Ayların Üç Güzeli
Güneş, dünya ve ay Allah’ın ayetlerindendir. Zamanın hesaplamasında dünya ile birlikte bu iki gök cismi öne çıkmaktadır. Dünyanın ayın (kamerin) etrafındaki dönüşünün zamanı, Kamerî takvimle sübut bulmaktadır. Dünya güneşin etrafında dönüşünü tamamladığında, bir yıllık süre ortaya çıkar ki; bu da İbrahimî geleneğin bir başka peygamberi Hz. İsa’nın (a.s.) doğduğu zamanı başlangıç kabul eden Miladî takvimi doğurur.
Her ne kadar Hıristiyanlık on yedinci yüzyılının sonuna kadar, pagan olarak gördüğü Aristo’nun ve akabinde Hıristiyan Batlamyus’un fikirleriyle oluşan dünya merkezli evren (âlem) anlayışını benimsese de güneş takvimini kullanmıştır.
Yahudiler, Müslümanlar gibi ay takvimini kullanırken, Hıristiyanlar ise, belki Roma devlet geleneğini birçok açıdan sürdürmeleri sebebiyle güneş takvimini takip etmişlerdir. Roma din geleneğinde ilah olarak güneş tanrısı Mitra’nın kabul edilmesi, bu takvimin kullanılmasında önemli bir etki yapmış olabilir.
Elbette doğuda da batıda da farklı uygarlıklarda, çeşitli zaman çizelgeleri ortaya çıkmıştır. Hz. Ömer’in, hicretin olduğu yılı ‘takvim başlangıcı’ kabul etmesiyle İslâm medeniyetinin zaman çizelgesi de başlamıştır.
Kültür ve medeniyetimizde, bir yılı oluşturan aylar içerisinde, bazı ayların diğerlerinden farkı bulunmaktadır. Bu farkı Kur’ân’da geçen ‘Haram Aylar’ ifadesiyle görmek mümkündür:
“Doğrusu Allah’a göre ayların sayısı, Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısına uygun olarak on ikidir; bunlardan dördü haram aylardır. İşte doğru olan hesap budur. O aylarda kendinize zulmetmeyin, müşrikler sizinle topyekûn savaştıkları gibi siz de onlarla topyekûn savaşın. Bilin ki Allah buyruklarına karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.” (Tevbe, 36)
Kan dökülmesi ve savaş yapılmasının yasak olduğu aylar, Zilhicce, Zilkâde, Muharrem ve Recep ayları, Allah’ın kesin bir hükmü olarak Kur’ân’da geçmektedir. Bu hükmün/ilkenin kaldırıldığını düşünenler de var ise de çoğu İslâm hukukçusuna göre ‘Haram Aylar’ bugün için de geçerlidir.
Kur’ân’da doğrudan ismen zikredilmeyen ‘üç aylar’ ise, ayların üç güzelidir. Kur’ân, bu aylardan ikisinin kutsiyetini, on birin ayın sultanı Ramazan ve ‘Haram Aylar’ içerisinde bulunan sulh ve salahın ayı Recep olarak belirtmektedir. Şaban ayı, ise -bazıları sıhhat ve senedi tartışmalı olsa da- hadislerde zikri geçmektedir.
Üç güzel ay, içinde onları aydınlatacak dört kandilin şavkıyla daha güzel bir hale gelmektedir. Ramazan’ın müjdecisi Recep ayında, üç ayların kapısı Regaip Kandili bulunmaktadır. Recep ayının kandil(ler)i tek geceyi aydınlatmaz. İkinci mübarek bir kandili daha vardır. O da üç ayların kilidi, aşkın makam ve ikramlara yükselişin gerçekleştiği Miraç Kandilidir.
Üç güzel ayın anahtarı ise, Berat Kandilidir. Berat kandili, üç ayların tam ortasında bir terazi gibidir. Üç ayların ikincisi Şaban ayının Berat Kandili, maddî ve manevî her şeyin tartıldığı bir denge gecesidir. Berat Kandilinin anahtarı, her kurtuluş ve felah kapısını sonuna kadar açar.
Maddî ve manevî kirlerden arınan ve ruh dinginliğine ulaşan mü’min, temiz beden ve ruhuyla Kur’ân’ın indiği güne, Ramazan ayının ‘meçhulü’ Kadir gecesinde ulaşır- ve o gecede Kur’ân’la buluşur-. ‘Meçhulde bereket vardır’ diyen ârifler, Ramazan’ın ruhaniyetine dikkat çekmektedirler.
İbadetler, zikirler, kıraatler, dualar, yakarışlar ve tesbihatlar, ayların üç güzelinde daha bir samimidir. Riya, kibir ve dalalet, bu aylarla bir araya gelmez. Nitekim ayların üç güzeli, muhasebe ve murakabenin yapıldığı doyumsuz zamanları bizlere yaşatır. Özeleştiri, tövbe, istiğfar, ‘kendimizi denetleme ve değerlendirme’ ayları ve geceleri, ruh ve bedeni tartan iman terazileridir. İnanç, üç ayları dinginleştiren bir mihenktir. Hakk ve bâtıl, zâhir ve gaip bu ayların pusulasıyla bulunur. Tevhit pusulası, üç ayların ayarını bize gösterir.
Ölümü talebi etmeyen Kerim Rasûl (s), Recep ve Şabanı bizim için mübarek zamanlar olarak bildirmektedir. Ramazana kavuşmak, var oluşu gerçekleştirmenin ifadesidir. İstikamet üzere olan mü’min, Yaratan’ın emrettiği üzere hakikat yolunun bir sefiri, neferi ve seyyahı olur. Zira o, Allah’ın Elçisi Hz. Peygamber’in (s) ümmetine katılmakla, Elçi’nin elçisi olmaya aday olmaktadır.
Allah’ın ayı Recep, Elçi’sinin (Rasûl’unun) ayı Şaban ve Rahman’ın kullarının (Peygamberi’nin ümmetinin) ayı ise, ayların şahı Ramazan’dır.
Tövbe, istiğfar, pişmanlık, özüne dönme zamanları, seneyi oluşturan on iki ayın üçünde daha bir bereketlidir. Tilavet, sevgi ve ta’zim, tefekkürle bu aylarda buluşur.
Hesaplaşma bu ayların tacıdır. Gönüllerin şenlendiği, kederin tarumar olduğu üç aylar, ilahî fırsatların ayıdır.
Hülasa, hakların sahipleriyle h(el)alleşilen bu aylar; vefa, rahmet, şefkat, merhamet, ibadet, tefekkür ve yenilenme aylarıdır.