Ayasofya 15 Temmuz’da ''Yeniden Cami Olur'' İnşAllah!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Kasım 1934 tarihinde “müze”ye dönüştürülen Ayasofya’nın “Yeniden Cami Olması”nın temini için Danıştay Kararı’nın beklendiğini belirterek, “O karar verildikten sonra atılması gereken adım neyse bu adımlar da ona göre atılır.” demişti.
Bugün 2 Temmuz.
Büyük Gün!..
Danıştay 10. Dairesi toplanıyor.
Heyet bir karar verecek ve bu karar 15 gün içinde ilan edilecek.
Daha önce, “Ayasofya’nın yeniden cami olmasına”, “hayır” diyen Danıştay bu sefer farklı bir karar verir mi?..
Bir vakitler, Türkiye için Avrupa Birliği olmazsa olmazdı, bundan dolayı da “siyasi irade” konunun üzerine gitmekten imtina ediyordu.
Bugün, Avrupa Birliği anlamını büyük ölçüde yitirmiş durumda.
Danıştay’dan çıkacak kararın ne yönde olacağını bilemeyiz;
“Oraları” yakından tâkip eden “uzmanlar”, büyük ihtimalle “ret” kararının çıkacağını söylüyorlar.
Bununla birlikte, “Ret kararı çıksa bile bu konuda yetkili olan idaredir. Konu yargının konusu değildir. İdare isterse, bir kararname ile Cami’ye çevirebilir” gerçeğinin altını çiziyorlar.
Tekrar edelim;
Sayın Erdoğan, “Danıştay kararını verdikten sonra atılması gereken adım neyse, bu adımlar da ona göre atılır.” demişti.
Atılması gereken adımın ne olduğu belli.
Hz. Peygamber’in (S.A.V.) müjdesine mazhar olmuş Rahmetli Fatih Sultan Mehmet Han, 1934’de Camimizi müzeye çeviren “ekip” ile sonradan gelenler için söyleyeceğini söylemiş zaten.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, canlı yayında “Ayasofya kesinlikle uluslararası mesele değildir” dedikten sonra…
Yani…
“Ayasofya bizim içişimizdir, Bağımsız Bir Devlet olarak onu istediğimiz an açarız, buna da kimse karışamaz” dedikten sonra…
Ulu Hakan Fatih’in Vakfiyesi’ni göstermişti…
Vakfiye “günlük dile” tercümeyle,
“İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kimler bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse…” diye başlıyor…
Ve şöyle devam ediyor:
“En büyük haramı işlemiş ve günahları kazanmış olurlar! Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, AZAPLARI HAFİFLEMESİN, ONLARIN HAŞR GÖNÜNDE YÜZLERİNE BAKILMASIN! KİM Kİ, BUNLARI İŞİTTİKTEN SONRA HÂLÂ BU DEĞİŞTİRME İŞİNE DEVAM EDERSE…”
Sonuç;
“Allah’ın Azabı onlaradır.
Allah işitendir, bilendir!””
*
Evet…
Yapılması gereken belli.
Mesele zamanlama meselesi.
Uzatmanın ne mânâsı var:
15 Temmuz İnşAllah!.
**********************
İÇ POLİTİKA MALZEMESİ HALİNE GETİRME ÇABALARI TERS TEPTİ!
Evet;
Bu konu maalesef ziyadesiyle “iç politika” malzemesi haline getirildi.
Son vakitlerde, her yönden sıkıştırmaya çalışan “ittifak”, “uyanıklık edip” bir Araştırma Önergesi verdi.
Hesap belliydi:
İktidar Partisi ile Cumhur İttifakı’nın Ortağı MHP, Araştırma Önergesi’ni kabul etse, “Ayasofya’nın yolunu biz açtık” diyeceklerdi…
Kabul etmese, “Ayasofya’nın açılmasını istemiyorlar, işte gördünüz!” propagandası yapacaklardı.
İkincisi oldu; önerge Ak Parti - MHP oyları ile reddedilince, “sosyal medyadaki örgütlenmiş yapı” propagandaya başladı.
Ak Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, bu hücumları “Ne araştırması kardeşim bu, neyi araştırıyorsunuz, İstanbul’u kimin fethettiğini mi, mevzu belli ve atılacak adım da belli” diyerek etkisiz hale getirmeye çalışırken…
CHP İstanbul Milletvekili, “İktidar ellerine geçtiği takdirde, bırakınız Ayasofya’yı Cami’ye çevirmeyi, Cami olan Sultan Ahmet’i bile müzeye çevireceklerini” ilân ederek “gerçek niyetlerini” ortaya koydu.
CHP iktidara gelirse, uzun “tek parti” iktidarları döneminde neler olmuşsa onlar olur!
