Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ayasofya, Kadir Mısıroğlu ve Recep Tayyip Erdoğan

Bir pazartesi akşamı, Çengelköy Yıldırım Beyazıd Cami’sinin emekli imam-hatibi Kurra Hafız değerli Mustafa Demirkan Hoca’nın davetine icabet ediyorum. Caminin külliyesi içerisinde, Türkiye’nin her bölgesinden hafızlık için gelen öğrencilerin okuduğu Kur’ân Kursu’nun yemek salonunda iftar açılıyor.

İftarın ortasına doğru, başında fes, elinde baston, hafif sakallı, gözleri parlak, yaşına rağmen (sonradan öğrendiğime göre seksen dört) dinç görünümlü, belki biraz asabi çehreli bir zat teşrif etti. Bu, şimdiye kadar hiç tanışmadığım ama, ortaokul ve liseden beri hemen bütün kitaplarını okuduğum, bizlere tarih ve özellikle de yakın tarihi belgeleriyle anlatan ve sevdiren Kadir Mısıroğlu’dan başkası değildi. İftar bitmiş, çay safhasına geçildiğinde, hemen üstat Mısıroğlu’nun yanına iliştim. Konuşmaya ve tartışmaya başladık. Sorularım ve söylediklerimle zaman zaman sinirlendirdiğim Mısıroğlu’nun, neredeyse elinde tuttuğu asasının hedefi olacaktım.

Başlangıçta zannedersem beni ukala bir üniversite hocası olarak düşündü. Ciddiyetimi ve kendisinin kadim bir okuyucusu olduğumu anlayınca sinirleri yatıştı. Osmanlı’nın yıkılışı, Yeni Cumhuriyet’in kuruluşu, onu kuran kadro, Mehmet Akif, vs. konularını konuştuk ve tartıştık. Düşüncelerimi teyit için sorduğum bir soruya, en son çıkardığı kitabı (Kırk Görgü Şahidinden Naklen Benden Tarihe Haberler, Sebil yay., İstanbul 2016), dışarıda bulunan aracından getirterek, açtığı sayfayı okumamı istedi. Kitabı imzalamasını söylediğimde, yanında imza kaleminin olmadığını, Üsküdar Doğancılar’daki Vakfına gelince imzalayacağını ifade etti.

816 sayfalık kitabı okumadan gitmedim, Kadir Mısıroğlu’nun yanına. Kitabın okumasını bitirince, aldığım notlar ve sorularla kapısını aşındırdım. Aslında saat 15.00’ten sonra ziyaretçileri kabul ediyordu. Ancak ben kalabalık ortamda fazla konuşamayacağımızı düşünerek bir saat önceden gittim; tabii ki o, erken gelmemi sorguladı. Zira o vakte kadar çalıştığını söyledi.

Lozan Zafer mi Hezimet mi? kitabını lisede okuyan birisi olarak, gündemde tartışılan bu antlaşmanın 2023’te biteceğine ve Ayasofya’nın açılacağına dair haberleri hatırlattığımda (hediye ettiği kitabın üzerindeki imzasının tarihi 2.2.2017), ‘Lozan’ın belirli bir tarihle mukayyet olmadığını’ söyledi. O, Türkiye’nin tam istiklal ve istikbalinin tarihini 2053 olarak öngörmekteydi. Bu arada Ayasofya ile ilgili bir anekdotu anlattı. Anlattığı hem Ayasofya ve onu ibadete açan Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili olduğu için önemliydi.

Gözyaşları içinde müze olmaktan çıkarılışına ve ibadete açılmak için Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrine dair kararnameyi ve onun resmi gazetede yayınlandığına tanık olduğumuz Ayasofya’nın yeniden cami olarak hizmet vermesini gerçekleştiren, tek kişi/lider/başkan Recep Tayyip Erdoğan’dır. Elbette açılması için uğraşan, gayret eden, dua eden sayıları milyonları bulan gönüllüler bulunmaktadır. Ancak bu cesaret ve dirayeti gösteren ve bütün ulusal/uluslararası tepki, muhalefet ve tazyiki göze alan ve muhatap olan Erdoğan’dır. Seksen altı yıl içerisinde, onun makamında bulunup da, cesaret edip Ayasofya Camisinin açılışını gerçekleştiren, sadece o olmuştur.

Kadir Mısıroğlu gibi cesur ve korkusuz bir tarihçi ve hukukçu bile, yukarıda bahsi geçen görüşmemizde, kendisinin nasıl temkinli olduğunu bizzat bendenize anlattı. Mısıroğlu’nun anlattıklarını, bugün önemine binaen aktarmak istiyorum:

Devlet Başkanı Erdoğan’ın daveti üzerine tarihçilerin bulunduğu yemekli bir mecliste, birisi (yanlış hatırlamıyorsam Yavuz Bahadıroğlu) Tayyib Bey’e: ‘Niçin Ayasofya’yı ibadete açmıyor sunuz?’ diye sordu. Ben hemen atıldım, elimi masaya vurdum: ‘Sakın açma’ dedim. Ben açılmasını istemiyor muyum? Elbette istiyorum. ‘Bu kadar gerginliğin ve yükün üzerine bir de bu yükü alma. Bu kadar önemli bir olay, aceleye gelmez. Gelecek tepkilerin ortaya çıkaracağı baskının fazla olacağını vurguladım. Onun da vakti gelecek. Onu, muhalefet ve itirazları giderecek güce sahip olacağın gün açarsın’ dedim. (Ayrıca bkz. https://www.youtube.com/watch?v=s2gbxirGf2Q-1 Şubat 2017)

Anlatılanlar göstermektedir ki, lider ve başkan olmak için, siyaset filozofları ve düşünürleri, bilgelik ve adaletle birlikte, onlar kadar önemli olan ‘cesaret’ erdemini söylemeyi asla ihmal etmezler. Eflatun, Aristo, Fârâbî, Maverdî, Gazâlî, İbn Rüşd ve İbn Haldun gibi siyaset teorisyenleri, Başkan’ın cesur olmasının mutlaka altını çizerler.

Gösterdiği dirayet ve cesaretle Recep Tayyip Erdoğan, zincirli olan Ayasofya (Kutsal Bilgelik) Cami’sinin kapısını ve kalbini, Allah’a, Peygamberlerine ve Ahirete inanan herkese açmıştır. Teşekkürler Sayın Başkan…