Ayasofya Bir Egemenlik Meselesidir!
Kim ne derse desin, kim neye inanırsa inansın Türkiye bir İslam ülkesidir. Halkının büyük çoğunluğu öyle ya da böyle Müslümandır. Bu topraklar Müslüman kanlarıyla sulanmıştır ve evelallah ebediyete kadar bu topraklarda İslam payidar olacaktır. Toplum ne kadar sekülerleşirse sekülerleşsin, İslami hayat ne kadar azalırsa azalsın İslam, bu ülkenin ana mayasıdır. Gün gelecek aslına dönen her şey gibi bu millet de aslına dönecek ve bir gün esas kimliğine daha fazla sahip çıkacaktır.
İçinden geçtiğimiz zaman tüneli bir savrulma ve sersemleme dönemidir. Osmanlı’nın parçalanmasından sonra ümmetin son umudu olan Anadolu toprakları işgal, savaş ve parçalanma ile karşı karşıya kalmış, bu büyük millet toprağını, vatanını emperyalistlere teslim etmemiş, canını dişine takarak bu topraklardaki varlığına sahip çıkmıştır.
Cumhuriyet kurulduktan sonra her ne kadar bu milletin değerleri ve kökleriyle olan ilişkisi kökünden kesilmeye başlanmışsa da milletin ma’şeri vicdanı buna müsaade etmemiş, ülkenin irfan ve sağduyu sahibi insanları dinine, inancına değerlerine kellesinden olmak pahasına da olsa sahip çıkmıştır. Tek parti zulmünde dahi insanlar ahırlara kapanarak Kur’an tedrisatı yapmaya devam etmişler, baskın yememek için geceleri mum ışığında bir araya toplanmışlardır.
Din, tarih, kültür ve geçmiş, ta Tanzimat’ta başlayan hücumlarla örselenmiş, Cumhuriyet döneminde bu durum maalesef zirve noktasına ulaşmıştır. Tek parti döneminde din-devlet ilişkileri ve toplum-devlet ilişkileri tam bir felakettir. Ayasofya da tam böyle bir süreçte ibadete kapatılmıştır. Atatürk’ün onayı olmadığı halde ve Atatürk’ün kararı olduğu bahsedilen belge sahte olduğu halde Ayasofya bir katakulli ile müzeye dönüştürülmüştür.
Adına ister kılıç hakkı deyin ister başka bir şey, ne derseniz deyin, Ayasofya Fatih Sultan Mehmed Han’ın tapulu malı -bu noktaya dikkat!- ve vakfı olan bu cami Müslüman Türk milletine ve Alem-i İslam’a bırakılmış bir mirastır. İstanbul’un fethedildiğinin ve bir İslam şehri haline getirildiğinin en büyük vesikasıdır. Ayasofya’nın cami olarak kullanılmaması fethin hatırasına gölge düşürmektedir.
İşte efendim Yunanlılar ne dermiş? İşte efendim Batılılar ne dermiş? Ayasofya’yı yeniden ibadete açarsak bizi AB’ye almazlarmış. Varsın almasınlar, varsın ne derlerse desinler! Megalo İdea peşinde koşan hayalperestler önce Yunanistan ve Bulgaristan’da diskoya ve meyhaneye çevrilen camilerin hesabını versinler. Kimliklerini zorla değiştirdikleri, öldürdükleri insanların hesabını versinler.
Endülüs’ten bütün insanlığa miras kalan Kurtuba Camiinin içine hiç utanmadan kilise inşa eden ve orada İslam’ın izini cebirle, yamyamlıkla ortadan kaldırmaya çalışan ve içimizde de temsilcileri bulunan müflis zihniyetin Ayasofya hakkında ağzını bile açmaması gerekir. Makedonya’da, Fransa’da, İtalya’da, Yunanistan’da İslam’ın izlerini silmeye kalkan bu barbar zihniyet yüzyıllar boyunca insanlık alemine adaleti, şefkati, merhameti öğretmiş bir milletin çocuklarına ayar vermeye kalkıyor!
İşte tam da bu yüzden Ayasofya yeniden tamamıyla ibadete açılmalı, gelecek tepkinin boyutları ne olursa olsun, kapısına mühür vurulmuş bu ulu mabed yeniden Alem-i İslam’ın bir egemenlik simgesi olarak hak ettiği fonksiyona kavuşmalıdır. Evet Ayasofya hem genç Türkiye Cumhuriyeti hem de Alem-i İslam için bir egemenlik sembolüdür. Ayasofya bütünüyle (az bir kısmında namaz kılınması yetmez) ibadete kapalı olduğu müddetçe bu topraklar üzerindeki egemenlik hakkımız da tartışmalı hale gelecektir. Bu yüzden Ayasofya aynı zamanda siyasi bir konudur.
Cesur olmak zorundayız. Alem ne derse desin, içimizdeki gevurlar hangi gerekçelerle karşımıza dikilirse dikilsin, bedeli ne olursa olsun Ayasofya ibadete açılmalı ve esaret zincirinden kurtarılmalıdır. Mevcut siyasi iradeye düşen bilim adamlarını, STK’ları, tarihçileri arkasına alarak büyük bir siyasi kararlılıkla artık zamanı gelmiş ve geçmekte olan bir adımı atmalıdır. Şimdi tam zamanıdır.