Ayasofya, ah Ayasofya
Dün Fetih Suresi okundu Ayasofya’da… Nasıl içten, nasıl hüzünlü, nasıl mukaddes bir sesti o Ayasofya’nın kubbesinde çınlayan… Ayasofya’nın içine girilmedi belki ama önündeki geniş meydanda Cuma namazı kılındı. Zaten tüm camilerin dışında kılındı Cuma…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen hafta yaptığı açılışla Yassıada’yı yıllarca hüzünlü şekilde durduğu yaslı ada konumundan çıkarıp Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na dönüştürdü. Türk Milleti’ne 1950 – 1960 yılları arasında, eskiye göre altın bir çağ yaşatan Menderes ve arkadaşlarının ruhunu şad ettik.
Yassıada’da yargılanan sadece Devlet Başkanı, Başbakan ve Meclis üyeleri değildi. Yassıada’da Türk Milleti yargılandı. Hukukla değil, silah zoruyla yüzde 57 oy almış milletin temsilcileri mahkûm edildi. Menderes’i seversiniz veya sevmezsiniz, ama O, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan Türk milletinin gönlünde “Demokrasi Şehitleri” olarak yerlerini aldılar.
Şimdi sıra İstanbul’u fethederek köhnemiş çağı geride bırakıp dünyada yeni bir çağ değil yeni bir çığır açan Fatih Sultan Mehmed’in ruhunu muazzez kılmaya, Ayasofya’yı yeniden asırlarca ifa ettiği asli görevine, camiye dönüştürmeye geldi sıra…
***
Ne kadar eleştirilerse eleştirilsin. Yiğidin hakkını yiğide vermekte fayda var. Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’un Anadolu yakasının mabedsiz görünümünü iki ihtişamlı cami ile değiştirdi. Biri Ataşehir’de yapılan Mimar Sinan Camii’dir. Diğeri Çamlıca Camii… Bu camiler ibadet amaçlı olmanın ötesinde, tıpkı Ayasofya gibi, Süleymaniye, Selimiye ve Sultanahmet gibi milletin gönlünde yükselen, sembolik özelliği olan abidevi eserlerdir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük eseri ise, Çamlıca Camii değil, Taksim Camii’dir. Taksim, sembollerin mekânıdır. Konsoloslukların, kiliselerin, azınlıkların, Levantenlerin mekânıdır. İsmet İnönü’nün buradaki devasa Osmanlı kışlasını yıktırıp gezi alanına dönüştürdüğü mekân artık sembolik bir camiye kavuşmuştur. Bu da, Osmanlı’nın azınlıklara terk ettiği eski adıyla Pera, yeni adıyla Beyoğlu’na Türk İslam medeniyeti sancağının dikilmesinin adıdır.
Meydandaki köhne dükkanların yıkılıp kilisenin de ortaya çıkarılması ile Taksim, dinsizliğin, din düşmanlarının değil, tüm dinlere saygının merkezi olacaktır.
***
Bundan tam 567 yıl önce Osmanlı’nın genç padişahı Sultan Mehmet, Dolmabahçe kıyılarından karaya çıkardığı gemilerini yağlı kalaslar üzerinden kaydırıp Taksim’den yürüterek Kasımpaşa’da Haliç’e indirmişti. Bırakın İstanbul’un fethini, sadece bu olay bile deha seviyesindeki o padişahın gücünü ve harp sanatındaki ufkunu anlatır.
1453’te Haliç’i gemilere kapatan zincirlerin halkaları, şimdi Arkeoloji Müzesi’nde ziyaretçilerine koca bir tarihin kalıntıları olarak işte o dehanın ışıltılarını yansıtır.
İstanbul’u fethederek “Fatih” unvanını alan genç padişah Sultan Mehmed, hem Allah resulünün müjdesine mazhar olmuş, hem de sırf bu fetih için 80’li yaşlarında üşenmeden Medine’den kalkıp Haliç kıyısına kadar gelen Peygamber Efendimiz’in mihmandarı Ebu Eyyub El Ensari Hazretleri’nin de ruhunu şad etmiştir.
Sultan Mehmet, 6 Nisan 1453 tarihinde başlattığı 53 günlük kuşatma sonucunda bin yıllık bir medeniyetin başkenti olan İstanbul’u 29 Mayıs 1453 tarihinde fethetmiş, ilk Cuma namazını 1 Haziran 1453'te kılıç hakkı olarak camiye çevirdiği Ayasofya'da kılmıştı.
Namazı, Fatih Sultan Mehmed adına hocası Akşemseddin Hazretleri kıldırmış, hutbeyi de Sultan Mehmed adına okumuştu. Bizans döneminde Ayasofya kubbesinin melekler tarafından taşındığına ve korunduğuna inanılırdı. Dünya tarihinin gördüğü en büyük mimar olan Sinan, Ayasofya’ya yaptığı payandalar ve iki minare ile bu mabedi ölümsüz kılmıştır. Sıra, mükemmel akustiği ile Ayasofya’da okunacak ezanın İsrail’den ABD’ye, Yunanistan’dan AB’ye yankılanmasına geldi artık.