Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Aynadan Hakikate

Hüsn ü Bayramdı. Güzel bir bayram hediyesiydi zemheri soğuğunda Üstad için. Hem ümmetin de bir güzel bayramıydı. Kendisinin en güzel bayramı ise ümmetin ittihadı olacaktı.

Ömrünün baharında vatanının kışında sığınmıştı asrın sahibinin sinesine. Onun gibi sığınanların belki de en masum ve yaşı küçük olanıydı. Sığındığı sinenin ne büyük bir eziyet ocağı olacağını bilmeden veya kendisine bildirilmeden oradaydı.

Gayreti yüce, aklının hikmeti derin, bedeninin mukavemeti de bütün eziyete mukabele edecek bir dayanıklılık taşıyordu. Çünkü o nasıl bir sineye sığındığını artık biliyordu.

Yıllar onu sarmaladı, o yılları kovaladı. Mutlak hakikatin Allah (c.c.) en büyük muştucusunun Efendimiz (s.a.v.) bu asırdaki münadisinin de üstadımız (r.a.) olduğunun farkındaydı o küçük yaşlarında.

Hapisler, sürgünler ve daha nice eziyetler, onu kitaptan ve kitapla var olmaktan alıkoyamadı.

Sessiz kaldı sığındığı sinede. Öne çık(artıl)madı diğerleri gibi. Yaslandığı sinenin Kur’an ve Sünnet uğrundaki fedakârlığı, içten içe bir hal oluşturan kor ateş gibi yaşantı oluşturdu onda.

O sineye sığınan veya o asrın sahibinin etrafındaki fedakâr halkalardan olanların her birinin kaybında o daha da yaklaştı kitaba ve meşveretin ruhuna.

Ve bir gün geldi sığındığı sineye de emri hak vaki oldu. O da diğerleri gibi sıcak, sinesiz kaldı. Muvakkat firak acısından sonra hemen hikmetin en yüce parıltıları olan Nur Risalelerine sarıldı diğerleri gibi.

Ne bir ihtilafın parçası, ne de hüznün yoldaşı oldu. İhtişam ve debdebeden uzak, imanın halvetinde hep hakka yakın yaşamayı tercih etti. Üstadın ifadesiyle meziyetin varsa hafâ türabında kalsın; tâ neşvünema bulsun düsturuna tabi oldu.

Asrın siyasetinden uzak, imanın hakikatine yakın, tevhid ve sünnetin istikametinde büyüyen nur deryasının pusulası ama bilinmeyen pusulası gibi olmaya başladı.

Bu defa üstadının kitaplarının sinesine sığındı. Orada ısındı ve asrını ısıtmak için hikmetin kapısında bende oldu.

Ne hazindir ki üstadının sinesine beraber sığındıkları inciler de tek tek üstadının olduğu aleme yolculuk etmeye başladılar. Her bir ayrılış onun belini büktü ve sesini kıstı.

Küçük olmak ve uzun yaşamak dostların ve dava arkadaşlarının her birisinin acısıyla yüzleşmek demektir. İşte bu sökün eden acılar ve birbiri ardı sıra gelen ayrılıklar hakikaten onun belini büktü; yüzüne hüzün, sesine de titreme aksettirdi. Lakin hak bildiği davadan ve sinesine sığındığı o asrın nurlarının hakikatinden zerre kadar taviz vermedi. O hep ortak aklın ve Kur’anî şuranın takipçisi olmaya gayret etti.

Ömrünün son yılları hem çok acıyla hem de hikmet dolu hallerle geçti Hüsn ü Bayram Abi’nin.

İhtişamın ve debdebenin karşısında oldu.

Sade yaşamanın güzelliğini hayatında sundu.

Fitnenin ve isyan etmenin en büyük hasmı oldu.

İmana hizmet etmenin asrın en büyük ahlaki meselesi olduğunu, bu nedenle de bilinmenin yakıcı ateşinden ziyade sinesinde yetiştiği hakikatlerin talebesi olmanın şerefini hep taşıdı.

Onun hayali İttihad-ı İslamdı. Davası Kur’an peygamberi hazreti Muhammed, üstadı Bediüzzaman ve etrafında olanlar da sade ve samimi Müslümanlardı.

Maatteessüf bazı eşhaslar onu anlayamıyordu. Arada bir ekranda görülmesini yanlışa yoruyorlardı. Onun bu hareketinin sadece sinesine sığındığı o yüce davaya zarar gelmemesi için olduğunu fark edemiyorlardı.

Yıllarca görünmemesinin kaderi cephesi hakikatlere perde olmak yerine şeffaf ayna olma hayaliydi.

Sadelik ve sıradanlıktaki müstakim, mümin duruşu etrafının da huzurunu kaçırıyor ve onu bir kayıt altına almanın ıstırabını yaşatıyordu. Üstadın, O’nun için sarf ettiği varis ve vekil payesinin mutlak iman hizmetkarlığından ve ittihadı tahakkuk ettirecek fedakârlıktan başka bir manaya gelmediğini yaşantısıyla aleme ilan etmek istiyordu.

Genelde bütün Müslümanlara, özelde Nur talebelerine gelecek her türlü bela ve musibete kendini pervane ediyor ve nihayette bunu hayatıyla ödeyerek ispat ediyordu.

Kaderin takdirini ümmetin felahı olarak niyaz ediyor ve ölümünün daha büyük hizmet etmesi için aklın imanın önüne geçmemesini ve tek kılavuzun Kur’an ve sünnet olduğunu her umumi buluşmalarda ilan ediyordu.

Hakka yürüyüşünün ve sevgiliye kavuşması, yolculuğunun da yaşantısı gibi sade olmasını ne çok isterdim.

Kaderin garip bir tecellisi olmalıdır büyük insanların anlaşılmaz olduğu galiba.

O, bu asrın muazzam iman davasının üstattan müminlere tevarüs eden son beşerî ayinesiydi. Umarım bundan sonra her daim hakikate ayinesiz ulaşmanın hukukunu muhafaza ederiz. İmanımızı ve istikamette oluş gayemizi aklımızın önüne geçirir, Kur’an ve Sünnet davasına daha liyakatli vaziyetler alarak Üstadın ve bütün talebelerinin ruhunu mesrur ve mesut ederiz.

Bu pandemi süresince vefat eden bütün ehli iman gibi sizin de ruhunuz mele-i a’lâ’nın sakinlerine misafir kabriniz de cennet bahçelerinden bir bahçe olsun.

Ölümünüz ümmetin ittihadına ve dahi bütün musibetlerin define vesile olsun inşallah.