Ayasofya'daki Mesaj
Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve Müslümanları hep büyük birlik için teşvik eden Hz. Peygamber’in (sav) Kâbe’de kırdığı, parçaladığı putların yerini maalesef günümüzde başka putlar almış görünüyor. “Lâ ilâhe illallah” yani Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur kelimesi İslam olmanın giriş kapısı oysa! Herkes kendi meşrebine, mezhebine, düşünce sistemine, önderine göre hareket ederse, “Cami” dediğimiz kavramın içi boşalmış olur. Bu tarz Müslümanlar kendi/leri/ne ait “mescid”lerinde “takılmaya” devam ederlerse, şeytanın dünyadaki yansıması olan siyonist-emperyalist sömürünün zalimce düzeni en başta Müslümanları olmak üzere tüm insanlığı sömürmeye devam eder gider!
1453 yılında Mehmed-i Sânî’nin Kostantinepolis’i fethederek, İstanbul yapmasıyla beraber Fatih Sultan Mehmed eski yönetimin ve arkaplanda tüm Batı dünyasının en önemli mabedini “Cami”ye tahvil ederek, şu mesajı veriyordu. Neydi o mesaj: Biz cihan devletiyiz. Bu aslında dünyanın merkezinin de burası olduğunun yüksek sesli bir ilanıydı. Ayasofya minarelerinden okunan her ezan bunun bir göstergesiydi.
Ayasofya sadece bir ibadet mekânı değildi. Alınlar burada sadece secdeye varmıyordu. Her büyük cami gibi, Ayasofya da müştemilatı olan bir yapıydı. İlim irfan merkezi olan medreseleri vardı. Beyinler ve gönüller ilim ve irfanla dolduruluyor ve alınlar bu şekilde secdeye varıyordu.
Ayasofya, 1935 yılında tuhaf ama belki de “olması istenen” bir kararla müzeye çevrildi! Bu aslında Türk tarihinin, Türk Devlet felsefesinin eskiden beri devam ettirdiği ve herkesi, her kesimi bir araya getirme, bir arada toplama ve yönetme yani “büyük birlik” uygulamasından vazgeçtiğinin de üstü örtülü ve de kısık sesli bir ilanıydı.
Müze kararından sonra, camideki Kazasker Mustafa İzzet Efendi’nin büyük bir özenle ve maharetle yazdığı o muhteşem celi sülüs levhalar da çıkarılmak istendi ama “kapı”lar buna izin vermedi! Bugün Ayasofya’da ezan okunuyor, imam ve müezzin de atandı. Harim kısmında namaz da kılınıyor. Yani “kapı”lar açılması gereken “doğru yön”de açıldı artık. Bakalım günümüz Türk Devleti kadim gelenekte olduğu üzre, farklı sosyal dokuları “cami”de toplayıp, “büyük birliği” yeniden kurabilecek mi? Eğer bu yapılabilirse, işte o zaman başta tüm mazlum Müslümanlar olmak üzere, tüm dünya mazlumları için güneş yeniden doğacak ve her yeri olması gerektiği gibi ışıtıcak, ısıtacak: Adaletle, merhametle ve sevgiyle… Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler..