Ayhan Songar
Bir dalda derinleşen, bir sahada genişleyen ilim, kültür ve sanat adamları vardır. Ama bazıları da kendi alanlarında tanınır, belli bir şöhrete kavuşurlar lakin bu onlara yetmez, onlar farklı ilgi alanlarına da sahip olurlar. Değişik mesleklerde veya sanatlarda da başarılı olurlar. İşte geçmişte bu çok yönlü kişilere "hezarfen" denilirdi. Yani bin hünerli. Ayhan Songar da kanaatimce 20. yüzyıl Türkiye'sinin hakiki 'hezarfen'lerindendi.
Onun hekimliği, psikiyatri sahasında yaptığı yenilikler çok. Herkesin az çok adını duyduğu, kendisine hürmet ettiği bir şahsiyetti Songar. Cerrahpaşa Hastanesi'nde kurucusu olduğu Psikiyatri Ana Bilim Dalı'nın 34 yıl Başkanlığını yapmıştı. Hocası Mazhar Osman da öyle bir şöhreti yakalamış bir simaydı ve nükteleriyle edebiyatımızı renklendiriyordu. Hatta biraz aklından zoru olanlara "tam bir mazhar Osmanlık" derlermiş. Hocasının tahtına oturan ve hakiki bir hayrül halef olan Songar da ömrü boyunca tek başına bir şifahane olarak çalışmıştır. Yusuf Tuna bir şiirinde, "Gülünmeyecek söze gülüyoruz, / Tam Ayhan Songar'lık bir toplum olduk." demiştir.
Laleli'deki muayenehanesini bilirdim. Gece geç saatlere kadar orada hasta bakardı. Onu tanıyamayan bazı kişiler, gece geç saatlere kadar çalışmasını bir 'hırs' olarak telakki etmişler ve yanılmışlardır. Çünkü Ayhan Hoca hırslı ve paragöz bir insan değil aksine çok çalışkan ve gayretli bir insandı sadece. Başkaları gibi tembellik etmez, her dakikanın, her saniyenin Allah'ın kullarına birer emaneti olduğunun idrakinde çalışırdı. Himmetliydi. Vefatından sonra yaklaşık 30 öğrenciye burs verdiğini duyanlar şaşırdılar. Ayhan Hoca işte böyle cömert bir şahsiyet, başkalarını düşünen bir ahlak ve fazilet adamıydı.
Ayhan Songar maneviyata inanan bir hekimdi. Manevu00ee telkinlerin hastalar için çok önemli olduğunu bilir ve bunu uygulardı. Hastalarına Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi'ni hediye edermiş. Prof. Dr. Mustafa Nutku, Ayhan Hocanın yakalandığı kanser hastalığının ilerleyen zamanlarında ölüm döşeğinde okuduğu kitabın, yanından ayırmadığı Hastalar Risalesi olduğunu söylüyor.
Ayhan Songar bir hezarfendi. Çok güzel fotoğraflar çekerdi. Bunların bir kısmı tanınmış şair, yazar ve ilim adamlarına ait olurdu. Necip Fazıl'ın da böyle güzel bir fotoğrafını çekmiş, üstat da fotoğrafın altına "Ruhumun fotoğrafını çeken Ayhanıma" sözlerini yazmıştı. Türkiye'de çağdaş psikiyatrinin kurucuları arasında olmakla birlikte bir çok hayırlı müessesede aktif olarak çalışıyordu. Türkiye Yeşilay Cemiyeti'nin Genel Başkanlığı'na seçilmişti. Başkanlığını merhum Ahmet Kabaklı'nın yaptığı Türk Edebiyatı Vakfı'nın kurucuları arasındaydı. Her zaman Kabaklı Hoca ile birlikteydi. Aydınlar Ocağı, Türkiye Milli Kültür Vakfı gibi kültür ocaklarının da kurucuları arasında bulunuyordu.
Ayhan Songar edebiyata bilhassa şiire çok meraklıydı. Fuzuli'den Necip Fazıl'a kadar bütün meşhur şairlerimizi ve onların iyi şiirlerini çok iyi biliyordu. Türkçede yapılan dil katliamına şiddetle karşı duruyordu. Müziğin hastaların tedavisinde etkili olduğunu iyi biliyor, Viyana'da Musiki Psikolojisi dersleri veriyordu. Nevzat Atlığ'ın yönettiği Devlet Klasik Türk Müziği korosunun AKM'deki konserlerini ise hiç kaçırmıyordu.
