısını hissetmek için önce acınacak halimize bakmalıyız. Kendimizi aynada görmeden ve ayna tutmadan kendimize hep başkasına bakmak, özümüze yabancılaşmanın gerçeğinden kaçmak demektir. Başkasının acısını duymak, insanlığın gereğiyken kendi acımızı duymak Müslümanlığın gereğidir. İçimizde acısını hissetmediklerimiz şeyin imar ve inşa oluşturması ise vaki değildir. Ya tepeden bakarız başkasına ya da tepeden bakılır bize. Dudak bükeriz veya yüzümüzde beliren hafif bir istihza ile sırtımızı döner gideriz.
İster ilahi, ister beşeri bakış açısı olsun varlık, insan ve diğerleri diye tasnif edilir. Bu tasnifin parametreleri kahır ekseriyetle insana aittir. Bizdendir derken insandan sudur eden davranışların külli ve cüzi bileşenleri, değildir deyince de insanı aldatanın insan olamayacağı düşüncesi kastedilir.
Bu durum vahyi gerçeklikle şuurun kıvrımlarından şuura çıktıkça canımızı acıtabilir. Hakikat böyle değildir diye bizi konuşturabilir. İstediğimi yapamayacak mıyım tenakuzuyla karşı karşıya getirebilir. Aslında bu yaman çelişki, insanın hüsn ve kubh arasındaki hür iradesidir. Yani ezelden bize verilmiş ilahi taktirdir. Şairin dediği gibi kader denilen bu şeyler Allah’ın muradıdır. Fakat irademiz elimizden alınmamış, ta ki insaniyetimiz ortaya çıksın.
Kader dedikleri halkın murâd-ı Hak’tır kim
Ezelde etdi bizi her umûrda tahyîr
Aklını imanının önüne geçirenler, Efendimizin getirdiği ilahi mesajı dinlemeyenler ve mutlak hayır ile şer karşısında seçim yaparken ilahi iradenin açtığı boşluğu kendi iradesiyle yanlış dolduranlar... Yani; evini ve çocuklarını ihmal ederek ailesinin hırsızı olan ebeveynler...
Komşusunu selamından ve sabahından mahrum edip onlardan bir tebessümü esirgeyenler...
Bankada parası beklerken akrabasının ve kardeşinin banka kapısında dolaşmasına razı olanlar...
Akli ve bedeni sıhhati yerinde olduğu halde çalışmayıp kula el açan ve rızkı için çabalamayanlar...
İşinin başında iken devletin ve halkın zamanını çalanlar...
Özel ders verdiği öğrencisini diğerlerinden farklı tutan ve boş zamanını lokallerde veya kahvelerde oyunla geçiren öğretmenler...
Öğrencisine üniversite eğitimi verdikten sonra ona KPSS vs. kurslarda aynı dersleri ücretle tekrar anlatan ve topluma tepeden bakan akademisyenler...
Hoca sınıfta olsa da olmasa da görevini yapmayıp kopyaya tevessül eden öğrenciler...
Hutbede avazı çıktığı kadar bağıran, lakin anlattıklarını yaşamayan imamlar...
İlmine ve bedenine güvenip sesini Allah ve resulünden fazla yükselterek ilmin izzetini koruyamayan alim/bilim adamları...
Fazla para alacağım diye normal doğumu sezeryan olarak yapan, yapılmaması gerekenleri rutin diye yaptıran doktorlar...
Dosyasını satan ve mağdurun ömründen ve sağlığından çalarak adaleti vaktinde yerine getirmeyen Hakimler...
Yetersiz ve saf gördüğü vatandaştan fazla para almak için işini dürüst yapmayan avukatlar...
İfadeleri doğru almayan hatta menfaat karşılığı suçluyu salıveren, suçsuza eziyet eden emniyetçiler...
Seçim meydanlarında söz verip sonrasında verdiği sözleri yerine getirmeyen siyasetçiler...
Hürriyet ve özgürlük adı altında her istediğini yapmaya çalışan ve başkasına yaşam hakkı tanımayanlar...
Akrabası yoksul ve muhtaç iken iyiliği ve cömertliği başkasına yapanlar...
Amirine karşı hakkı söylemesi gerekirken susan, susması gereken yerde konuşanlar...
Yüzündekilerle içindekiler aynı olmayan ve çok yüze sahip olanlar...
Gazete köşelerinde kalemini patronunun kılıcı yapan ve hakkın karşısında susan kalemşörler...
Kitabında insanları haktan ve ilahi teklikten uzaklaştırıp çokluğa köle yapan sorumsuz şair veya yazarlar...
Sesinde ve rolünde insanları arzunun kölesi yaparak hakikatten yüz çevirten şöhret sahipleri...
Konuşurken kahkahası arzuya dönüşen, 32 dişin arasındaki her türlü kiri görülen ve konuştuklarının da çoğu yalan olanlar...
Ticaretinde doğru malı vermeyen, ölçüyü ve tartıyı kaçıran aynı zamanda hak etmediği kârı kazananlar...
İş yerinde çalıştırdığı işçilerin sadece emeğini değil aynı zamanda kazandıkları kâr paylarını da vermeyen patronlar...
Havaalanında veya her türlü yolcu taşıma yerlerinde birden fazla kişiye aynı bileti satanlar...
Marketteki yumurtayı alıp eve götürerek pisleyen ve daha sonra onu pazarda köy yumurtası diye satan pazarcılar...
Hasılı kelam bizi aldatanlar, bizden değildir...
Bu aynalarla kendimize baktığımızda acınacak halimiz görülür. Sağlıklı bir toplum olmanın yolu da bulunmuş olunur. Başkasının acısını hissetmeden evvel de kendi gerçekliğimizle yüzleşiriz.