Bu konuda hiç kimsenin şüphesi olmamalı.
CHP bundan başkasını yapamaz, “Ontolojik Gerçekleri” müsaade etmez zira!..
CHP böyle bir partidir, “renk olsun” diye “transfer edilen” bazı isimler, bu partinin “Ontolojisine” etki edemez.
CHP değişirse, zorlaya zorlaya ulaştığı yüzde 25’i de bulamaz.
Yok olup gider.
Bundan dolayı da, değişemez ve değişmesi teklif dahi edilemez!..
Şimdi…
Top…
Aslında “Yargı’da” da değil, tamamen Sayın Erdoğan’da.
“Yapılması gereken bellidir ve yapılacaktır” şeklindeki sözler birer “vaat” olarak alındı.
Sayın Çavuşoğlu’nun “Ayasofya uluslararası mesele değil, bizim içişimizdir” şeklindeki yaklaşımı, ortadakinin “Türkiye’nin bağımsızlık meselesi” olduğunun altının çizilmesi anlamına geldi.
Şimdi…
“İçli dışlı ittifak”ın “yandaş medya”sından ufak ufak, biraz da ürkek ürkek…
“Ayasofya’nın camiye çevrilmesi işini iyi düşünmek lâzım” yollu “ikazlar” geliyor…
“Biz Ayasofya’nı camiye çevirirsek, onlar da Heybeli Ada Ruhban Okulu’nun açılmasını talep edebilirler”miş!..
Hani ne oldu;
“Ayasofya’ya açamıyorlar!” diye sıkıştırıyordunuz, bitti mi o iş?..
*
Ayasofya’yı yeniden Camiye çevirmek, başta Rahmetli Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere, bu topraklar için toprağa düşen ecdadımıza borcumuz.
“Bir bölümü zaten ibadete açık, ezan da okunuyor” meselesi değil bu;
Ayasofya şu anda Cami değil, Müze.
1934 yılından beri Müze!..
Borcumuz büyük, ödemek de boynumuza borç.
“Batı tepki gösterir” diye “çekinecek” değiliz, “Sınır Ötesi Operasyonlarımıza” da karşı “Batı”, ne yani “geri adım” mı attık ya da atacağız?..
Benim temennim;
Külliye’deki Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı’nda da konuşulduğu gibi…
Ayasofya’nın Danıştay Kararı ne yönde olursa olsun…
15 Temmuz’da Yeniden Cami Olması.
17 Temmuz da Büyük Cuma.
İnşAllah.
Mesele Berat Albayrak Meselesi değil, Sen Hâlâ Anlamadın mı?..
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak dördüncü kez baba olduğunu sosyal medyadan açıklayınca,
“Allah analı babalı büyümeyi nasip etsin. Hayırlı kullardan eylesin” dedik.
Hamza Salih Bebek, “isimleriyle müsemma” olsun.
Her bebek, güzelliktir, ümittir, neşedir, hayat kaynağıdır.
Ne var ki, “bebek katillerine” kol kanat geren kötü ruhlar, öylesine kin ve nefretle dolmuşlardır ki…
Ellerine imkân geçse, anne ve babaları kendileri gibi düşünmeyen her bebeği, kundaklarında katlederler!..
İşte son misali;
Sayın Albayrak’a ve Eşi Esra Albayrak’a…
Aslında Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a kin ve nefretlerini öyle bir kustular ki…
Öyle rezil şeyler yazdılar ki…
Şeytan’ın kötülüğü bile “az” kalıyor bunlarınkinin yanında!..
Şimdi...
Alçaklığı yapanı yargı ne diyorsa ona göre cezalandır…
Sonra…
Sonra da…
Kin ve nefretin bütün iğrençliği ile ortaya çıktığı bu çirkin hadisenin ardından “bir çerçevenin” berbat “Suskunluk Sarmalı”nın ne anlama geldiğini unutma.
Ve bir not daha:
Bu konuda, Sayın Meral Akşener’i gösterdiği duyarlılıktan dolayı tebrik etmemek ve tepkisini aynen yansıtmamak büyük haksızlık olur:
“Siyasete eşlerin, çocukların, torunların özne yapılması ayıptır, ahlaksızlıktır.
Böyle siyaset olmaz, böyle insanlık olmaz.
Esra Hanım'ı yeniden anne olmasından ötürü tebrik ediyorum.
Allah kendisine, vatanına milletine hayırlı bir evlat yetiştirmeyi nasip etsin.”
Evet…
Ahlâksızlık…
Kimden gelirse gelsin ve kimi hedef alırsa alsın, bütün ahlâksızlıklara karşı çıkmak ortak tavrımız olmalı.