Adli Tıp Kurumu'nda uzun yıllar görev yapan Prof. Songar, bir dönem TRT yönetim kurulu üyesi oldu. Tercüman gazetesinde 1986 yılında başladığı haftalık köşe yazılarını Türkiye gazetesinde devam ettirdi. 1989'da önce haftalık, 1991'den 1997'ye kadar da günlük yazdı. Köşesinin adı 'sohbet'ti. Hakikaten okuyucularıyla adeta sohbet ediyordu. Öyle sıcak, samimi ve insanı etkileyen yazılardı. Bir çok dergide yüzlerce ilmu00ee makalesi yayımlandı.
Ayhan Hoca'yı 1980'lerde tanıdım, Türk Edebiyatı Vakfı'nın Yeşilay İşhanı'ndaki merkezinde, Aydınlar Ocağı toplantılarında, Yeşilay meclislerinde ve bir çok kültür sanat mahfilinde gördüm, dinledim. Genelde akranlarıyla konuşur, yakından tanımadığı kişilere ise mesafeli duruyordu. Kabaklı Hoca'nın adeta sağ koluydu. Zaten vakfın ikinci başkanıydı. Doktor olan eşi Reyhan Songar Hanımefendi ile Çarşamba sohbetlerinin vazgeçilmez ikilisiydi.
Müziğe ilgisi büyüktü, sazlardan ud çalıyor, güfte yazıyor, beste yapıyordu. Ancak Hocaların Hocası Ayhan Songar'ın şüphesiz mu00fbsiku00eemize en büyük hizmeti, Dr. Rahmi Oruç Güvenç gibi dünyaca tanınan bir sanatkarı milletimize kazandırmak olmuştur. Güvenç'in Cerrahpaşa'da yanında doktora yapmasını sağlamıştır.
Ayhan Songar'ın hayrül halefi ve yürüdüğü ulu yoldaki takipçisi yazarımız Prof. Dr. Sefa Saygılı bir vefa adamıdır. Hocasının vefatından sonra Ayhan Songar isimli güzel bir eser hazırladı. Eserde, büyük hekimimizi tanıyanların intibaları, hatıraları, duygu ve düşünceleri ile makalelerinden bir seçme bulunuyor. Sefa Hoca'nın teşvikleriyle Ayhan Songar için TZK Kültür Merkezi'nde çok güzel bir toplantı yapmıştık. Songar, 1981'de neşredilen Çeşitleme isimli eserinde muhtelif konulardaki düşüncelerini toplamıştı.
Türk Edebiyatı Vakfı Ayhan Songar'ın hatıralarını Ruh Hekiminin Hatıraları adıya yayımladı. Kitapta Neyzen Tevfik, Mazhar Osman, Fahri Celal Göktulga, Peyami safa, Nihad Sami Banarlı, Yahya Kemal, Fethi Gemuhluoğlu, Necip Fazıl, Faruk Kadri Timurtaş, Erol Güngör,Nevzat Atlığ ve Mehmet Kaplan ile ilgili çok ilginç hatıralar var. Songar, eserine Necip Fazıl'ın "Boş Dünya" isimli şiirini almış. Adı geçen geçen bütün büyüklerimize rahmete vesile olması dileğiyle şiiri sunuyorum: "Gittileru2026 / Bana dünyam / Birdenbire boş geldi / Seçilmez oldu eşyam / Odalarım loş geldi / Gözlerim Müebbed7de; / Günü gelir elbet de / Gelir, Melek nöbette / Safa geldi hoş geldi!"
Neredeyse dört saat uyku ile yetinen, her gün yaklaşık 20 saatini çok sevdiği milletine hasreden fedakar bir alperendi. Mümtaz bir ilim, fikir ve sanat adamıydı. Bir ulu gönül sahibi, bir mefku00fbre taşıyıcısı, bir ışık adamdı. Milletinin değerlerine bağlı, inançlarına saygılı bir münevverdi. Dini bütün bir kişi olduğunu çevresindeki bütün dostları yazıyor, anlatıyorlar. Allah'ın rahmeti, mağfireti hep üzerinde olsun. O güzel insanı hiçbir zaman unutmamalıyız.