Ayların Şahı
Ayların şahı Ramazan, bir anlamda pişme ve yanma ayıdır. Güneşin harareti, o kadar kızgındır ki, ramazan da bunu temsil eder. Bu ay ki, Hakk’ın narında ve nurunda yanarak, hamlıktan pişme ve kemâle erme sürecini bize yaşatır. Tıpkı ‘kızgın yerde yalın ayak yürümek’le yanan âbid, bu ateşle kalbe ruh taşır. Ramazan, narıyla günahları yakar, nuruyla gönüllere aşk doldurur.
Ramazan bir açıdan da ‘yağmur’ demektir. Rahmet suyuyla yeryüzü nasıl ki kirinden ve pasından paklanır, işte Ramazanla birlikte de yürekteki siyah noktalar, temizlenir, aklanır.
Hakk Teâla, bu aya şehr-i Ramazan olarak hitap eder. Ramazan’ın kardeşleri Recep ve Şabandır. Recep için Allah’ın ayı denildiği gibi, Ramazan ayı için de Allah’ın ayı denilmiştir.
Ramazan ayların hükümdarıdır. Vericidir, paylaştırıcıdır, dağıtıcıdır. İnsanları korur, güçsüze yardım eder, fakirin ihtiyacını giderir, garibi gözetir.
Hükümdarın tebaasını düşündüğü gibi, Ramazan da insanlara merhamet eder. Onları sarmalar, sevgisini ve aşkını verir. Bir dost gibi, kendisini özletir, hasrette bırakır. Vuslat yaklaştığında ise, gönülleri sevindirir, ruhları diriltir.
Recep ve Şaban, ayların hükümdarının baş vezirleridir. Her ne kadar Recep’in Allah’ın ayı, Şaban’ın peygamberin ayı, Ramazan’ın ümmetin ayı ifadesinin nebevî bir söz olarak aktarılsa da, Ramazan, kemâlatın zirvesi, kurtuluşun ve kuruluşun ayıdır.
Cennet nehirlerinden birinin ismi olan Recep, tefekkürle zihin ve kalbin meşgul olduğu kutlu aydır.
Şaban ise, tefekkürün üst derecesi olan teemmül ayıdır. Derin ve etraflıca içten düşünme zamanıdır.
Ramazan ise, varoluş ayıdır. Varoluş ve diriliş ayı ramazan, tezekkür zamanıdır. Arınma, temizlenme ve pişme şehr-i Ramazanda gerçekleşir. Kulluk ve ibadet, Ramazanın muhafızlarıdır. Kelam-ı Kadîm’in indiği şehr-i Ramazan, içinde ‘bin aydan daha hayırlı’ Kadir Gecesi’ne ev sahipliği yapar.
Ramazan ayının vezirleri, haram aylardır. Zilhicce, Zilkade, Muharrem ve aynı zamanda baş vezirlerden biri Recep, barış vakitlerinin insanlığa huzur taşıdığı aylardır. Bu aylarda; sulh, salah ve selamet, kan dökülmesi İlahî emirle yasaklanmıştır. Hak ve bâtıl, hidayet ve dalalet şehr-i Ramazanda ayrılır ve ayrışır.
Ramazanın tacı, oruçtur. Kalbin ve gönlün doyması, beden ve cismin hazdan mahrum kalmasıdır. Nefsi terbiye eden oruç, aynı zamanda ruhu da bedenden tahliye eder.
Nefsi terbiye eden ve ahlâkı güzelleştirerek bedeni arıtan oruç; infakı ve karşılıksız vermekle malı ve serveti temizleyen fitre ve zekât, ramazanın gülleridir. İlâhi âlemin kokusu ve Hakk’ın nefesi, bu kokuyu ruhlara üfler. Böylece beden/cisim temizlenir, zihin arınır, kalp dinginleşir, yakaza halindeki ruh, bi’setini (dirilişini) gerçekleştirir.
Ramazan’ın sembolü ve işareti hilaldir. Hilalin bir ucunda erdem, diğer ucunda haz vardır. Hilal mükemmelliğin ifadesi olan tamlığa ve daire şekline kavuştuğunda erdem ve takvayla, hazları yok ederek ruhu yetkinliğe kavuşturur.
Şehr-i Ramazanın iki güzeli, teravih ve itikaftır. Koruyucu zırh olan teravih, bedeni terbiye eder, gurur ve kibri başlardan alır, ayakların dibine Hüda’ya kulluğa ve secdeye yöneltir. Azgınlık ve ucup, toprakla buluşur, alın hakikî Mabud’una kavuşur.
Ruh ve beden hakikat âlemine yolculuğa çıkar. Bu ilahî seyahat, itikafla gıdasını elde eder, güç kazanır, muhkem ve güvenli olur. İtikaf; kelam (söz), taam (yemek) ve menamın (uyku) denge kazanıp, hazzı ve nefsin azgın güçlerini yenmesidir.
Hâsılı, şehr-i Ramazan, tefekkür, teemmül ve tezekkür ayıdır. Beden ve ruh hakikî kurtuluşunu, inşa ve ihyâsını bu ayda gerçekleştirir. Hakikat kapılarında melekler, delalet kapılarında şeytanlar beklemektedir. Meleklerin rehberliğinde ruhu seyahate çıkarmak, hakikat âlemine ulaşmanın en sağlam yoludur.